Aile Hayatımız
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
İnsan olarak diğer canlılardan farklı yaratıldığımız bir gerçektir. Bu farklılığımızı sağlayan en önemli özelliğimiz, diğer canlılarda olmayan ‘akıl’ vasfımızdır. Akıllı olan insan ise her şeyden önce kendisinin kim olduğunu ve dünya üzerinde bulunmasının nedeni ile birlikte içinde bulunduğu dünya hayatının da geçici olduğunu düşünür. Hatta bunu düşünmesine günde dünya hayatını terk eden, uzak ve yakın her gün ölüme giden kardeşleri, yakınları ve arkadaşları yanında başka ölenlerin durumları da ona hep bu konuyu düşünmeye sevk eder.
Bunu düşünmek ve düşünebilmek insan hayatının geleceği açısından çok önemli bir noktadır. Çünkü insan, hayatının geçici olduğunu düşünürse ondan sonra devamlı bir hayatın olabileceğini de uzak görmez. Kaldı ki, biz inanan ve bizi yaratanın Allah’ımız olduğunu bilen ve inanan kimseleriz. Bu da bizi, her yapmak istediğimiz işe teşebbüs ederken aklımıza gelen en önemli nokta da budur.
Zira insan, hayatının geçici olduğunu bilir ve bu hayatını ona göre kurarsa yaşayışını da buna göre düzenler. Karşısındaki, yanındaki ve içinde yaşadığı aile fertlerini de ona göre bilir, tanır ve hayatında nasıl davranması gerektiği sorumluluğunu her yapmak istediği işten önce göz önüne alır.
Kaldı ki, bizler bir ve tek olan Allah’a inanan ve kendimizin O’nun kulları olduğumuzu bilip düşünen kimseleriz. Ayrıca da O’nun peygamberi aracılığı ile gönderdiği kitaba da inanmış kimseleriz. Bu sebeple de hayatımızı, yönlendiren kural ve kaideler elimizde hazır bulunmaktadır.
Ne var ki, bütün bu hazır bilgi ve yönlendiricilere rağmen, kendimizi her şeyden müstağni ve kim olursa olsun ve nereden gelirse gelsin, herkesten ve her yönlendiriciden üstün olarak kendimizi görmekteyiz.
Başta anne ve babamızdan başlayarak her türlü yönlendiriciden kendimizi üstün ve akıllı, herkesten üstün görmeye başlıyoruz. Sonra yolumuzu şaşırsak da bu durumu asla kabul etmez ve en iyi yolun kendi gittiğimiz yol olarak görürüz.
Bütün bu durumlara düşmemizin günümüzdeki en büyük sebep bence ailelerimizin yetişmekte olan ve yetiştirmekte oldukları çocuklarına yeterli derecede örnek olamamaları ve doğru yolu göstermemeleri veya gösterememeleridir.
Halbuki, bir çocuğun yetişmesi ve hayatta belli bir noktaya gelmesinde ailenin çok büyük etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple de aile içinde yaşanan iyilikler ve güzellikler kadar aksi davranışların da çocuğun üzerinde etkisi unutulmamalıdır. Bunu hepimiz bilir ve doğrulunu kabul ederiz. Ancak yine de içinde yaşamakta olduğumuz günlerin getirdiği şartların çocuklarımızla yeteri kadar ilgilenmemizi engellediği bahanesini de kendimize kalkan yapmaktan çekinmeyiz.
Unutmayalım ki, böyle bir mazeret bizi sosyal sorumluluklardan kurtaramaz.