Mustafa Özyurt

Sultan Sencer

Mustafa Özyurt

Kişinin ilim irfan sahibi olması cihana ne kazandırıyor, Sultan Sencer bize ne mesajlar veriyor bir bakalım.
İslam dünyasının mümtaz sultanlarından olan Sencer, hadis-i şerif rivayet edebilecek kadar ileri derecede ilim sahibi olup, hadis âlimleri arasında sayılmıştır. Farsça şiirler yazdığı da bilinmektedir. Daha hayatta iken Merv’de yaptırdığı türbesi büyük bir sanat eseri olup, devrinin medeniyeti hakkında fikir vermeye yeter.
Gelin şimdi, yukarda bahsi geçen, Bizans İmparatoruna yazdığı mektubu hep beraber görelim ve inceleyelim!

ÖZÜR DİLEMEZSEN!

Sultan Sencer zamanında Bizans İmparatoru, Anadolu da bulunan Müslümanlar üzerine zaman zaman saldırılarda bulundu. Bir defasında Meyyâfarikîn’ asker gönderip, şehri harap ettirdi. Ve elli bin kadın-erkek Müslümanı esir etti. Esir edilen Müslümanlar da, Sultan Sencer’e mektup yazarak yardım istediler. Sultan Sencer bu mektubu alınca, ordusunu harekete geçirdi. Bizans İmparatoruna da aşağıdaki mektubu yazdı:
“Duyuldu ki, Müslüman memleketlerine taarruz da bulunup, zulüm ile onların bazılarını esir edip, bazılarını da kılıçtan geçirmişsin. Mallarını yağmalamış ve şeytanın verdiği gururla neticeyi düşünmemişsin. Sevgili Peygamberimiz, Allahü Teala’nın emriyle hakkı aşikâre kıldı. Bütün âlem karanlıkta iken, Allahü Teala’nın inayetiyle, kısa bir zamanda bu dinin eserleri her tarafa yayıldı. Doğu ve batıya ulaştı. Dört büyük halife zamanında Anadolu’da (Rum diyarında) ve Ebhaz’da bulunan eserleri görüldü. İslam ehlinin eli oralara ulaştı. Karşı gelenler kahru-perişan oldular. Kaç kere ordu kurup mukavemet ettilerse de muvaffak olamadılar. Ayeti kerime de meâlen;”(Kâfirler) ağızlarıyla (sihirdir, şiirdir, kehanettir gibi sözlerle) Allahü Teala’nın nurunu (dinini) söndürmeye yelteniyorlar. Hâlbuki Allahü Teâlâ, kâfirler hoş görmese de, kendi nurunu tamamlayıcıdır” (saf sûresi:8) buyurduğu gibi, tarihin her devresinde böyle hadiseler olmuştur.
İslam’a düşmanlık eden Ermeni, Rum ve Islav’ların, kılıçlarımızdaki kanları henüz kurumamıştır. Elhamdülillah ki, bu gün kuvvetimiz ve askerimiz eskiye nazaran daha çoktur. Her memleketi bizim bir oğlumuz veya nâibimiz idare etmektedir. Irak, Arabistan, Şam, Mağrib vilayeti, Mısır ve havalisi de bizim idaremiz altındadır. Bu memleketi Rum diyarına kadar zapt ettik. Bu vakitte, Maveraünnehr ve Türkistan’daki nâibimizin vefat ettiğini, oraların Maçin’e kadar başsız kaldığını haber aldık. Oraları düzenlemeyi ve yeni nâib tâyin etmeyi düşünüyorduk esirlerin yardım isteyen mektubunu okuyunca, derhâl Rum tarafına döndük ve şu kararı verdik:
O tarafa gelelim ve hiçbir tarafta durmayalım. Ve Meyyafarikîn’e ulaşalım, İslam’ın ve Allahü Teâlâ’nın hakkı için, Rum Kayseri bütün esirleri en iyi bir şekilde salıverip, İslam memleketlerinden aldıklarını tamamıyla geri vererek özür dilemezse emredelim ki, bütün Rum kapısına kadar olan memleketlerde bulunan Hıristiyanların hepsini kılıçtan geçireler. Bütün kilise ve mabetleri yerle bir edeler. Yine emredelim ki; Doğudan batıya kadar, denizde ve karada Sind, Hind, Türk ve Acemlerden büyük orduları Rum tarafına göndereler. Onların çokluğundan sahradaki hayvanlara, havadaki kuşlara yer kalmaya ve bundan sonra da mülkümüzü ( Başşehrimizi) Kostantiniyye yapalım ve Rum askerlerinden büyük küçük kimseyi hayatta koymayalım. Bütün Rumları, idarecilerinden ve askerlerinden mahrum kılalım. Allahü Teâlâ’nın yardımıyla, İslam milletinin şiarı olan mescid ve minber, Rum’un kalbinde yer ede. Allahü Teâlâ izzet ve celaliyle, Peygamberlerin serveri Muhammed aleyhisselamın hürmetine vi şehit Sultan Melikşah hakkı için söz veriyorum ki; Eğer bu emrettiğim şekilde esirlerin hepsi vatanlarına ve memleketlerine ulaşmazsa; Bir tek çocuk bile geri kalırsa bu yazdığım şeylerin hepsini yerine getireceğim veâlemlere ibret olarak bırakacağım. Meyyafarikîn’den itibaren Kostantiniyye’ye kadar hiçbir yerde durmayacağım.”
Bu mektupla korkuya kapılan Bizans İmparatoru’nun kararı; Müslüman esirlerin serbest bırakılması ve gönderilen hediyelerle Sultan Sencer’in gönlünün hoş tutulmasına çalışmak olmuşdur. Evet, onlar öyleydi. Mekânları cennet olsun! Selçuklular tarihi ve T. İslam Medeniyeti; sh.185 (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları