Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Balayı

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bazı kelime ve tabirler vardır ki, anlatmak istediği mefhumun üzerinde düşünüldüğünde insana bazı gariplikler hatırlatır. Bu tabirlerden biri olan ‘balayı’ da bana garip gelen mefhumlardan biridir.

Aslında bu tabir, bir ömür boyu sürecek olan bir birlikteliğin başlangıcını ifade etmek için kullanılmaktadır. Fakat bir ömür boyu sürecek bir birlikteliğin eğer sadece bir ay süresi ‘bal gibi’ olacaksa diğer günlerinin tadı nasıl olacaktır? İşte beni düşündüren budur ve bu tabirin garibime giden yönü de budur. Çünkü ilk ayı bal olunca ister istemez ondan sonra gelen ayları yavaş yavaş önce pekmezleşecek, sonra sirkeleşecek ve daha sonra da içilemez, çekilemez hâle gelip ayrılık noktasına gelinecektir.

Bilindiği gibi, evlilik bir ömür boyu sürmesi için yapılır. Nitekim nikâhı kıyan kimse bir ömür boyu mutluluk diler ve nikâhtan sonra, örfümüze göre, bir din adamı bu birlikteliğin ömür boyu sürmesi için dua eder. Bizler de bu birleşmenin uzak veya yakından şâhitleri oluruz. Yapılan duaya iştirak edersek de bu duaya katılır ve âmin deriz.

Çünkü evlilik bir aydan ibaret değildir. Bu sebeple de sadece kıyılan nikâhtan sonra geçen ay ömrün en tatlı ayı olamaz. Zira evlilik aynı zamanda evlenenlerin kendilerinden sonra gelecek ve nesillerini devam ettirecek çocuklarının olması sebebiyle hem kendilerinin ve hem de anne babalarının, nesillerinin devamında katkısı bulunan çocuklarının veya torunlarının da insana bal tadı verdiği bir gerçektir. 

Bu sebeple de nikâh insana bir ömür boyu bal tadı verir, vermesi gerekir. Yani sadece bir aylık sevgi ve saygı için nikâh yapılmaz, yapılmamalıdır. Gençler de evliliklerini sadece bir ay için yapmamalı ve nikâhın ve evliliğin şuurunda olarak bir ömür boyu birlikte olmak üzere evlenmeli ve ‘balömrü’ olması niyetiyle nikâh yapmalı, yaptırmalıdır.

Eğer yapılan bu evliliğin yalnız ilk ayı bal olursa geri kalan ayları ve yılları nasıl geçer?

Evlilikten önce eşler birbirlerini yakından tanımaz, evliliğin ilk günleri ve ayları ise eşlerin birbirilerini tanımakla, neden hoşlanıp neden hoşlanmadıklarını görüp öğrenmekle geçer. Sonra da bu bilgilerine göre davranmaya çalışırlar. Böyle yapınca da evlilik bir ömür boyu sürer ve balayı ‘balömrü’ olur.

Birbirlerini tanıyıp karşılıklı olarak eşinin hoşlandığı şeyleri yapıp, hoşlanmadığı şeylerden sakınmak suretiyle de hayatlarının gittikçe tatlanmasını sağlarlar. Böylece hayat her gün yeni bir tatlılık kazanır.

Sonunda ulaşacakları ve evliliğin bir meyvesi demek olan bir çocuğa kavuşmakla da sadece kendileri değil, anne ve babalarından başlamak suretiyle bütün yakınlarını da mutlu ederler. Bunun şuurunda olmak ise evliliğin bir ömür boyu bal tadında geçmesini sağlar.

Evlilik konusuna ve sürekliliğine bu açıdan bakmak ve değerlendirmek gerekir. Kaldı ki, Hazreti Peygamber (as.) Efendimizin de bu konuda ‘evlenin çoğalın, ben kıyamet günü ümmetimin çokluğuyla övünürüm’ buyurduğu yaygın bir bilgidir.

Bu duruma göre evlilik bir aylık bir mutluluk için değil, ömür boyu mutluluk için yapılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları