
Hac İle Hilalin Bitmeyen Mücadelesi: Kudüs-2
Nefise Gürbüz
GÜNDEMİMİZ VE DUAMIZ HER DAİM KUDÜSİÇİN OLMALI…
GEÇEN HAFTADAN DEVAM
Kudüs’ün Yahudilik açısından önemli yönlerinden biri de, Yahudilerin dua ve ibadet esnasında bu şehre yönelmeleridir. Yahudilikte hem evlerde hem de sinagoglarda, ibadet esnasında Kudüs’e yönelmektedirler. Bu ibadet şekli her daim Kudüs’ü Yahudilere hatırlatma görevi görmektedir. Ayrıca Kudüs’ten uzak kalan Yahudilerin “Ey Yeruşalayim( Yahudilerce Kudüs demek), seni unutursam sağ elim kurusun. Seni anmaz, Yeruşalayim’i en büyük sevincimden üstün tutmazsam, Dilim damağıma yapışsın!” ifadelerinden hareketle, Yahudi dini yaşamını tamamen kapsayan ve adeta Yahudilerin imanlarının odağında yer alan Kudüs idealinin, onların hafızalarında “unutulmaması gereken” bir olgu olduğunu söylemek mümkündür.
Ayrıca, Yahudiler tarihte ne olursa olsun vicdanları daima rahat olmuştur. Çünkü kendi görüşlerine göre onlar seçilmiş insanlardır. Bu durum onlara her şeyi yapma hakkını vermiştir. Ayrıca, o kadar insan katletmiş olmalarına rağmen kendilerini dünyanın en mağdur kişileri olarak göstermeyi çok iyi bilirler ve en önemlisi de Filistinlileri insan olarak görmezler ve bu durum en tehlikeli olanıdır.
Zihinlerinde daima taze tutmaya çalıştıkları Kudüs’ü dualarında dile getirdikleri gibi bu duaları ne sık aralıklarla yaptıklarına bakalım.
Yahudi tapınmasında, günlük olarak yapılan sabah (şaharit), ikindi (minha) ve akşam (arvit) duaları önemli yer teşkil eder ve düzenli olarak yapılan bu duaların merkezinde Şema ve Amida duası yer alır. Şema duası, Kudüs’e temas etmemesine rağmen, Kudüs idealini gerçekleştirecek olan Tanrı’nın birlik, yaratıcılık ve kurtarıcılık özelliklerini, ona yönelik imanı ve vaat edilen çağın geleceğine yönelik kişisel inancı ifade eder. Çünkü bu dua, Yahudileri sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa okudukları, bir iman ikrarı olarak kabul edilen ve “Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’ dir” şeklinde ifade edilen bir duadır.
Kudüs’e yönelik vurguları açısından dikkat çekici olan Amida duası, Yahudi literatüründe “Kudüs’e bağlılık (vatandaşlık) duası” olarak nitelendirilmektedir. Günlük duaların zirvesini ve merkezini oluşturan Amida duasının tarihi kökenine bakıldığında, bu duanın Mabedin M.Ö. VI. yüzyılda Babilliler tarafından yıkılması sonucunda Babiller sürgününe uğrayan Yahudilerin Kudüs’e geri dönmesi ve Mabedin yeniden inşa edilmesinden sonra toplumun ve dinin yeniden imarı amacıyla Ezra’nın kurduğu Sanhedrin’in (büyük meclis) din adamları tarafından yazıldığı ifade edilmektedir. Amida’ya esas şeklinin ve günde üç defa okunması uygulamasının ise II. Mabed’in yıkılışını takiben Yahudi âlimi ve meclis başkanı olan Rabban Gamaliel II’ye (ö. 110) dayandığı görüşü ağırlık kazanmaktadır. Dolayısıyla iki durumda Kudüs’teki Mabet duanın kökeni açısından önemli yer teşkil etmektedir.
Amida duasının Kudüs’le ilgili en önemli kısmı on dördüncü bölümdür. Bu bölüm:“Dediğin gibi şehrin Yeruşalayim’de otur ve oraya çabucak hizmetkârın David’in tahtını yerleştir ve şehri çabucak günümüzde sonsuza dek sürecek bir yapı olarak yeniden inşa et. Kutsalsın Sen Tanrı’m, Yeruşalayim’i inşa eden” cümlelerinden oluşmaktadır.
Hayatın dönüm noktalarını oluşturan doğum, ergenlik, evlilik ve ölüm çoğu dinde olduğu gibi, Yahudi dini hayatında da müstakil kural ve uygulamalar çerçevesinde yaşanılması gereken önemli dönemlerdir. Yahudiler bu özel anlar için dualar okumaktadır. Bu dualarda, İsrail ile Tanrı arasındaki ahitleşme ve seçilmişlik inancı çerçevesinde şekillenen Yahudi kimliğiyle ilgili olarak Kudüs ve kutsal mekânlarına yönelik vurgular sürekli yer almaktadır.
Görüldüğü gibi, Yahudiler ibadeti, duayı yaşamlarının her karesinde kendileri için önemli gördükleri, Kudüs’ü tarihlerindeki hatta” kendi hayallerindeki” eski özgürlüğüne kavuşturabilmek için sürekli ve kendilerine ait özel geliştirdikleri duaları yaşam şekilleri haline getirip günlük dile getirmektedirler. Kudüs’ü ele geçirmek için onların ettikleri bu dualar bizlerin yaptığı gibi, bu güne özel değil bir yaşam şekildir.
Bizler de zor zaman Müslümanı olmaktan vazgeçmeliyiz. Evet, gönlümüz, kalbimiz, ruhumuz, dualarımız Kudüs’teki kardeşlerimiz için. Belki birçoğumuza haydi gidelim denilse gözümüzü kırpmadan, çoluğumuzu çocuğumuzu, anamızı, kardeşimizi, düşünmeden gider göğsümüzü siper ederiz ki biz böyle bir milletiz. Çünkü Selahattinler, Fatihler, Abdülhamitler bu imanla yetişmedi mi? Evet her zaman yanlarındayız diyoruz. Ama bu sadece kan döküldüğü, bir şehidin Türk bayrağına sarıldığı omuzlar üzerinde taşındığını gördüğümüz yada ibadethanelerimize saldırıldığı zaman olmasın. Kudüs için Kutsal kitabınızdaki ayetleri, Hz. Peygamberimizin hadislerini her zaman hatırlamak ve Kudüs için şimdilerde döktüğümüz gözyaşı ve ettiğimiz bu duaları günlük ibadetlerimiz de her daim edebilmek ve kabul olması duasıyla…
Kaynakça: Harman, Ömer Faruk, “ İslamiyet ve Kudüs”; Apak, Adem, Anahatlarıyla İslâm Tarihi (2); Şevket, Özcan, “Yahudi Dualrında Kudüs; Güç, Ahmet. “Dinlerde Kıble Anlayışı”; Özcan, Şevket. “Yahudilikte Pesah (Fısıh) Bayramı: Ritüeller ve Semboller Bağlamında Fenomenolojik Bir İnceleme”; Atasağun, Galip. “Yahudilikte Dini Sembol ve Kavramlar ; Avcı, Casim, “Kudüs”, DİA, C. 26; İbnû’l-Esir, el-Kâmil fî’t-Târih; İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, C. VII;
(SON)