
Ulumu Arabiye'ye Gelince
Mustafa Özyurt
Bir toplumda fertler kendi aralarında yardımlaşır ve dayanışma içinde bulunurlarsa, o toplumda huzur ve saadetten bahsetmek mümkündür. Gelişen ve büyüyen dünyamızda böyle bir dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Zira hak ve hukuk çiğnendiği, güçlünün güçsüzü, kuvvetlinin zayıfı ezdiği bir ortamda, aynı değer ve yargıları paylaşan insanların maddi ve manevi olarak güç potansiyellerini ortaya koyarak aynı strateji etrafında birleşmeleri zaruri hale gelmiştir.
Meseleye bu zaviyeden bakarak inancımızın bize yüklediği sorumluluk doğrultusunda hareket ettiğimizde, diyoruz ki:
İslam kültür ve medeniyeti iyice araştırılmalı, Müslümanlar’ ın kaynaşmalarına, tesanüt ( dayanışmalarına) vesile olacak her imkânın kullanılması ve harekete geçirilmesi zaruridir. Bu realite, sorumlu olmamızın bize yüklediği bir gerçektir.
İslam kültür ve medeniyetine hizmet edecek, İslam milletlerini kaynaştıracak ve dayanışmalarını sağlayacak olan “ARAPÇA” ihmal edilmemelidir. Müslümanların ortak kültür mirası olması hasebiyle ARAPÇA, bütün Müslümanlar için son derece önemli bir misyon taşımaktadır.
Niçin ARAPÇA?
İslam’ın gelişi ile birlikte dini, siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomi sahalarda önemli gelişme kaydeden ARAPÇA, günümüzde de değişik boyutlar kazanarak gelişmeye devam etmektedir. Söz konusu sahalarda Arapça’ nın değer kazanması, öncelikle K. KERİM’ in Arapça olması, H.z. Muhammed (s.a.v.)’ Efendimizin Arap bir kabile olan Kureyş kabilesinden gelmesi, iman ve İslam dairesine giren, sayıları milyonları aşan Müslümanlar’ ın ortak ana dilleri olması ile, Araplar’ ın, petrol başta ol mak üzere büyük maddi servetlere sahip olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu özelliklere sahip olan Arapça’ nın, araştırılması, incelenmesi ve İslam âleminin geleceğine hizmet etmesi açısından bu konuda ciddi çalışmaların yapılmasına, bütün İslam âleminde şiddetle ihtiyaç vardır.
Zira İslam âlemi gibi geniş ve yaygın bir coğrafyaya sahip olan bütün Müslümanlar’ ı, birbirine yakınlaştıran ortak kültür ve bağ ALLAH (c.c.)’ ın kelamı K.KERİM ve Seyidi sadatımızın s.a.v.HADİS- İ ŞERİF’ leri, dolayısıyla Arapça’ dır. (Müminler kardeştirler.) Bu kardeşlik sayesinde Müslümanlar aynı düşünce ve duyguları paylaşmaktadırlar. Bu zengin insan grubunu bir araya getiren K.Kerim’ in Arapça oluşu, sadedinde olduğumuz Arapça lisanına çok farklı bir mana kazandırmaktadır.
Hz. Hadimi, bu hususa çok ehemmiyet vererek mevzuyu şöyle uzun uzun izah etmektedir:
Ulumu arabiye (Arabî îlimler) 12 dir. 1. ilmi nahv. 2 İlmi sarf. 3. Meani. 4. Beyan. 5. Luğat. 6. İştikak. 7. Aruz. 8. Gafiye. Bu sekizi asıldır. Bakileri ise furu’dur. Bunlarda, hat ilmi, Tarih ilmi, İnşa, Kariz, Uşşir ve Muhazarat’tır.
Ve bilinmelidir ki, Ulumu Arabiye, sair lisanlar üzerine daha üstündür. Bazı üstazlar, bazı kitaplarda: Usulü lüğatın asıllarını yedi olarak yazmışlardır. Çin, Hind, Arab, Türk ve Sudan ve Rum lüğatı. Yedincisi zikredilmedi. Belki de o Süryanicedir.
Bu lüğatların hepsini, Allah Teâlâ Âdem a.s. Efendimize talim etti. Ama lüğatı Arabiyeyi güzel görenler için, bakıleri üzerine bir meziyyettir. Başkalarına tekellümü (konuşması) zor gelse bile.
Mübteğa’dan denildiğine göre: Cennet ehlinin lisanı Arap lisanı olacaktır. Bazıları, önce Süryanice, cennete girdikten sonra Arap lisanî ile konuşulacaktır, Farsca olacaktır demişler ise de; Aliyyü’l-Kari bunların uydurma olduğunu söylemiştir.
Rasülullah Efendimiz s.a.v.: Üç sebepten Arabı seviniz. Ben arabım, Allah kelamı Arabidir. Ve cennet ehlinin lisanı da Arabidir” buyurmuştur.
Onu talim eden ve başkalarına öğreten me’curdur yani ecirlenmişdir mükâfatlandırılacaktır. Çünkü Hz. Allah Kuranı kerimi, Arap lüğatı üzerine inzal etmiştir. Nitekim Zümer s.ayet 28 de”Eğriliğe sahip olmayan bir Kur’an onu Arapça olarak indirdik. Umulur ki, ittika ederler” buyurulmuştur.
Şuara suresi ayet 195 de ise“Açıklayıcı apaçık Arabî lisanla” buyurulmuştur. O halde kim, lüğatı Arabiyeyi talim ederse, o Kur’anın zahiri manasını anlar. Ve meani Ahbarı yani haberi nebeviyeyi fehm eder (anlar) demektir.
İlmin üç nev’înden ikincisi: İlmi kelamdan hacet mikdarına ziyade olan şeydir. Bunun luzumu, Ehli Hakkın akaidini muhafaza içindir. Sapık itikad sahiplerinin muannidliklerinden (bildikleri halde inatlaşarak inkâr ettikleri şeylerden ) ve felsefecilerin zihin karıştırmalarına teşebbüs için öğrenmek lazım. (Devam edecek)