
Aile ve ailede birlik
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bilindiği gibi yaşadığımız bu günler bizleri aile içinde birbirine yakın hale getirmiş bulunuyor. Bu durum tabii olarak insanların birbirlerine daha yakın bir şekilde yaşamalarını mecbur kılan özelliklere sahip bulunmaktadır. Fakat acaba böyle uzun süreli olarak evlerimize hapsedilmiş olmamız, eş ve çocuklarımızla uzun süre bir arada sanki hapis hayatı yaşıyormuş gibi bir his mi veriyor, yoksa bu durum da iyi oldu, ne kadar zaman var ki, uzun süreli böyle bir arada bulunmamıştık. Belki ve ancak, bu kadar olmasa da, bayramlarda bir arada kalıyorduk; fakat o da bir takım misafir ağırlamakla veya bir başkasına misafir olmakla geçiyordu mu diyoruz.
Böyle bir düşünce aslında, aile içindeki sevgi ve saygının bir belirtisi olarak görülebilir ve takdire de şayandır.
Fakat bazen bu durumun tersi de olabilir. Bu durumda da tabii olarak serzenişte bulunmak ve durumdan da şikâyet etmeyi gerektirir.
Hiç şüphesiz bize düşen, bulunduğumuz her durumda aile birliğine bir zarar gelmeyecek şekilde değerlendirme yapmak ve konuya daima iyi tarafından bakmamızdır. Yani konuya sadece kendimizin bir nevi ev hapsinde kaldığımızı düşünerek olumsuz bir değerlendirme yapmak değil, etrafımıza bakarak radyo, televizyon ve gazete haberlerini dinleyip, okuyup her gün vefat edenlerin sayısını görüp duyarak değerlendirmek olmalıdır.
Çünkü aile fertlerinden birilerini kaybetmenin verdiği acı ile evde bir nevi hapis hayatı yaşamanın verdiği sıkıntı mukayese edilemez.
Böyle bir durumda bize düşen görev, gidenlere rahmet okumak ve kalanlara baş sağlığı dileyerek acılarına ortak olmaktır. Onların durumları ile mukayese edildiğinde de kendimizin ne kadar şanslı olduğumuzu düşünmemizdir. Çünkü aynı feci durum bizim de başımıza gelebilirdi.
Tabii bu arada onların durumuna düşmemek için her gün tekrarlanan ve ısrarla belirtilen ancak ne var ki, bizim de asla normal karşılamadığımız gazete ve radyo televizyonlarda bize düşen görevlerin hiçbirisi bana ait değildir, düşüncesiyle hareket ediyoruz.
Böyle bir düşünceyi benimserken, kendimizi de büyük bir kahraman gibi görmekten asla geri durmuyoruz. Bu sebeple de çoğu zaman söylenenleri yapmak yerine kendi bildiğimiz gibi hareket etmekten çekinmiyoruz.
Başta sorumlular olmak üzere söylenen ve çoğu zaman da tekrar edilen, hastalıktan koruyacak bütün tedbirleri kendimiz için bir lüks olarak görüyor, düşünüyor ve çoğu zaman da bu durumu başkaları ile ilgili görüyor ve asla söylenenlere kulak asmıyoruz.
Şurası da bir gerçek ki, konu ile ilgili değerlendirmem sadece bu hastalıkla ilgili değil, diğer pek çok konuda kendimizi her şeyi bilen ve kendisine hiçbir şey olmayacağını düşünen bir havayı üzerimizden atamıyoruz, Vesselâm!