
ABD NİN İSRAİLİ DESTEKLEMESİ
Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı
Bilindiği gibi, ABD Başkanı Trump geçtiğimiz günlerde Telâviv’i İsrail’in başşehri olarak kabul ettiğini ilân etmek suretiyle bütün dünyanın dikkatlerini bu noktaya çekmişti.
Aslında böyle bir kararın ve bunun ilânının ne anlama geldiğini ve ne ifade ettiğini kendileri çok iyi bilmektedirler. Çünkü ABD ve diğer dört devlet (Rusya, Almanya, İngiltere ve Çin) Birleşmiş Milletlerin kararlarının bir nevi onay mercii olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla böyle bir karar alması içinde bulunduğu devletlerarası bir kuruluşun varlığını hiçe saymak ve görmezden gelmek anlamına geldiğini de bilir.
Buna rağmen alınmış olan bu karar bence, birilerini kışkırtmaya yöneliktir. Bunun en basit yorumu budur. Böyle olduğu, imzaladığı evrakı televizyon ekranlarından herkese göstermesinden de anlaşılmıştır. Fakat böyle düşünmek, bunun arkasında yatan başka sebeplerin olmasına da mani değildir.
Çünkü bana göre bu sebepler birden fazladır. Bunu şöyle izah edebiliriz: Bir tarafta öteden beri kendilerine vaat edilmiş olduğuna inandıkları topraklara kavuşmak hasretiyle yanan İsrail’i yani Yahudileri kışkırtmak ve Müslümanlarla çatışır hâle getirmek, diğer taraftan da karşılarında yer alacak Müslümanların zarar görmesini sağlamaktır.
Yani bu kararıyla özellikle Müslümanları hakir görmek ve ortaya çıkacak tavırla da onları zaafa uğratmaya çalışmaktır. Şöyle bir düşünürsek, bunun doğruluğunun açığa çıktığını görebiliriz.
Bilindiği gibi, ABD Türkiye’nin güney sınırlarında daima Türkiye’ye zarar verecek teröristleri beslemekte ve silâhlarda da kendilerini desteklemektedir. Yani güney sınırımızdan devamlı olarak kışkırtılmış grupların biri tarihe gömülürken diğeri yeşertilmektedir. Bugüne kadar bu durumu hep gördük ve yaşadık.
Böyle bir tutumun iki yönden kendileri için faydası bulunmaktadır. Birisi Türkiye’nin gücünü burada harcamasını sağlamak ve diğer yandan da güney sınırımızı en doğusundan Akdeniz’e ulaştıracak korunmuş bir bölge hâline, yani güneyinde oluşturmak istedikleri hayali İsrail Devletini koruma altına almaktır. Çünkü bu anarşistler aynı zamanda Türkiye’den gelebilecek her hangi bir saldırıdan hayali İsrail Devletine gelecek her türlü zararı bertaraf etmek ve önlemekle görevlendirilecektir.
Bir taraftan İsrail’i umuduna ulaştırmak, diğer taraftan da gerek sınai ve gerek ticari ve askeri yönden günden güne gelişmekte olan ve ileride Müslüman devletleri ve dolayısıyla Müslümanları birleştirerek bir araya getirip önlerine dikilecek gördükleri Türkiye’nin önüne geçmek kafalarının içlerinde yatan hayallerini gerçekleştirmektir.
Yani bu açıdan baktığımızda anarşistler Türkiye’ye maddi ve manevi ne kadar zarar verebilirlerse kendilerini, yani kurdurmak istedikleri İsrail devletini de o kadar emniyette hissedeceklerdir.
Bugün Suriye’nin durumu bellidir. Maddi güç kayıpları yanında nüfus kaybı da önemsenecek dereceye ulaşmış bulunmaktadır. Bunun anlamı İsrail’in yeni topraklarına ulaşması kolaylaştırılmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Esed’den bu konuda bir yardım talebinde bulunmayacaklarından eminim. Yani O’nun da sonu gelmiş olduğu kesindir.
Bütün bunların ötesinde şöyle bir durum da göz ardı edilmemelidir. Bugüne kadar kendilerini destekledikleri anarşistlere ücretsiz sağladıkları silâhları da satma imkânı bulacaklardır.
Hâsılı aynı ittifakların içinde yer aldığımız, fakat aynı dine mensup olmadığımız devletlerle oluşturulan ittifaklara değil, Müslüman Devletler arasında oluşturulacak ittifaklara yönelmeliyiz.