Mustafa Özyurt

Sultan Mehmed Ben Değilim, Odur

Mustafa Özyurt

Akşemseddîn, fetih ordusu İstanbul'a girdikten sonra, İslâmiyet'in harp ile ilgili hukûkunun gözetilmesini genç pâdişâha tekrar hatırlattı. Buna uygun hareket edilmesini bildirdi.

İstanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti. Fâtih Sultan Mehmed ise şehre öğle saatlerinde Topkapı'dan girdi. Beyaz bir at üzerinde idi. Muhteşem bir alayla ve alkışlar içinde ilerleyerek, Ayasofya'ya doğru yol aldı. Zulümden ve haksızlıktan bıkmış olan Bizans halkı yeni bir bekleyişin içinde idi. Fâtih geçtiği sokakları, caddeleri, evleri dikkatle gözden geçiriyordu. Yanında ileri gelen kumandanlarıyla vezirlerinden başka, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Akşemseddîn veAkbıyık Sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu. Yerli halk yolları doldurmuştu. Fâtih Sultan Mehmed çok genç olduğu için, herkes Akşemseddîn'i pâdişâh sanıyordu. Ona, demet demet çiçek veriyorlardı. Akşemseddîn'in, genç pâdişâhı göstererek;

"Sultan Mehmed ben değilim, odur." sözüne karşılık;

Sultan Mehmed de; "Gidiniz, yine ona gidiniz. Sultan Mehmed benim, ama o benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihidir." diyordu.

Fâtih Sultan Mehmed Han İstanbul'a girdikten sonra, hocası Akşemseddîn üç gün gözden kayboldu. Bütün aramalara rağmen bulamadılar. Üç gün sonra, Edirnekapı yakınlarında vîrâne bir yerde ibâdetle meşgûl olarak buldular. O zamandan beri bu yere, onun ismine izâfeten "Akşemseddîn" mahallesi denildi. Fâtih Sultan Mehmed Han, fethin üçüncü günü Ayasofya'ya gidip, orayı câmiye çevirdi.

Ayasofya'yı câmiye çevirmesi, Bizanslılar ile yapılan bir anlaşmaya bağlanmıştı. Burada ilk hutbeyi, Akşemseddîn okudu. Okmeydanı'nda bir zafer alayı tertiplenmişti. Orada Akşemseddîn de vardı. Akşemseddîn gâzîlere bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında;

"Ey gâzîler, bilin, âgâh olun ki; cümleniz hakkında, âhir zaman Peygamberi ol Server-i kâinât; "Onlar ne güzel askerdir." buyurmuştur. İnşâallah cümlemiz affedilmiş oluruz. Fakat gazâ malını isrâf etmeyip, İstanbul içinde hayr-ü-hasenâta sarf ve pâdişâhımıza itâat ve muhabbet ediniz." diye nasîhatte bulundu. Sonra, Fâtih Sultan Mehmed Hanın başına iki çatal ablak sorguç takıp;

"Pâdişâhım, bütün Âl-i Osman'ın âb-ı rûyu oldun. Hemen mücâhid-i fî sebîlillah ol!.." diyerek, Gülbank-i Muhammedî çekti.

Akşemseddîn hazretlerine; "İstanbul'un fethedileceği zamânı nasıl bildin?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi;

"Kardeşim Hızır ile, ilm-i ledünniyye üzere İstanbul'un fetih vaktini çıkarmıştık. Kale fethedildiği gün, Hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm. Kale fetholunduktan sonra da, Hızır kardeşimi kalenin üzerine çıkmış oturur hâlde gördüm" deyiverdi.

Ne diyor askerlere ve müslümanlar Akşemseddin!” gazâ malını isrâf etmeyin”. Ne kadar güzel ne kadar yerinde bir sözdeğilmi. Zira yüce rasülümüzden öğrendiğimiz s.a.v.(İsrafın evimizden ve israf yapılan beldelerden bereketi kaldırmasıdır. Bir nimete sahip olmaktan ziyade, o nimetin kadrukıymetini bilerek hesap günü alnıyın akıyle hesap verebilmek önemlidir.

Ayrıca, “ Hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm” evliyadan bir cemaat gördüm demeside, o zamana münhasır bir hadise değildir. Burayada dikkatinizi çekmek isterim. Bu gün İslam alemi veye İslam ferdleri o Fatihlere yaraşır yakışır birer evlad olabilirse yine Hızır a.s. var ve yine Akşemseddîn hazretlerinin gördüğü cemaatden daha fazla manevi cemaat var ve var olamaya devam edecektirde! Zaman Kuran ve Hadisi nebeviyeye göre ümmet olarak derlenip toparlanma zamanıdır. Makam mevki menfaatler siyaset vs. bizlerin gerçekleri gömesine perde olmamalı, vesselam. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları