
Veliler Aleminin Sultanı: Emir Sultan -1
Nefise Gürbüz
Emir Sultan’ın Şahsiyeti ve İlim Yolculuğu
Asıl adı Muhammed Şemseddin olan Emir Sultan, 1368 yılında Buhara'da doğmuştur. 1429 yılında 63 yaşında Bursa'da vefat etmiştir. Emir Sultan’ın kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiler ışığında, uzun boylu, güzel yüzlü, seyrek sakallı ve on iki terkli taç üzerine yeşil imame sardığı, ömrünü zühd ve takva içinde geçirdiği, sürekli ibadet ve irşatla zamanını geçirdiği bilinmektedir.
Emir Sultan'ın soyu Hz. Hüseyin'e dayanır. Babası Seyyid Ali'dir. Bu şahıs "çömlekçi" anlamına gelen "Emir Külal" lakabı ile tanınmakta ve devrin önemli mutasavvıflarından biri olarak bilinmektedir. Seyyid olması nispetiyle peygamber sülalesinin altın silsilesine dahildir. Soyları itibarıyla Ona "Emir", Buhara'da doğmasından dolayı "Emir Buhari" veya "Emir Şemseddin-i Buhari" denildiği gibi, veli olmasından ve ayrıca Sultan Yıldırım Bayezid'e damat olmasından dolayı da "Emir Sultan" adı verilmiştir.
Emir Sultan ilk eğitimini İslamiyet’in en güzel şekilde yaşandığı aile ocağında alır. İlk hocası babası Emir Külal' dır. Emir Sultan daha yedi yaşlarında iken annesini kaybeder. Babası Seyyid Ali, oğlu Muhammed Şemseddin'in örnek bir insan olarak yetişmesi için elinden gelen gayreti göstermiştir. Ayrıca Emir Sultan, babasının önde gelen müritlerinden olan Şeyh İsa gibi zamanın ünlü mutasavvıfların sohbetlerine katılarak olgunlaşmıştır. Emir Sultan, on sekiz yaşlarında iken babasını kaybetmiş, bir süre babasının yakın dostları ve özellikle Seyyid İsa'nın yanında kalarak eğitimini tamamlamıştır.
Emir Sultan atmış üç yıllık hayatı içinde pek çok seyahatler yapmıştır. Zamanın ilim ve irfan yuvası olarak bilinen Merv, Nişabur, Isfahan, Bağdat ve Basra üzerinden Hicaz'a ulaşmıştır. Önce hac görevini Mekke'de yerine getirmiş ve daha sonra Medine'ye geçmiş, bir müddet Hz. Muhammed’e komşu olarak yaşamıştır. Medine'de daha fazla kalamamış, Hz. Peygamber'in manevi işaretiyle, yeni devletin merkezine seyahat için Hz. Muhammed’den manevi emir almıştır. Yine rivayetlere göre Emir Sultan, bu manevi işaret üzerine hacca gelen Buharalılardan ve bazı Medinelilerden oluşan kafile ile Anadolu'ya hareket etmiş, Kudüs'e uğrayıp Mescid-i Aksa'yı, Ömer Camii'ni ve orada bulunan peygamberlerin ve salih zatların kabirlerini ziyaret ederek Şam'a gelmiştir. Şam'da Bilal-i Habeşi, İbnü'l Arabi, Humus' ta Halid bin Velid, Halep’te Hz. Zekeriyya, Antakya’da Habib-i Neccar, Konya'da Sadreddin-i Konevi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin kabirlerini ziyaret etmiştir. Daha sonra ise, Karaman, Kütahya güzergahından yol alıp, İnegöl üzerinden Bursa'ya ulaşmıştır. Kafile Bursa'nın doğu kısmında Gökdere vadisinde konaklamıştır. Emir Sultan çevresindeki müritlerine, Evliya Çelebi’nin belirttiği gibi " Ey kardeşler! Bizim ömrümüzün kandili bu şehirde sönecek, makamımız bu şehir olacak'' demiş ve böylece Bursa'yı mesken tutmuştur.
Bütün yolculuğu süresince başının üstünde üç mumun ona eşlik ettiğine inanılır. Nihayet mumların söndüğü Gökdere mahalline gelindiğinde gözlerden uzak bir şekilde burada konaklanırlar. Bu durum XIV-XV. asırda Bursa'da yaşamış Aşık Yunus’un bir şiirinde şu şekilde yerini almıştır:
Buhara'dan Medine'ye gelmiştir.
Fahr-i alem selamını almıştır.
İrşad için Rumeli'ne salmıştır.
Yeşil donlu Emir Sultan merhaba.
Yunus sana candan tutmuştu özü.
Hem mübarek ravzana sürer yüzü.
Efendim ceddine ulaştır bizi.
Yeşil donlu Emir Sultan merhaba.
Emir Sultan'ın mensup olduğu tarikat hakkında ise bazı çelişkili ifadeler bulunmaktadır. Onun Nakşilik veya Halvetilikten ortaya çıkan Nurbahşi tarikatı ya da Kübreviyye tarikatına bağlı olduğu ifade edilir. Ancak kurucusu Seyyid Muhammed Nurbahşi, Emir Sultan'ın vefatından otuz beş yıl sonra ölmüştür. Dolaysıyla Nurbahşi koluna değil doğrudan babası kanalıyla Kübreviyye tarikatına bağlı olması daha akla yatkın gelmektedir. Çünkü Kübreviyye tarikatının Bursa'daki ilk büyük temsilcisi Emir Sultan olduğu kaynaklarda ifade edilmektedir. XV. asrın ilk yarısında Kübreviyye tarikatı Emir Sultan ve müritleri vasıtasıyla Anadolu'ya yayılmış, ancak tarikat XVI yy. sonlarına kalmadan varlığını yitirmiştir.
Kaynaklar: Hüseyin Alagül, Bursa’da Medfun Osmanlı Sultanları ve Emir Sultan, Ömer Yılmaz, “ Osmanlı’da Padişah Sufi İlişkisi Yıldırım Bayezid ve Emir Sultan Örneği”, İrfan Gündüz, Osmanlılarda Devlet-Tekke Münasebetleri. Algül, Hüseyin- Azamat, Nihat, “Emir Sultan”, DİA.
Değerli okurlarım üç bölümden oluşan yazımızın devamı haftaya.