Nazlı Yolbakan

İnancın ve sabrın direnişi

Nazlı Yolbakan

Gazze’de süren acı, kan ve gözyaşı nihayet ateşkesle son bulacak. Ancak bu ateşkes, kalbimde buruk bir sevince neden oluyor. Malum varlıklara güvenmek kolay değil, Her an bu ateşkesin bozulabileceği, zulmün devam edeceği endişesi içimi kemiriyor. Ama yine de sevinmek istiyorum. Artık kardeşlerim özgür olsun, çocuklar ölmesin, kadınlar acı çekmesin istiyorum.
Söz konusu anlaşma, Gazze’nin zaferi olarak tarihe kazınacak. Çünkü İsrail’e zafer sevincini yaşatmadılar. Bu, İsrail’in Gazze halkına karşı verdiği savaşı kaybettiğinin ilanıdır. On binlerce şehidin acısı hala taze, yüz binlerce yaralanın, kayıp ailelerin yasını tutmaya devam ediyoruz. Ancak bu acının gölgesinde bir gerçek var: Dünyanın en güçlü ve yenilmez ordusu olarak lanse edilen İsrail, Gazze’nin bir avuç imanlı insanına yenildi.
467 gün süren bu kıyım, Gazze halkının gösterdiği direnişle sona erdi. Siyonizm, tüm gücüne ve teknolojik imkanlarına rağmen ağır bir hezimete uğradı. Onlar küçümsedikleri sembollere, yasaklamaya çalıştıkları değerlere yenildiler. Kefiyeler, karpuz çekirdekleri gibi sembolik unsurlar, devasa ordulara karşı koydu. 
Gazze’nin direnişi bize insanlık onurunun ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Gazze, bir haritadan çok daha fazlası, direnişin kalbi. Bugün Gazze’nin sokaklarında yankılanan ses sadece sevinç çığlığı değil; inancın, umudun ve özgürlüğün sesi. Bütün dünya izledi, her şeyini kaybetmiş, kuşatılmış bir halkın nasıl imkansızlıklar içinde bile boyun eğmediğini gördü. 
İsrail’in seküler itibarı ve imaj çalışmaları, Gazze’nin direnişiyle yerle bir oldu. Dünyanın dört bir yanına, bu soykırımın vahşeti ve İsrail’in gerçek yüzü ilan edildi. Gazze halkı, işgalin ilk gününden bu yana, imkansızlıklar içinde Mescid-i Aksa’yı savundu. Sadece kendi dertlerine değil, kutsal değerlerine sahip çıktılar. Sırtlarını hiçbir zaman dönmediler. 
İsrail’in karşısında duran  o küçümsedikleri halk, aslında dev bir gücü temsil ediyor. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar; ellerinde silah yoktu belki ama yüreklerinde taşıdıkları iman, tanklardan, füzelerden daha güçlüydü. Onlar sadece topraklarını değil, onurlarını, inançlarını ve geleceklerini savundular. Yıkılan her evin altında kalan sadece taşlar değildi, umutlar ve hayatlar da yıkılıyordu. Ama o enkazların arasından doğan yeni bir direniş vardı; inancın ve sabrın direnişi.
Gazze, bize bir şey öğretti: Sadece silahlarla savaşılmaz, bazen aç bir mideyle, yorgun bir bedenle ama inanç dolu bir yürekle de savaşılır. Herkesin “imkansız” dediği bir şeyi başardılar. Kuşatıldılar, bombalandılar, aç bırakıldılar ama asla teslim olmadılar. 
Bugün, bu ateşkesin önemini idrak etmek zorundayız. Gazze, dünyanın ve İslam’ın en özel topraklarından biri olduğunu bir kez daha kanıtladı. Nasıl bir sabır, nasıl bir direniş, nasıl bir iman örneği! 
Bir avuç insan, dünyanın gözleri önünde soykırımcı zihniyete engel oldu. Kazanmalarına izin vermediler, bir karış toprak vermediler.
Bu direniş, İsrail için sonun başlangıcıdır. Şimdi bizlere düşen, bu direnişi unutmamak. Ve yine unutmamalıyız ki direniş bitmedi. Gazze hala ayakta, hala özgürlüğü ve onuru için mücadele ediyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları