
Vatan sevgisi imandandır
Mustafa Özyurt
VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR” diyerek kutsal bildikleri vatan topraklarını işgal ettirmemek için vatanın dört bir yanından koşup gelirler VATAN İÇİN ŞEHİT olmaya Mehmetçikler Çanakkale’ye. Onlar bilirler ki;
“Allah yolunda ölenler ölü değildir. Onlar diridirler ama siz anlayamazsınız” ilahi müjdesinin ne büyük olduğunu…
Onlar bilirler; ŞEHİTLİĞİN ne olduğunu, ulaşacakları EBEDİ MAKAMLARI…
Severek koşarak gelirler o yüce makama ulaşabilmek için…
Onlar; Osmanlının kuruluş mayasını taşımaktadırlar, gönüllerinde aynı ruha sahiptirler. Kutsal bildikleri için DÜNYA BİR HİÇTİR onlara. Ebedi hayatın en güzel makamlarının şehitlikle kazanılacağını bildiklerinden koşarak gelirler GELİBOLUYA.
Onlar, Osmanlının son GÖNÜL ERLERİDİR.
Gençlik, makam, servet, şöhret, madde, evlat, sevgili, bir kenara itilir Vatan denilince… Şehitlik denilince… Onlar fani olanı değil ebedi olanı seçerler… Unutulması mümkün olmayan bir destanı yazarlar Gelibolu yarımadasında… İki yüz seksen beş gün… Her günü bir destan. Her günü gönül erlerinin unutulmaz menkıbeleri, destanlarıyla dolu… Onların kanlarıyla, canlarıyla, imanlarıyla yazdıkları destanı, okumak için onlarla beraber olalım Gelibolu Armadası’nda…
“Ölüm dostu dostuna kavuşturan bir köprüdür” H.ş.)
“ Sakın Allah yolunda ölenlere ölüdürler demeyiniz. Onları hakikaten ölmüş zan etmeyiniz. Hayır! Onlar ölü değildirler. Hem hayatı hakiki ile diridirler. Velâkin siz duymazsınız onların hayatını anlayamazsınız” (ayet) Onların inançları böyleydi….
AKBAŞ ŞEHİTLİĞİ
Gelibolu ilçemize takriben 30 km. mesafede ilk şehitliğimiz AKBAŞ ŞEHİTLİĞİMİZ’dir. Çanakkale harbinde en büyük hastanelerimizden birisi buradaydı. Şirketi Hayriye vapuru burada hastane olarak kullanılıyordu. 1915 Temmuzunda yasak olmasına rağmen uzaktan top ateşine tutuldu ve Haleb vapurundaki yaralı askerlerimizden iki yüz kadarı şehid edildi. Onlar, bu şehitliğimiz de yatmaktadırlar.
Buradaki şehitlerimize Fatihalar, ihlâsı şerifler göndererek, Çanakkale Deniz savaşlarında düşmana geçit vermeyen 26 KUTSAL MAYIN depolarının yanından geçerek, Kakma dağ’ın eteklerinden yolumuza devam ederiz.
Yine bu kakma dağı geçince ECEABAT ilçesi vardır. Mehmetçiklerimizin aşı burada kaynamıştır. Eceabat-ı geçince, Hz. Fatihin Kilit bahir kalesini ve o kale inşa edilirken aşçılığını yapan gönül erlerinden KAŞIKCI BABA’YA selam vermeden geçmeyiniz.
Kilit bahir kalesini geçince de boğazın değerli komutanı Çanakkale deniz savaşları müstahkem mevki komutanımız Cevat Mülkat Paşayı da unutmamalıdır. Ve kalenin üst tarafında metfun Ahmet Cahidi Sultan Türbesine doğruda Fatiha göndermeyi ihmal etmeyelim.
Ve Cevat Mulkat paşayı tanıyalım:
CEVAT PAŞA
Albay Tevfik Bıyıklı oğlu 1950 yılında Çanakkale konferansında Cevat paşayı şöyle anlatır; “ Çanakkale müstahkem mevki kumandanı Cevat Paşanın 18 Mart 1915 Zaferinin kazanılmasında hizmeti ve emeği büyüktür.
Çanakkale’de Almanların büyük topları girişe taşımalarına mani olan Cevat Paşadır. Cevat Paşa, boğazda esas savunmanın en dar yerde, içerde yapılmasını istemiş ve hadiseler onun haklı olduğunu göstermiştir. Cevat paşa pek kıt olan boğaz silah ve vasıtalarını yerinde kullanmakla ve ehli ellere tevdi etmek hususunda çok titiz davranmak suretiyle zaferi önceden temin etmiştir. Onun boğazda yerini kendi eliyle seçmediği, tanımadığı subay yoktu”.
Buradan sırayla, HAMİDİYE VE MECEDİYE TABYALARI’NA uğrayıp Çanakkale deniz zaferinde payları büyük olan bu eserlerde emeği geçenlere Fatihalar okumayı ihmal etmiyoruz.
HAMİDİYE VE MECEDİYE TABYALARI
Hamidiye, Sultan Abdülhamid Han’ın, Mecidiye ise Sultan Abdulmecit Hanın eseridir. İleri görüşlü padişahlar, yıllar sonrasını görebilmiş ki, gün gelir düşman bu boğazlardan geçememesi için lüzumlu olduğunu hissedebilmiş ve bu tabyaları inşa ettirmiştir. Değerli arkadaşım Çanakkale rehberlerinden Ahmet TUNA beyin araştırmalarından bu hususu biraz açalım istiyorum: Abdulhamid Han hususi doktoruna Çanakkale savaşı üzerene görüş ve düşüncelerini aktarırken, savaştan umutlu olduğunu şu cümlelerle ifade eder;
Siz itikat etmezsiniz ama bana iki kere vaki oldu.
Şifa-i Şerif okuyordum. Orada peygamber Efendimizin evsafından bahis vardır. Vücudu mübarekleri de latif bir koku varmış… Bende okurken etrafta tarif edemeyeceğim kokular hissettim.
Bunlar düşmanın Çanakkale’den geçemeyeceğine işarettir. Artık gayretüllaha dokundu… İnşallah geçemeyecekler”.
Çanakkale’yi geçemeyecekler dedim geçemediler ( 20 Şubat 1917)” Memleketin selameti İslamiyet’in bu beladan kurtulmasını dua ediyorum. Hastalığım yine iyi olsun yine Buhari’ye başlayacağım. Çanakkale harbinden hep Buhari okudum. Cenabı hak o vakit bizi himaye ve sıyanet etti. Yine eder.(11 Aralık 1917)
18 Mart 1915 Çanakkale Deniz zaferi kumandanı Cevat Paşayı tanıdığını da şöyle anlatır:” Çanakkale Boğaz donanmasına karşı vuku bulan muvaffakiyette pek memnun oldum. Dört beş tanesi batırılmış. Gazetelerin rivayetine göre bakılırsa yine geleceklermiş. Lakin inşallah yine batarlar. Yine geçemezler. Çanakkale kumandanı Cevat Paşa imiş… İmparator tebrik yazıyor.. Bende tanırım.. Ben Almanya’ya gönderdim. Şakir Paşa’nın oğludur.. Maiyetimde bulundu.” (24 Mart 1915) diyerek onu hayırla yad etmiştir. Bundan sonra da La havle’nin gücünü görelim Koca Seydin diliyle sevgili okuyucularım. (Devam edecek)