Mustafa Özyurt

Tarih

Mustafa Özyurt

Tarih; bir milletin hayat damarlarından birisi, hatta birincisidir. Nasıl köksüz bir ağaç düşünülemez ise, tarihsiz de bir millet olunamaz. İnsan kalabalıklarını millet yapan; Dil-Din-Kültür-Bayrak ve Tarih birliğinin sentezidir.

Değerli okuyucularım, dünyada dört mevsimi yaşayan, tarihi zenginlikleriyle eşine rastlanmayacak kadar müzeyyen ve bereketli olan bir ülkede yaşamaktayız. Atalarımızın yüce mirasına hazır konmuşuz. Gelgörki bu mirası bilen bunun şuurunda olan insanımız pek azdır. Buna binaen, atalarımızın yadigarı vatanımızın her köşesinin manevi dinamiklerini gezip görelim. Ve onların halleriyle hallenelim.  Mazı de  vermiş oldukları hizmetlerinden üzerimize ne düşüyorsa yapalım, yapalım ki müslümanlığa ve insanlığı faidemiz dokunsun. Ve gelecek neslimize de iyi bir örnek olalım numune olalım ve bu vesileyle diyorum ki:

Tarihimiz, tarihi eserlerimiz bize büyüklerimizi anlatır. Büyüklerimiz, yangelip yatmışmı? Yoksa herbireri paha biçilemeyecek kadar maddi ve manevi değere sahib eserlermi bırakmışlar?

Mesela 4. Murat Hanı ki Bağdad’ın II. Fatihi! Bağdad seferine çıkdığında aynı zamanda Nikris (Gut, herkesi etkileyebilecek yaygın ve karmaşık  bir artrik şeklidir. Eklemde ani, şiddetli ağrı, şişlik, kızarıklık ve hassasiyetle karakterizedir. Genellikle ayak baş parmağının  tababnında yer alır) hastalığından rahatsızdır. O halde iken bile Allah yolunda cihad’dan geri kalmamış ve Bağdadın II. Fatihi olmuşdur Rafizılerin Şianın elinden kurtararak…

Gezmeden görmeden bunları kavramamız mümkün değil. Bir arab şairin dediği gibi “bizim eserlerimiz bize delalet eder bizi anlatır. Bizden sonrakiler bizi anlamak istediklerinde bizim eserlerimize baksınlar” der. Geliniz bu tarih kokan bu seyahatimize burnumuzun dibinde bulunan Sultan Han’ından başlayalım.

SULTANHAN KERVANSARAYI

Herbiri bir harika olan yüzlerce Selçuklu Kervansarayından birisi olan Sultanhanı, Konya Aksaray yolu üzerinde 100 km, Aksaray'ın 42 km. batısında, Sultanhanı kasabasında bulunmaktadır. 1229 yılında, Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından Mîmar Muhammed bin Havlan Dımışkî isimli sanatkâra yaptırılmıştır.

Bir yangın geçiren Han, Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, 1278 yılında tamir görmüş ve bir miktar genişletilmiştir. Selçuklu devrinin mimari taş işçiliği ve süsleme sanatları bakımından şaheser bir örnektir.

Bu güzide han’ın ne maksadla yapıldığını dikkate almak lazımdır. Öyle ise bu han’ı iyi tanıyalım ve alicenab ecdadımızın nekadar ileriyi görebildiklerini anlayıb onlara gereken değeri verelim ki bizlerde eser bırakmanın faidesin anlamış olalım. Zira memleketin iktisadi yönden kalkınmasında yol emniyeti ve barınma imkanlarının temini takdir edersinizki önsıralarda yer alır. Bu tip Hanların yapılma sebeblerinin içinde bu niyet ve maksatlar mevcuttur.

Sultan Hanı birbirine bitişik uzunlamasına iki bloktan oluşmaktadır. Öndeki bloğun doğu tarafındaki duvarında, geometrik şekillerle bezeli muhteşem bir mermer kapısı vardır. Kapıdan büyük dehlize ve oradan da hanın avlusuna geçilir. Avlunun sağ tarafında arabalara mahsus revaklı bölmeler, solunda da yolcuların kaldığı odalar vardır. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları