Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Cami Ve Mescidlerimiz

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Cami ve Mescid tabirleri Müslümanların ibadethaneleri için kullanılan isimlerdir. Cami, cem edip toplayan demek olup Müslümanların büyük olarak yapılmış ibadethanelerinin ismidir. Mescid ise secde edilen yer demek olup içinde Allah’ın günde beş vakit namaz kılınan mabedi anlamına gelir. Her iki tür için de bu isimler kullanılabilir. Çünkü bu kelimeler Müslümanların ibadethanelerini ifade etmektedir. Yani Cami deyince Mescid ve Mescid deyince de cami akla gelir. Her iki kelime de aynı anlamı ifade etmektedir. Ancak günümüzde bu kavramlar artık ayrı anlamları ifade eder olmuştur. Buna göre Cami deyince içinde günde beş vakit namaz kılınan yer anlamına geldiği gibi, özel olan Cuma ve Bayram namazlarının da kılındığı ibadethaneyi belirtir. Daha doğrusu Cami kelimesi bu anlamları ifade ederken, Mescid deyince yalnızca günde üç vakit namaz kılınan mabet anlamına gelmektedir. 

Bundan dolayı da günümüzde çarşı ve Pazar yerlerinden uzak, yalnızca evlerin bulunduğu mahalle camileri Mescid olarak kalmış, Camiler ise günde beş vakit cemaati olan yerlerde inşa edilerek kurulmuştur.

Geçtiğimiz hafta ‘Camiler haftası’ idi. Yılda bir defa ve bir hafta süresince de olsa camilerimizi Müslümanlara hatırlatmak ve inandığı dinin bir mabedi bulunduğunu ve bunun da Camilerimiz olduğunu yeniden belirtmek için böyle bir hafta düzenlenmiştir. Tabii bu haftayı Türkiye’de düzenleyen Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Bir hafta boyunca da kutlanmış ve kutlanacaktır. Yerel olarak da bunu düzenleyip halkımıza duyuran da il ve ilçe müftülüklerimizdir. Gerçi değil yılda bir hafta, her gün beş vakit okunan ezanların camilerimizin varlığının işareti olduğu bilinmektedir. Ne var ki, okunan günde beş vakit ezan inanan insanlarımıza namaz vaktinin değiştiğini ve yeni bir vaktin girdiğini hatırlatırken, cemaati oluşturmanın lüzumunu da hatırlatmaktadır. Yani cemaatle kılınan namazların farkını da belirtmektedir.

Hiç şüphesiz, her an bizi yaratan Allah’ımızın kulları olduğumuzu hatırlıyoruz. Ancak biz Müslümanlar her nedense camilerimiz evlerimize bitişik bile olsa yükümlü olduğumuz, günde beş vakit farz olan namazımızı eda etmekte tembel davranarak veya dükkân sahibi isek o sırada gelecek müşteriyi de kaçırmamak için beş vakit camilerimizi doldurmaktan imtina ediyoruz.

Bizim küçüklüğümüzde mahallelerimizde bulunan mescidlerimiz günde üç vakit yani akşam, yatsı ve sabah namazlarında dolardı. Meselâ sabah namazına birkaç gün gelmeyen bir Müslüman için ‘neye gelmedi?’, ‘acaba hasta falan mı?’ diye sorulup onun durumu belirlenmeye çalışılırdı. Bu durum aynı zamanda mahalle halkının birbirinden haberdar olmasının yoluydu.

Dini bayram günlerimizde de meselâ kuşluk vakti dediğimiz saat on civarlarında mahallenin en yaşlısından başlamak üzere bütün mahalleli ev ev gezilerek öğle vaktine kadar ziyaret ve bayramları tebrik edilirdi.

Bu aynı zamanda mahalle komşularının birbirlerinden haberdar olmaları anlamına da gelirdi.

Günümüzde ise eskiden bir mahalle kalabalığını içinde barındıran bir apartmanda, Mahalle değil, aynı kapıdan girip çıktıkları daire komşularının birbirlerinden haberdar olmaları mümkün değildir. Bayramlarda ya bir başka şehre veya sahile gitmek ve tatil yapmak moda olmuş bulunmaktadır.

Konuyu kendi açımızdan doğru bir şekilde düşünüp değerlendirmek için bile durumu düşünmek bizim için yeterli olsa gerektir.

Yazarın Diğer Yazıları