Nefise Gürbüz

Osmanlı Dönemi'nin Ebû Hanîfesi: Molla Hüsrev-2

Nefise Gürbüz

“Bu zamanın Ebû Hanîfe’si”

(Fatih Sultan Mehmed)

Fâtih Sultan Mehmed’in kendi adıyla anılan cami etrafında yaptırdığı Sahn-ı Semân medreselerinin programını padişah başta olmak üzere Vezîriâzam Mahmud Paşa, Molla Hüsrev ve Ali Kuşçu birlikte hazırlamışlardır. Bu sebeple Molla Hüsrev, Osmanlı ilmiye teşkilâtının kuruluş ve işleyişinde önemli katkıları bulunan kişilerden biridir.

Molla Hüsrev’e göre fıkıh ilmi, dünya nizamı, ahiret kurtuluşu ve kıyamet gününde kulların felah bulması için bir sebeptir. Yaptığı kadılıklardan da bazı tecrübeler edindiğini belirten Hüsrev, halk ve talebeler arasında son derece sevgi ve saygı görmüştür. Talebeler her gün kuşluk vakti Molla Hüsrev’in evi önünde toplanır, hoca yemeğini yedikten sonra atının önünde yaya yürüyerek medreseye kadar gelirlerdi. Ders bittikten sonra da, aynı şekilde evinin önüne kadar geri götürürlerdi.

Kaba sakallı, orta boylu olan Molla Hüsrev, vakarlı olup bol bağış yapardı. Her vakit resmi ve dini kisve giyer, İmam-ı Azam’ın tacı gibi küçük bir sarık sarınırdı. Cuma namazlarını Ayasofya Camiinde kılardı.

Molla Hüsrev, söylediği sözü tutan alim bir kimse idi. “Geçmiş zamandakiler gibi hizmetçiler kullanmayınız” derdi. Birçok hademe ve cariyesi varken çalışma odasını kendisi temizler, çıra ve mumunu kendisi yakardı. Kadılık ve ders verme işleri arasında selefin önemli gördüğü kitabından birini istinsah edip her gün dört sayfa yazı yazmayı kendisi için zaruri saymıştı. Böylece ilmin yayılmasına katkıda bulunmanın en güzel örneklerinden birini ortaya koymuş oluyordu. Çünkü o zamanlarda henüz matbaa yoktu. Kitaplar yazma olarak çoğaltılıyordu.

Vefat ettiği zaman, kendi güzel hattı ile yazmış olduğu önemli kitaplardan birçok eser bırakmıştı. Fakat bunlar, zayi olmuş sadece iki şerhi zamanın bazı uleması altı akçeye satın almıştı. Vakar, ciddiyet ve çalışkanlığı ile tanınan Molla Hüsrev’i zamanın seçkin alimleri takdir ederdi. Bunlardan biri de Fatih’in hocası olan Molla Gürani’dir. O, Molla Hüsrev için şöyle demiştir: “ Mevlana Hüsrev, Şeyh ibn Vefa gibi saadet-i neşeteynine (iki dünyasının saadetine ulaşmış) bir kamil ve devleti’l ilmiyye ve ameliyeye vasıl bir fazıldır. Aynı meşrepte olan bir arada bulunur önermesi anlamca ol iki fazıl-ı ref’i şanın (şanı yüce iki bilginin) birbirine izafet ve inzimam-ı mahzına (sırf bir araya gelmelerine) müsadif ve mahallinde vakıftır…”

Görüldüğü gibi zamanın en ileri gelen alimleri tarafından şeyh kabul edilen Molla Hüsrev, ciddi ilmi tartışmaların hakemliğini de yapıyordu.

Molla Hüsrev’e karşı Fatih Sultan Mehmed, büyük hürmet ve sevgi beslediği ve onun için, “Zamanın Ebû Hanîfe’sidir” dediği bilinmektedir. Osmanlı hukuk tarihinin en önemli simalarından olan ve padişahın huzurunda yapılan ilmî tartışmalarda reîsülulemâ sıfatıyla hakemlik yapan Molla Hüsrev başta fıkıh ve usûl-i fıkıh olmak üzere tefsir, Arap dili ve edebiyatı, şiir ve hat sanatı gibi alanlarda eser vermiştir. Fıkıh usulüne dair Mirʾâtü’l-uṣûl’ü ve Dürerü’l-ḥükkâm adlı fıkıh kitabı ile bunların bazı şerh ve hâşiyeleri Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Ayrıca Dürerü’l-ḥükkâm Osmanlı döneminde şer’î hukuk sahasında hâkimlerin ihtilâfları çözerken başvurdukları yarı resmî bir hukuk kaynağı işlevi görmüştür. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Zenbilli Ali Cemâlî Efendi, Fenârî Hasan Çelebi, Molla Hasan Samsûnî, Yûsuf b. Cüneyd et-Tokadî ve Molla Muhyiddin Mehmed Manisalıoğlu gibi âlimler bulunmaktadır. Bursa’daki medresesinden başka İstanbul’da Şehzadebaşı’nda kendi adına bir cami yaptırmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları