Nefise Gürbüz

Etmekçi Koca / Somuncu Baba-1

Nefise Gürbüz

Osmanlı Devleti’nin her döneminde önemli bir yere sahip olmuş olan Bursa, ilim, kültür yönüyle olduğu gibi coğrafi konumuyla da değerini çağlar boyunca hiç kaybetmemiştir.  Osmanlı Devleti’nin kurulduğu zaman uzun süre devlete başkentlik yapmıştır. Orhan Gazi’nin Bursa şehrini ele geçirmesiyle birlikte devlet resmen kurulmuştur. Devletin kuruluşuyla birlikte askeri ve ilmi alanlarda önemli gelişmeler kaydedilmiş, değerli ve önemli şahıslar yetişmiştir. Osmanlı Devleti’nin her döneminde âlimlerin desteği bulunduğu gibi manevi büyüklerinde varlığı hissedilmiştir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki önemli şeyhlerinden biri olan Şeyh Ebu Hamidüddin Aksarayi, Yıldırım Bayezid döneminde yaşamış şeyhlerdendir. Asıl adının Hamid b. Musa olan Şeyh Ebu Hamid Kayseri’de doğmuştur. Atalarının Türkistan’dan geldiği rivayet edilen Hamidüddin Aksarayi’nin babasının adı Şeyh Şemseddin Musa’dır. Şeyh Ebu Hamid, Kayseri’de doğmuş olmasından dolayı, “Kayseri”, Aksaray’da vefat etmiş olmasına nispetle “ Aksarayi”, Bursa’da bulunduğu zaman içinde de, geceleri hamur karıp ekmek yaptığı, gündüzleri de ekmekleri satarak geçimini sürdürdüğü için kendisine “”Etmekçi Koca/ Somuncu Baba” denilmiştir.  Halk arasında çoğunlukla Somuncu Baba olarak tanınan Şeyh Ebu Hamid, tarih boyunca Ebu Hamid-i Veli, Hamidüddin Aksarayi, Ekmekçi Koca gibi pek çok isimle anılmıştır.

Hamidüddin Aksarayi, ilk tasavvufi terbiyesini babasından almış ve tasavvufta hayli ilerledikten sonra, o dönemdeki pek çok ilim talebesinin yaptığı gibi Şam’a gidip zahiri ilimlerin de dersini almıştır. Daha sonra burada Bayezidiyye Hankahın’ da bir şeyhin hizmetine girdiyse de bir türlü iç huzur bulamamıştır. Bu nedenle kendisine mürşid bulmak için yollara düşmüştür. Bu iç huzuru bulmak için ismini sıkça duyduğu Tebrizin Hoy isimli kasabasında bulunan meşhur mutasavvıf hâce Alaeddin Erdebili’nin dergahına gitti. Şeyh Alaeddin Erdebili’nin tertip ettiği zikre katılmış olan Hamidüddin Aksarayi, bir hayli mest olduktan sonra oldukça etkisinde kalmış olduğu bu şeyhin hizmetine girdi. Alaeddin-i Erdebili’nin hizmetine girdikten sonra şeyhinin önderliğinde tasavvuf ilminde büyük ilerleme kaydetti.

Hamidüddin Aksarayi Erdebil Tekkesinde seyr-ü sülukünü tamamladıktan sonra, bir süre inziva hayatı yaşadı. Daha sonra Şeyhinin emriyle Anadolu’ya gelerek Bursa’ya yerleşmiştir.

Şeyh Hamidüddin Aksarayi’nin Bursa’ya Yerleşmesi

Mürşidinden el alan Şeyh Ebu Hamid Erdebil’den Anadolu’ya geldi. Anadolu’da ise, doğrudan Bursa’ya geldiğinde henüz Ulucami inşa edilmeye başlanmamıştı. Rivayetlere göre, Ebu Hamid’in Bursa’ya geldiğinde bir merkebi varmış. Onunla köyden kuru odun getirir, hamur karar, ekmek pişirir ve sırtına ekmekleri yükleyip “Somunlar Mü’minler!” dermiş. Pişirmiş olduğu somunlar halk tarafından kapışılırmış. Tabi bu sırada halk Onun manevi büyüklüğünden habersizdir. Böyle bir gizlilikten oldukça hoşnut olan Ebu Hamid yıllarca, özellikle sırrı ortaya çıkıncaya kadar Bursa’da varlığını sürdürmüştür.

Somuncu Baba’nın Bursa’da ekmeklerini pişirdiği fırın ve inzivaya çekildiği, çilehane olarak bilinen makamı bulunmaktadır. Yer Bursa’da Pınarbaşı mezarlığının güneybatı doğrultusunda, dağa doğru çıkıldığında İvazpaşa Mahallesi’ne gelinir. Bunun üstünde, Molla Fenari Camii’nin altında kalan Semte, “Şeyh Hamid Mahallesi” denilir. Ebu Hamid’in evi, Molla Fenari Camiinden İvaz paşa mahallesine doğru inerken, camiinin batısında köşe başındadır. Evin içinde çilehanesi, ibadet ve zikir yaptığı oda ile küçük fırını vardır. Şeyh ekmeklerini bu fırınında pişirip ekmeklerini getirip Ulucamii karşısında Sahaflar Çarşısının orta mahallinde satmaktaydı. Ayrıca Somuncu Baba’nın kerametlerinden sayıldığı rivayet edilen bir husus da,  küçücük fırınında pişirdiği ekmeklerle, Ulucami’nin yapımında çalışan işçilere ekmek yetiştirmiştir.

Bursa halkı Şeyh Ebu Hamid’in kim olduğunu bilmedikleri için Onu avam tabakasından görmekteydi. Somuncu babanın değerini anlayan ve Onun feyzine kapılanların başında Yıldırım Bayezid’in damadı, meşhur Şeyh Emir Sultan gelmektedir. Her ne kadar Şeyh Ebu Hamid ile Emir Sultan arasındaki yakınlığın ne zaman ve ne şekilde başladığı bilinmese de çok samimi ve içten sevgi ve bağlılığın olduğu Ulucami’nin açılışındaki mevzudan anlaşılmaktadır.

Değerli okurlarım, yazının devamını haftaya paylaşacağım.

Yazarın Diğer Yazıları