Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bir Devletin Çöküşünü Hazırlayan Sebepler

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Geçen yazımızda bir devlet çevresindeki devletlerden hiçbirisinin kendisinden daha üstün ve güçlü olmasını asla istemez demiştik. Çünkü eğer aksi görüşte olur ve ona göre bir siyaset yürütürse kendisinin aleyhine olacağını ve hayatta kalmayı sağlayamayacağını bilir. Onun için de bazen açık bazen de kapalı ve gizli olarak onun güçlenmesini ve ilerlemesini engelleme çabaları göstermekten geri durmaz. Bu davranışlarından bir kısmı sanki ona yardım ediyormuş gibi cereyan eder. Fakat şunu bilmek gerekir ki, iyi ve o devletin menfaatine imiş gibi görünen davranışların arkasında mutlaka kendisi için faydalı olacak plânlar vardır. Ancak bu plânların henüz vakti gelmediği için su yüzüne çıkmaz; çıkarılmaz.
Aslında böyle davranmak için mutlaka bu iki devletin aynı sınırı paylaşmış olmaları da gerekmez. Uzak sınırlar ve biri birinden tamamen kopuk ve hatta iki ayrı kıtada olmalarının bile böyle davranmaya engel olma durumu söz konusu değildir.
Biliyoruz ki, Hz. Ömer’in hilâfeti zamanından itibaren İslâm, Arap Yarımadasının sınırlarını taşmaya başlamıştı. Mısır ve Afrika’ya doğru yayılıyordu. Hatta sonunda Anadolu’nun en batı noktasına ulaştığında bir taraftan da Cebelitarık Boğazını geçerek İspanya’ya yani Avrupa’ya taşmıştı. Fakat bunu istemeyen başta Papalık olmak üzere, bütün Hıristiyan Avrupa devletleri İslâm’ı çıkıp yeşerdiği alana geri döndürmek ve o alanda hapsedebilmek için aralarından topladıkları ortak askeri güçleri ‘Haçlı Orduları’ adıyla Anadolu üzerinden Ortadoğu’ya gönderdiler. Her defasında yenilgiye uğramış olsa da böyle yapmaktan asla vazgeçmedikleri gibi bu durumu da asla içlerine sindiremediler. Çünkü Avrupa’nın bir Hıristiyan toprağı ve üzerindeki devletlerin de birer Hıristiyan devleti olduğunu kabul ediyorlar ve bunu asla unutamıyorlardı.

Selçuklulardan sonra Osmanlılar da Avrupa’da ilerledi ve o dönemin Avrupa devletlerinden memnun olmayan ve Hıristiyan tebaadan kendi istekleri ile seçtikleri İslâm’a girmelerinden rahatsız olan Müslüman olmayan devletler Müslümanlardan ve onların tek devleti olan Osmanlılardan rahatsızlıklarını hep bildiler ve bundan dolayı da Osmanlılara taciz hareketlerini tarih boyunca sürdürdüler. O dönemlerden itibaren de Müslümanları yok edebilme plânlarını hazırlamaya ve zamanı geldikçe uygulamaya koymayı da ihmal etmediler.
Bir devleti, güçlü ise zayıflatabilmek; fakat zayıf ise ortadan kaldırabilmek için uzun bir süre ve bunu gerçekleştirebilecek uzun bir sabır istediğinin farkında idiler. Bu ideallerinden asla feragat etmeden Plânlarını uygulayabilecekleri zamanı kolladılar. Fırsat buldukça da uyguladılar. Nitekim Birinci Dünya Harbi ve sonrasında gelen savaşlarda kaybedenler ve sınırları küçülenler hep Müslümanlar oldu.
Tarihe baktığımızda Avrupa içerisinde yer alan ve içinde Müslümanların, hepsinde olmasa da, çoğunlukta olduğu devletlerde bile Müslüman katliâmlarını gerçekleştirdiler. İspanya’da Endülüs’ün yok edilmesinden asırlar sonra da olsa içlerinde Avrupa’ya doğudan giren Müslümanların ve yerli halktan Müslüman olanların bulunduğu devletlerdeki Müslümanlar şehit edilerek küçük küçük devletçikler oluştu.

Fakat unutulmaması gereken nokta bu işin henüz sonuçlanmadığıdır. Çünkü Hıristiyanlar devlet ve millet olarak Müslümanları yok etmeden, en azından doğduğu diyara geri göndermeden rahat ve huzura kavuşamayacaklarını düşünürler. Hedefleri de bunu gerçekleştirebilmektir.
 

Yazarın Diğer Yazıları