Mustafa Özyurt

Uhud Savaşı

Mustafa Özyurt

Medineyi kuzeyden kuşatan, 8 km. uzunluğundaki Uhud dağının Mescidi Nebeviye mesafesi 5 km.dir. Her hangi bir dağ silsilesine bağlı değildir. Tek başına bulunduğu için bu ismi almıştır. 110 m. yüksekliktedir. Ve bu gün şehre dâhildir. Efendimiz s.a.v. Uhud’dan övgüyle bahsetmiş” Uhud bizi sever bizde Uhud’u severiz “buyurmuş.
Dünya durduğu gibi durmuyor. Birçok insan huzurun kıymetini bilmiyor. Kimisi inanç, kimisi menfaat ve kimisi de makam sevdası ile binlerce insanın ölümünü göze alarak savaş yapıyor. İslam’da doğrudan savaş yapılmaz. Yani bir sebebe mebni olarak savaş yapılır. Uhut harbi de bunlardan biridir.
Hicret'in üçüncü yılında (H. 3/M. 625) Uhud dağı civarında müsriklerle yapılan savaştır. Uhud savaşından önce Kureyş'in öfkesi kabarmış, kin ve intikam duyguları artmıştı. Bedir de yakınlarını kaybeden Utbe kızı Hind ", Muhammed'le arkadaslarından öç almadıkça içim rahatlamayacak, Muhammed'le savaş yapmadıkça koku sürünmek bana haram olsun. Sevdiklerimin intikamının alındığını gözümle görmedikçe bana sevinmek yok!" diyordu. Ebu Süfyan ve başkaları da buna benzer şekilde and vermişlerdi. Ebu Süfyan'ın yürüttüğü kervanın malları Daru'n-nedve'de topluca durmaktaydı. Müşriklerin ileri gelenleri, herkese katılma payını verdikten sonra geri kalan kâr ile güçlü bir ordu hazırlanmasına karar verdiler.
Onlara göre Müslümanlar Kureyş büyüklerini öldürmüşlerdi, onların intikamını almak gerekliydi. Bedir de yakınları öldürülenler karalar giyinmiş vaziyette kabileler arasında dolaşıyor, şairler mersiyeler söyleyerek Arapları savaşa teşvik ediyorlardı. Putperest Kureyşliler Mekke dışındaki Arap kabilelerinin de katılmasıyla 3000 kişilik bir askerî kuvvet hazırladılar. Bu kuvvette 700 zırhlı, 200 atlı süvari, 3000 deve vardı. Aralarında, başta Ebu Süfyan'ın karısı Hind olduğu halde 14 tane de kadın vardı. Bedir'de babasını ve öteki yakınlarından bazılarını kaybetmiş olan Hind'in kalbini iğrenç bir intikam duygusu bürümüştü.
Amcası Abbas (r.a) Hz. Muhammed (s.a.s)'ı çok severdi. Bu sebeple bir mektup yazarak Kureyş'in savaş hazırlıklarını yeğenine bildirdi. Peygamberimiz (s.a.s) amcasından gelen mektubu okuttu ve mektupta bildirilen haberi gizli tutarak keşifçiler gönderdi. Kesifçilerin getirdiği haberler mektupta amcasının bildirdiklerine aynen uyuyordu. Düşman büyük bir ordu hazırlamıştı ve Medine'ye doğru ilerliyordu.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.s) bir savaş meclisi kurarak meseleyi ayrıntılı olarak ashabıyla görüştü. Resulullah (s.a.s) düşmanı şehrin dışında karşılamayıp şehri içerden savunmak görüşündeydi. Fakat özellikle Bedir savaşına katılan gaziler hakkında nazil olan övücü ayetlerin etkisinde kalan gençler, düşmanın dışarıda karşılanmasından yana idiler. Düsmanla bir meydan savaşı yapmak istiyorlardı:
Resulullah (s.a.v) ashabın isteklerini kırmayarak düşmanı karşılamak üzere kılıcını kuşandı, zırhını giydi. Münafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selül şehrin içinde kalınarak savunma yapılmadığını bahane ederek 300 kişilik kuvvetini geri çekti. Gayesi savaşmak değildi. Müslümanları düşman karşısında güçsüz bırakmak istiyordu. Böylece Müslüman ordusunun mevcudu 1000'den 700'e düşmüş bulunuyordu.
İslâm Ordusunun Harp Alanına Hareketi: Düşman, Medine'nin yegâne açık sahası olan kısmından içeriye sızarak karargâhını Uhud dağının Medine'ye bakan eteklerinde kurmuştu. Resulullah (s.a.s) 700 Müslüman’la Cumartesi sabahı Uhud dağına ulaştı. Sırtını dağa vererek karşıdaki çorak arazide yer tutan düşmana karşı saf tuttu. Düşmanın düşüncesi Müslüman ordusunu mağlup ettikten sonra şehri yağmalamaktı. Bunun için Medine'nin yakınında Uhud önleri savaş sahası seçilmişti.
Resulullah (s.a.s) Bedir'de olduğu gibi bu savaşta da İslâm ordusunu savaş düzenine göre yerli yerine yerleştirdi, düşmanın sızabileceği, kuşatma yapabileceği geçit ve gedikleri de okçularla korudu ve özellikle ordunun sol tarafındaki dağın vadisini beklemek üzere Abdullah b. Cübeyr kumandası altında elli kişilik, okçu birliğini bıraktı ve "Düşman yense de, yenilse de kesinlikle yerlerinizden ayrılmayınız. " diye tembihte bulundu. 11 Şevval 3 (27 Mart 625) Cumartesi günü savaş teke tek vuruşmalarla başladı; Hz. Ali, Hz. Hamza ve öteki İslâm savaşçıları hasımlarını öldürdüler. Sonra savaş kızıştı. Resulullah (s.a.s) almış olduğu askerî tedbirler ve uygulamış olduğu planlar sayesinde ilk safhada Müslümanlar galip geldiler. (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları