
Veliler Aleminin Sultanı: Emir Sultan- 3
Nefise Gürbüz
Sultan - Şeyh İlişkisi
Emir Sultan Hazretlerinin hayatına bu haftaki yazımızda devam ediyoruz. Emir Sultan’ın hayatı bizler için dini, siyasi ve sosyal açıdan incelediğimizde ders alabileceğimiz pek çok hadiselerle doludur. Geçen haftaki yazımda Emir Sultan’ın Padişah Yıldırım Bayezid’in kızıyla evlenme hadisesine değinilmişti. Bu hafta ise, şeyh ve Sultan ilişkisi, Emir Sultan’ın savaşlardaki tutumu ve kerametleri ele alındı.
Kayınpeder ile damat ilişkisi karşılıklı saygı çerçevesinde devam etmiş, Yıldırım pek çok konuda şeyhin görüşlerine başvurmuştur. Evlilik sonrası kurulan bu akrabalık bağı hem kendi şahsında birtakım değişikliklere vesile olmuş, hem de idare ettiği toplumun maneviyatında ve idaresine yeni bir güç getirmiştir. Nitekim Emir Sultan'ın ilim ve maneviyattaki büyüklüğünü anlayan Yıldırım Bayezid onunla iftihar etmiş Niğbolu Savaşı sonrası, yirmi cami yaptırma adağını da Emir Sultan'ın tavsiyesi üzerine yirmi kubbeli bir Ulucami yaptırarak gerçekleştirmiştir. Bu camiinin Niğbolu zaferinden sonra elde edilen ganimetlerle, bir başka ifadeyle padişaha düşen hisseyle inşa edildiği bilinmektedir. Halk arasındaki rivayetlere göre cami açılışı esnasında Padişahla Emir Sultan arasında ilginç bir konuşma geçmiştir Camiyi nasıl bulduğunu soran padişaha, Emir Sultan bir eksiklik olduğunu, dört köşesinde dört meyhane yapılsa bunun daha iyi olacağını söylemiştir. Yıldırım Bayezid bu sözden pek bir şey anlamamıştır, şeyhten bunun izahını istemiştir. Emir Sultan da kayınpederi ve devrin padişahına öğüt sadedinde, Allah'ın tecellisine mazhar olan kalbe haram içkiyi sokarak orayı meyhane etmenin caminin içindeki meyhaneden daha şiddetli olduğunu hatırlatmıştır. “Mademki meyhane ile caminin ayrı olmasını istersiniz, öyleyse sizin de içkiyi terk etmeniz lazımdır” demiştir. Bundan sonra padişah ağlamış ve bir daha içki içmemeye tövbe etmiştir.
Emir Sultan'ın padişaha damat olduktan sonraki etkisi sadece etik boyutuyla sınırlı kalmamış, sosyal ve siyasal alana da tesir etmiştir. Her ne kadar alenen Sufi kesim siyasetle iştigal olmasa da az veya çok meşgul oldukları durumlarda olmuştur. Nitekim şeyh, devlet ve ümmet için her açıdan büyük bir yıkım olacak olan Ankara Savaşını (1402) önleme bağlamında büyük bir çaba sarf etmiş olan Emir Sultan, bunda bir türlü başarılı olamamıştır. Yıldırım Bayezıd’ın istişareye pek yatkın olmadığı söylenmektedir.
Rivayete göre Emir Sultan iki İslam ve Türk ordusunun birbirini kırmaması için çok dua etmiş ve durumu padişaha bildirmiştir. Ancak onu bu niyetinden vazgeçirememiştir. Sonuç Yıldırım'ın aleyhine gelişmiş, Bursa yağmalanmış hem Yıldırım hem de Emir Sultan ve pek çok ilim erbabı esir düşmüştür. Tirnurlenk (Aksak Timur, sağ ayağı aksak yürüdüğü için kendisine Farsça Timurlenk yani Aksak Timur denilmektedir)esir düşmüş Emir Sultan' ı Türkistan'a göndermek istemiş, Emir Sultan ise Bursa'ya dönmeyi arzu etmiştir. Padişah bu esareti esnasında Akşehir'de tabir yerindeyse kahrından vefat etmiştir. {28 Temmuz 1403) Şüphesiz hadiseler Allah’ın takdir ettiği şekilde meydana gelir. Ancak padişahın esir edilişini söz dinlememesine bağlayan değerli tarihçiler vardır. Hatta keramet sahiplerinden meşhur Emir Buhari'ye kulak vermemesiyle izah edilir.
Ankara Savaşı ile olarak Emir Sultan’ın kerametleri olarak bilinen ve anlatılan hadiselerden biri de, eşi Hindu Hatun’un babasına yardım etmek üzere Emir Sultan'dan manevi destekte bulunması isteğidir. Keşfen padişahın bu savaşta mağlup olacağını bilen Emir Sultan eşi Hundi Hatunun ısrarı üzerine tayy-i mekan yoluyla buraya iştirak etmiş, ve bir süre Yıldırım' ın yanında gözükmüştür. Yıldırım buna çok şaşırmış ve damadından Bursa'ya dönmesini istemiştir. Buna benzer bir keramet daha önceleri Yıldırım'ın Macaristan seferi esnasında şehrin kalesini açmakta zorlandığı bir esnada vuku bulmuştu. Emir Sultan’ın manevi bir işaretiyle fetih kolaylaşmış padişah bunda Emir Sultan'ın tesirine inanmıştır. Sonunda padişah mağlup iken galip gelmiş, ganimetle Bursa'ya dönmüştür. Bursa’ya dönen Padişah ganimetlerden bir payda Emir Sultan’a vermek istemiştir.
Emir Sultan ise; "Bunun ehli sizsünüz, biz bunun ehli degülüz" diyerek reddeder. Ancak padişahın aşırı ısrarı karşında Emir Sultan "Bununla şimdi bir mescit yapınız, adı sizin sevabı bizim olsun" der. Söylenilen bu cami Ulu Carni’dir. Yapılacak yeri atından inerek asasıyla gösterip işaret buyuran Emir Sultan'ın bu tavsiyesi padişah tarafından yerine getirilmiş, dolaysıyla bu cami manen ona atfedilmiştir.
Emir Sultan’ın halk nezdindeki önemi ve tesiri çok fazladır. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Bursa halkı Emir Sultan’ın makamına saygı göstermekte ve Evlad-ı Resülün duasının kabul olacağı inancıyla onun türbesine koşmaktadır. Emir Sultan veliler aleminin sultanıdır. Onun gibi velileri sevmek demek, Allah'ın sevgili kulu olmak demektir. Türbesini ziyaret cennet bahçesini ziyaret etmeye benzer. Emir Sultan, gibisini ne Anadolu ne Rumeli görmüştür.
Hepimizin bildiği şair olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın meşhur şiiri olan “Beş Şehir” adlı eserinde “ Bursa’da Zaman” başlığı altında Emir Sultan Hazretlerine dair mukaddes düşüncelerini sizlerle paylaşarak ve ruhlara dokunabilme duasıyla satırlarıma son veriyorum. “Emir Sultan dervişleri
Tesbih ü sena işleri
Dizilmiş hüma kuşları
Emir Sultan türbesinde"
Kaynaklar: Hüseyin Alagül, Bursa’da Medfun Osmanlı Sultanları ve Emir Sultan, Ömer Yılmaz, “ Osmanlı’da Padişah Sufi İlişkisi Yıldırım Bayezid ve Emir Sultan Örneği”, İrfan Gündüz, Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri. Algül, Hüseyin- Azamat, Nihat, “Emir Sultan”, DİA.