
Türk osmanlı mimari eserleri
Mustafa Özyurt
Edirne bayezıt külliyesi:
Türk-Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerinden biri olan külliyenin mimarı Hayreddin'dir. 21 metre çapındaki kubbesi ile cami tek kubbeli camilerden olup, külliye yüz kadar kubbe ile örtülmüştür.
Tıp Medresesi ve aş evleri halen çalışmıyorsa da bina olarak ayakta bulunuyor. Avrupa'da akıl hastaları hasta sayılmazlar, şeytanla işbirliği yapan insanlar diye düşünülerek çoğu kez diri diri yakılırlardı. Külliyenin şifahanesindeyse akıl ve ruh hastaları, Türk müziğinin çeşitli makamları ile tedavi edilirlerdi.
Şifahaneye devamlı bağlı on hanende ve sazende çalışırdı. Ney, keman, santur ve ud kullanılan sazlar arasındaydı. Özellikle neva, rast, dügâh, segâh, çargâh ve buselik gibi makamların dinletilmesinden olumlu sonuçlar alınmıştı. Musikiden başka hastalar çiçek kokuları ile de tedavi edilirdi.
Kıymetli okurlarımız, sizlere tavsiyemiz onların öyle veya böyle yaptıklarından ziyade ecdadın eserlerini görerek yaptıklarından kendimize ne mesaj verildiğini anlamanızdır. Şunu bilmelidir ki, tarihi bağlarından kopuk bir millet payidar olamaz.
Sözü daha fazla uzatmadan biz gezimize tarihi şahsiyetlerden koca mimar, Mimar Sinan merhumun şaheseri olan, dünyaca meşhur, bizim ise bazılarımızın ismini okuyup transit geçtiğimiz
SELİMİYE CAMİİ’NE varıyoruz.
SELİMİYE CAMİ
Selim Han, SELİMİYE CAMİİ’Nİ neden Edirne’ye inşa ettirdi?
Müslümanlar, biz Hıristiyanlar kadar mimari beceriklilikleri yoktur diyecek kadar ileri giden Avrupalılara karşı, Mimar Sinan, hem İslam’ın hem de Müslümanların meziyet ve maharetlerini göstermeden canı rahat edermi hiç? Çünkü onlar, ölümü pahasına da olsa vatan için koşarlarsa rahat uyku uyuyabilirlerdi.
Selimiye Camii, içerisine girmeden bile görür görmez ihtişamından gözlerimiz kamaştı. Gerçekten insanı büyüleyen bir haşmetli görünüşü var. İsteseniz de, istemeseniz de görünce gözlerinizi oradan ayıramazsınız. Kapısındaki heybet, göklere yükselen dört adet minaresi ki bunların ikisinde, minarelerin üç şerefesine üç kişi ayrı ayrı merdivenlerden çıkar ama birbirlerini görmezler. Yükselen kubbesinin hem yüksekliği ve hem de genişliği, direklerinin azameti dünya da hiç bir ülkede görülmez ve görülemeyecektir de.
Bu cümleden çıkarak, Mimar Sinan merhumun, Ayasofya’yı inşa ettiklerinde (Hıristiyan mimarlar, Müslümanların bu misilli bir eser yapamayacaklarına dair küçültücü sözleri söylemesi üzerine) Mimar Sinan; “ Öyle bir eser yapayım ki dünya nasıl mimar olduğumuzu görsün” der ve bilindiği gibi Ayasofya’dan farklı üstün özellikleri kıyaslanamayacak kadar muazzam bu eseri meydana getirmiştir. Bu gün dahi birçok dünya ülkesinden gelen mimar adayları bu mabedden eserden tez hazırlamaktadırlar. Mimar Sinanımızın ruhu şad olsun.
II. Selim Han, neden bu muhteşem eseri yapmayı düşündü? Bir vaadi varmıydı? Evet, vardı ve o vaadi yani Allaha verdiği sözü şöyleydi:
II. Selim Han, Lala Paşa’yı Kıbrısın fethi için gönderirken “ Eğer Kıbrıs’ı fethedersem hazineleriyle bir cami yaptıracağım” diye vaatte bulunmuştu. Kıbrıs fethedildikten sonra Selim Han vadini yerine getirir. Padişah veziri azama, nasıl bir cami yapacağını tarif ederken ara sıra söze karışan Mimara padişah “ Bire Mimar camii sendi yapacaksın ben mi” diyerek kızar. Mimar Sinan, o anda ciddileşerek;
Sultanım! Bu camii ne siz ve nede şu veziriniz yapacaktır. İnşallah ben kulunuz yapacağım. Benim arada bir söze girmemin sebebi;
Size Rasulülah Efendimiz tarifini verirken bende arkanızda duruyordum” deyince Selim Han; Tamam Mimar Efendi anlaşılmıştır bildiğin gibi yap der. Başlar ve Selimiye tamamlanır. Yani Selimiye’yi incelerken manevi yönünü hesaba katarak incelemeli. Dahası var: Lala paşa Kıprısın fethinden altı ay sonra Edirneye dönünce Padişah Selim Han’a;
“Sultanım buyurun bu Kıbrısın hazineleriyle vaad ettiğiniz camiyi yaptırabilirsiniz” der, hazineyi teslim eder. Demekki Rasülüllah Efendimiz sav. Padişaha projeyi tarif ederken Lala Paşa’nında hazır olduğu anlaşılmaktadır.
Hizmeti ve emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bu eseri anlatırken Hz. Hadimi’nin; KAMİL ODUR Kİ KOYA HERYERE BİR ESER ESERİ OLMAANIN YERNDE YELLER ESER
sözünü sizlerle paylaşmak istedim.
Mihrabında ki incelik ve mihrabının kenarlarındaki, binanın sağa ve sola kayıp kaymadığını tespit eden sütunlar, minberindeki muhteşem görünüş, içerisindeki lâle resmi, mumların isinden boya meydana getirmesi, hele bu yüce mabede verilen akustik ayar İnsanın, dinleyenlerin aklını dimağını durdurur.
İBRETLİ BİR HİKÂYE
Selimiye Camiinin inşaatı esnasında, Mimar Sinan, bir işçinin sırtındaki taşı bir aşağı bir yukarı taşıyıp durduğunu, bir türlü yere koymadığını görür ve çağırır.
-Evladım neden taşı koymayıp taşıyıp duruyorsun? Amelenin verdiği cevap enteresandır!
Efendim, gece ihtilam olmuşum. Yıkanacak yer bulamadım. Bu mübarek mabedin duvarına cenabet halde taşı koyamadım. Bu sebepten dolaşıp duruyorum der. Bunu duyan koca mimar hemen kuzey tarafına güzel bir hamam yaptırır. Evet, kardeşim onlar öyleydi!( Devam edecek)