Kadı Siracüddin Urmevi
Nefise Gürbüz
Sadreddin Konevi ve Hz. Mevlana’nın yakın dostlarından…
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ünlü alim ve kadılarından olan Siracüddin’ in ( Bazı kaynaklarda ise Sirâceddin diye geçmektedir.) künyesi Ebu’s-Sena’dır. 594/1198 yılında Azerbaycan’ın Urmiye şehrinde dünyaya geldi.
İlk tahsilini memleketinde yapmıştır. Uzun seneler Musul ve Şam’da kalıp tahsilini tamamladıktan sonra Konya’ya gelmiştir. Uzun süre Konya’da ve Malatya’da kadılık yapmıştır. Evhadüddin Kirmani’nın müritlerindendir.
Mevlana Celaleddin, Şeyh Sadreddin Konevi başta olmak üzere, o dönemin büyük âlimlerinin sohbetlerinde bulunmuştur. Sadreddin Konevi ve Hz. Mevlana’nın yakın dostlarındandı.
Kelam, mantık, usul ve Şafi Fıkıhı’ nda üstat idi. Parlak bir ilim hayatı vardı. Pek çok talebe yetiştirmiş ve birçok eser vermiştir. İlmi kudretinden dolayı taht şehri Konya kadılığına ve sonra da Anadolu Selçuklu Devleti Kadı’l-Kudatlığı(İslâm devletlerinde yargı sisteminin başında bulunan görevliye verilen unvan.)’na getirildi.
Karatay Medresesi banii Celaleddin Karatay’ın vakıflarının vakfiyesini 678/ 1279 yılında Kadı’l-Kudat olarak o tasdik etti. Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu pek çok vilayette yapılan vakıfların vakfiyeleri, yine onun tasdikini taşır.
Konya’nın Karamanoğulları tarafından kuşatılması sırasında vermiş olduğu fetva ile şehrin müdafaasında büyük hizmeti etmiştir. Halk onun vermiş olduğu fetva sayesinde yek vücud olarak Konya’yı savundu. Sirâceddin Urmevi savaşa bizzat kendisine katıldı. Bu hizmetten dolayı Abaga Han tarafından takdir edilip ödüllendirildi. Böylece ülkenin Kadı’k-kudatlığı’na getirildi.
682/1283 yılında Konya’da vefat etti. Sirâceddin Urmevi’nin bağı, Musalla Kabristanı’nın kuzeyindedir. Kendisi de bağının kenarındaki türbesinde defnedilmiştir.
Kadı Sirâceddin’in vefatına kadar son on yıl içinde başta Mevlana olmak üzere, Şeyh Sadreddin Konevi gibi pek çok alim Hakkı rahmetine kavuşmuştur.
Aksaraylı Kerimeddin Mahmut, bu büyük kayıplarla ilgili olarak;
“ Bu islam şeyhlerinin göçmesinden sonra, Müslümanlar arasında kemal ve bur kalmadı.”
Kadı Sirâceddin hakkında şu tarihi tespitte bulunmuştur:
“ İlimde, fazilette engin bir deniz gibi idi. Şeriat semasının güneşi, hakikat ve tarikat alanının merkez noktası sayılırdı. Akıl ve nakle ait bilgilerle büyük âlimlerin en üstünü olan bu zatın yüksek ilminden faydalanmak için dünyanın her bucağından birçok kimseler akın eder, Konya’da Ülker yıldızları gibi bir bilginler cemaati toplanırdı. Siracüddin’in ölümünden sonra, bunlar da darmadağın oldular.”
Pek çok eserinin müellifi olan Ebü’s-Sena Siracüddin Urmevi’nin eserlerinden bazıları şunlardır; Et- tahsilü Muhtasar-ı Mahsul, Şerhü’l-Vecizüli’l- Gazali, Muhtasar-ı Şerhi’s Sünne LilBegavi, Beyanü’l-Hak ve bilhassa Metaliü’l Envar isimli tefsiri meşhurdur. Bu eseri, Kudbeddin-i Razi tarafından şerh edilmiştir ve uzun zaman medreselerde okutulmuştur.
Hz. Mevlana’nın vefatında cenaze namazını kıldırmak üzere Şeyh Sadreddin-i Konevi ’nin öne geçtiği sırada, üzüntüsünden bayılması üzerine, Mevlana’nın cenaze namazını Kadı Sirâceddin Urmevî’nin kıldırdığı rivayet edilir.
Sirâceddin Urmevî’nin Hz. Mevlana’nın Türbesi’nin karşısında şu şiiri okuduğu rivayet edilir:
“Ecel dikeni senin mübarek ayağına battığı gün ne olurdu, feleğin eli benim başıma helak kılıcını vursaydı da böyle bir günde gözüm cihanı sensiz görmeseydi.”