Molla Gürani'nin Bursa Kadılığı
Nefise Gürbüz
Molla Gürani’nin 1451’de başlayan Rumeli Kazaskerliği görevi 1455’te Bursa vakıflarının düzenlenmesi ve Bursa kadılığı görevini kabul etmesiyle son bulmuş ve görevi icabı Bursa’ya gitmiştir. Kimi kaynaklarda Molla Gürani’nin Kazaskerliği bırakarak Bursa Kadılığını kabul etmesinde fetihten sonra gelen Mahmud Paşa gibi kadroların önemli rol oynadığını belirtmişlerdir. Bursa Kadılığı sırasında da Sultan II. Mehmed’in adamlarından birinin getirdiği buyruğu “şer’i şerife uygun değildir” diyerek yırtması Sultan Mehmed ile arasını açmış ve Sultan Mehmed, 1455 yılında Molla Gürani’yi Bursa Kadılığı görevinden almıştır. Duruma içerleyen Molla Gürani’de Osmanlı topraklarını terk ederek Mısır’a gitmiştir. Molla Gürani, Sultan Eşref İnal’ın yönettiği Mısır’da çeşitli armağanlarla karşılanmış ve en az Sultan Mehmed kadar saygı görmüştür. Sultan II. Mehmed, Molla Gürani’nin eksikliğini hissetmiş olmalı ki hocasının dönmesi için Sultan Eşref İnal’a mektup yazmak gibi çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Sultan Eşref İnal, anber ile yazılmış mektubu Molla Gürani’ye okutmuş fakat gönlünün Mısır’da kalmasını istediğini de Molla Gürani’ye söylemiştir. Bunun üzerine Molla Gürani, Eşref İnal’a hitaben: “Yanına dönmekten kaçınsam suçu size yıkar, sizin engel olduğunuz kanısına kapılır. Aslında onu bırakıp buraya gelmem sırf gösteriş ve nazdır. Aramızdaki dostluk kapısı her zaman açıktır. Gitmezsem ikimizin arasında güceniklik doğması bir gerçektir. Gerçi sizin uzattığınız yardım eline teşekkür etmeye dilimin gücü yetmez. Ama sevgiden oluşan yapıyı çökertmektense ardınızdan dua ededursa daha iyi olmaz mı?” demiştir. Bu sözler Sultan Eşref İnal’ın gönlünü almış ve Molla Gürani’nin, Sultan II. Mehmed’in ülkesine gitmesi için yolculuk gereklerini hazırlatmıştır. Böylece Sultan II. Mehmed’in girişimleri sonuç vermiş ve Molla Gürani, Osmanlı topraklarına 1457-1458’de tekrar geri dönmüştür. Sultan II. Mehmed hatasını telafi için olmalı geri gelen hocasını yıllığı elli bin akçe olan Bursa Kadılığına tekrar atamıştır.
Ayrıca, Molla Gürani Sultan II. Mehmed’e tarihsel şahsiyetlerden anekdotlar vererek O’nun ufkunu açmıştır. Bir gün âlimlerin değerini bilmesini Sultan II. Mehmed’e iyice kavratmak için Timur’un dönemindeki âlimlere karşı hoşgörüsünden örnek vermiştir. Şöyle ki: “Emir Timur bir iş için bir yere ulak gönderip, işin görülmesi de çok ivedi olduğundan ulağa tam yetki vermiş. Öyle ki “yolda kimin atını bulursan ona binesin” denmiş. Ulak böylece hızla giderken bir otlağa rastlar burada gördüğü atlardan birini almak isterken atları korumakla görevli hizmetkârlar tarafından ulak darp edilir. Ulak görevini yapamayarak Emir Timur’un otağına başından yaralı bir şekilde döner. Bu olay neticesinde Timur’un gazab ocağı alevlenip ferman eder ki, “ol atların sahibi kim ise öldürüle ve de seyislerine gereken ceza verile”. Konuyu araştırıp inceleyenler atların sahibinin Molla Sadeddin-i Taftazani olduğunu ve Ulağa kötü davranışta bulunanlarında onun hizmetkârları olduğunu öğrenip bildirirler. Timur Han bunun üzerine yemin edip ulağa der ki, “eğer bu işi oğlum Şahruh etmiş olsa idi aman vermem öldürtürdüm. Ama ol benzeri olmayan kişiye ne yoldan bir ceza vereyim. Kalemiyle ülkemin dışındaki ülkelerde de hükmü geçer. Yapıtları keskin kılıcımın ulaşamadığı iklimlere ulaşır”. Bu düşünceyle kızgınlığını bastırıp, ol uygunsuz davranışa göz yumup, ulağa hil’at ve armağanlar verdirerek konuyu kapatır. Emir Timur’un âlimlere olan hoşgörüsünü anlattığı rivayetle dile getiren Molla Gürani devamla Timur gibi bir değer bilmeyen, değeri üstün kişilere böyle değer verirse, sizin gibi sanatsever bir padişahtan daha çok şeyler beklenmelidir diyerek Sultan II. Mehmed’e âlimlere verdiğinden daha fazla değer vermesi ve daha fazla hoşgörü göstermesi konusunda nasihatte bulunmuştur.
Fatih Sultan Mehmed döneminde Bursa Kadılığından sonra 1463’te İstanbul Müftülüğü ve 1480’de Şeyhülislamlık yapan Molla Gürani Fatih Sultan Mehmed’in 1481’de vefatının ardından yedi yıl gibi bir süre daha yaşamış ve 1488’de İstanbul’da hastalanarak vefat etmiştir. Molla Gürani’nin vasiyeti icabı 180 bin akçelik borcunu ödeyen Sultan II. Bayezid, Molla Gürani’nin cenaze namazını da kıldırmıştır. Cenazesi ise bugün İstanbul’un Fatih ilçesinde bulunan Taşkasap semtinde kendi adına yaptırmış olduğu caminin haziresine defnedilmiştir.
Molla Gürani uzun boylu, gür sakallı, gösterişliydi. Sakalını kına ile boyardı. Doğru ve açık konuşurdu. Mahmud Paşa ve Davud Paşa gibi ünlü vezirlere Mahmud, Davud diye seslenirdi. Sultanın katına girdiğinde selamı yüksek sesle söyleyip, asla eğilir gibi bir davranışta bulunmazdı. El sıkışmaktan öte de bir saygı biçimi almazdı. Çağrılmadıkça ve bayram günlerinden başka zamanlarda Saray’a varmazdı. Hatta bir bayram kutlaması dolayısıyla Sultanın davetlisi olarak geldiği İstanbul’da, kurulan Sultan otağının önünde atından inmesine izin verilmesi ona Osmanlı yönetimi tarafından ne derece saygı duyulduğunu göstermektedir. Molla Gürani, Sultan II. Bayezid’e yazdığı mektup ile Sultan II. Murad ile üç sefere ve Sultan II. Mehmed’in katıldığı seferlerin hemen hemen hepsine katıldığını bildirmiştir. Bu onun Osmanlı topraklarına geldiği andan itibaren sadece ilim öğreten bir âlim değil meydanlarda at koşturan bir savaşçı da olduğunu göstermektedir.
Kaynaklar: ATEŞ, Ahmed (1953), “İstanbul’un Fethine Dair Fatih Sultan Mehmed Tarafından Gönderilen Mektuplar ve Bunlara Gelen Cevaplar” YAŞAROĞLU, Kamil,” ŞAHİNER ,Yakup,” Molla Gürani’den Akşemseddin’e Fethin Hocaları:1432-14531”, Molla Gürani”, ŞEHSUVAROĞLU, Bedii N. (1968), “Fatih ve O’nu Yetiştiren Muhit, YAZICI, Nesimi (2008), “Fatih’in Yetişmesi Üzerine Bazı Değerlendirmeler”