
Türk akıncıları
Mustafa Özyurt
İslam dînine hizmet için, İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara karşı çok hassastı. Sapık fırkalara göz açtırmazdı. Çünkü bunlar, ağacın özünü kurdun yiyip özü kalmayan ağaç gibi, Müslümanların ve insanlığın Batıni (iç âlemini) bozan, çökerten cinslerdi. Parazit, mikrop ve iltihaplardan vücudun temizlenmesi lazım geldiği gibi bunlarda temizlenmeli idi. Bunları yaparken zahiri düşmanı da ihmal etmezdi. Evvelki yazıda da okuduğumuz gibi, muzaffer kumandan Alparslan Bizanslılarla anlaşma yapar. Lakin onun ölümüyle yapılan antlaşmanın da hükmü kalmamıştı. Buna binaen Sultan Alparslan, birçok kumandan ve askerlerine Anadolu’nun tamamen fethi için emir vermiş ve Türk akıncıları, Ege, Marmara ve Boğaziçi, Üsküdar’a kadar gelmişler, Anadolu da ayak basmadık yer bırakmadılar. Sultan Alparslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde Maveraünnehr’e teveccüh ederek, Bütün Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ne yazık ki Hana kalesini muhasara ettiklerinde, kale komutanı, Batıni sapık fırkasına mensup Yusuf el-Harezmî, teslim olacağını söyleyip Sultanın huzuruna varınca, Sultana hücum edip, hançeriyle yaraladı. Yusuf derhal öldürüldü ise de, aldığı yarlardan kurtulamadı. Dördüncü günü, 25 Ekim 1072 tarihinde; şu tarihi dersini vermiştir:
Her ne zaman düşman üzerine azmetsem, Allahü Teâlâ’ya sığınır, ondan yardım isterdim. Dün bir tepe üstüne çıktığımda, askerlerimin çokluğundan, ordumun büyüklüğünden, bana ayağımın altındaki dağ sallanır gibi geldi. “ Ben dünyanın hükümdarıyım, bana kim galip gelebilir” diye bir düşünce kalbime geldi. İşte bunun neticesi olarak, Cenab-ı Hak, aciz bir kulu ile beni cezalandırdı. Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha evvel işlemiş olduğum hata ve kusurlardan dolayı Allahü Teala’dan af diliyor, tevbe ediyorum. Lailahe illellah Muhammedün Rasülüllah!” diyerek şehid oldu. Rey ( Tahran yakınlarında) şehrine defn edildi. Yerine oğlu Melikşah geçti.
Sultan Alparslan, saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. Dinine çok sıkı bağlı idi. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan gizli düşmanlara ve bâtınî ( Haramı helal sayarlar, ibadetlere gerek yoktur derler. Kandırılan gençlere Ehl-i sünnet itikadını kötülerler, onları haram işlemeye alıştırırlar. Bunun için ayeti kerime de ve hadisi şeriflere yanlış mana vermekten çekinmezler), Şiî hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir defasında “ Kaç defa söyledim. Biz bu ülkeleri Allahü Teala’nın izniyle silah kuvvetiyle aldık. Temiz Müslümanlarız. Bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Allahü Teâlâ, hâlis Türkleri aziz kıldı.” Demişti. Alparslan, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurmak, âlim adamlarına ve talebeye vakıf geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmet yapmıştır. Zamanın da İmam-ı Gazalî, İmamül-Harameyn, Ebu İshak eş-Şirazî, Abdül-Kerim Kuşeyrî, İmamı Şerahsî gibi büyük âlimler yetişmiştir. Mücahit Sultan Alparslan, İmam-ı Azam’ın Türbesini, Harezim Camii’ni ve Şadyah Kale’sini ve daha pek çok eseri inşa ettirmiştir. Tarihi Güzide; sh.441 (Devam edecek)