Mustafa Özyurt

Senin bayramın taatın en faziletlisi ile meşgul olmandır

Mustafa Özyurt

Hadimi r.a.) kurtuluş için Allahın gazabından kaçmanın ve nefsin sermayelerinden uzak kalmanın lüzumunu anlatmaktadır. Ve Allah tealanın rızasını temin edecek hususları anlatırken buyururlar ki:
Bunda, ilim ehli kimseler için kâfi miktarda hisse vardır. Senin bayramın, Allahü Tealaya taatle, bilhassa taatın en faziletlisi ile geçirdiğin vaktindir. Matemin ve musıbetin ise, zuhul ve gaflet içerisinde geçirdiğin vaktindir. Hele levhiyyat (luzumsuz boş şeyler), şehevat (şehvani, hayvani duygular) ve kusurlarının durumu ne olur?. İşlerini, idrak edip etmeyeceğini bilmediğin zaman tehir etme. Dünya meşgaleleri birbirini takip eder, sen de belki onlara dalarsın. Böylece, matlubu idrak bir tarafa, mahbubun (sevgilinin yani Allahü Tealanın) sevgisi elden kaçmış olur.”
“Nefsin meyillerine, lezzetlerine, arzularına rıza göstermek, her masıyet’in aslı (kökü, temeli), her zararın sermayesi ve her taatten ayıran şeylerin başıdır. İffet, nefsin bütün zevklerine ve hevasına muhalefet edip onu kahretmektedir. Kulların kızmasında kurtuluş için, Allahın gazabına sebeb olacak şeyleri yapmaya cür’et etme. İnsanların rızasını, Allahü Tealanın rızasına tercih etme.
Fakat gözünü, Allahü Teâlâ’ya kavuşmayı temin edecek, ahrette ele geçecek salih amellere, bilhassa kurubatın en karibi, hasenatın en sevimlisi ve taatlerin en faziletlisine dik. Zail olacak, fani mülklere meyl etme. Ömrünü, Rasülullah(s.a.v.)’in sünnetlerini araştırmakta ve onlarla amel etmekte harca. Allahü Tealaya ibadette, ta’n edenlerin ta’nından (ileri geri konuşmalarından), levm edenlerin levminden (ayıplamasından) korkma. Malını, kendinden başkasının malını islahta zayi etme. Çünkü senin malın, hayır olarak önceden ahirete gönderdiğindir; senden başkasının malı ise, öldükten sonraya, arkaya bıraktığıdır. Fani olanı, baki olana tercih etme.
Fani olan, hayatında iken cimrilik edip varisine terk ettiği, baki olan ise, ahirette eline geçmek üzere kendisi için hazırladığıdır. Çünkü ahıret daha hayırlı ve ebedidir. Allahın hududunu muhafaza et. Sana emanet olarak tevdi ettiği ahkâm-ı şeriyye’ye hıyanet etme. Mükâfat olarak vereceği ecir ve sevapları düşünerek, ona taatin meşakkatine ve ibadetin zorluklarına sabret. Ancak kendi nefsini hesaba çek. Allahü Teâlâ’ya taatle vakitlerini mamur et. Allahü Tealanın şeairine (ahkâm-ı ilahiyeye) tazım göster. İnsanların bulundukları hal üzere terk edip sen asıl kendi nefsini ıslaha çalış.
Marufa (Şer-i şerifin ve akl-ı selimin güzel gördüğü şeyi) al. Münkeri (yani dinin ve aklın çirkin gördüğü şeyi) terk et. Her an ve lahza da ölümü hatırla. Hayrı sadece söyleyen olma. Hayırla mevsuf ol (sıfatlanmış). Çünkü hayrı vasf eden, başkasının malı ile iftihar eden gibidir. Rabbinden, ona hizmeti talep et. Ve emanetini iste; belki emanetini verir. Seni, mevladan uzaklaştıracak her şeyden kaçın. Rabbine kavuşturacak her şeyi iltizam et. Kalbini, Allahü Teâlâ’dan başkasına meyl etmekten, lisanını boş sözlerden, gözünü Rabbinin razı olmayacağı şeylere bakmaktan koru.”
Ebu Said Muhammed Hadimi, risalenin başında, kısa bir mukaddimeyi müteakip her biri bir altın gibi kıymetli ve üzerinde saatlerce durulabilecek bu umumi tavsiyelerini dile getirdikten sonra, “Sana bazı Meşayihın yani büyük âlim ve velilerin şu tavsiyelerini de zikretmek isterim” diyerek, efradını cami’, ağyarını mani’ evsafta, çok güzel bazı nasihatlere yer veriyor:
“Tevazu da toprak gibi ol. Başkalarına fayda temin etmekte meyveli ağaç gibi ol. Cömertlikte devamlı akan nehir gibi ol. Ata ve sefa da (verme ve iyilik etme de) taşan deniz gibi ol. Kendini âlimlere teslim etmede ölü gibi ol. Sükût etmede cansız varlık gibi ol. Kerem sahibi olmak, başkalarına menfaat temin ve ihsan da ziyade veren güneş gibi ol...” (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları