Semerkant'tan İstanbul'a Bir Bilim İnsanı Ali Kuşçu
Mustafa Özyurt
Asıl adı Kuşçuzâde Alaeddin Ebü’l-Kasım Ali b. Muhammed’dir 15. yüzyılın başlarında Semerkant’ta dünyaya geldi. Babası Muhammed, Timurlular Devleti’nin Hükümdarı Uluğ Bey’in doğancıbaşısı idi. "Kuşçu" lâkabı buradan gelmektedir. Semerkant’ta doğmuş ve burada yetişmiştir.
Tarihin önemli isimlerin biri olan Ali Kuşçu, matematik ve dil bilimcidir. Ayasofya medresesine müderris olan Ali Kuşçu'nun İstanbul'a gelmesinin sebebi İkinci Mehmet'in (Fatih) dir. Risale-i fi'l Hey'e Ali Kuşçu'nun en ünlü eserleri arasında yer alır.
Ali Kuşçu'nun çalışmaları kelam, dil bilgisi ve matematik, astronomi yönünde gelişti. Adudüddin'in Risale-i Adüdiye'sine (Adudüddin'in Risalesi) yaptığı yorumlar ve özellikle Unkud-üz-Zevahir fi Nazm-ül-Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım) isimli eserleri önemlidir.
Astronomi konusunda ise Farsça yazdığı Riselet-ül fi'l hey'et (Astronomi Risalesi) başta gelir. Eser, bazı ilâvelerle Arapçaya çevrildi. Ali Kuşçu bu nüshaya Risalet-ül-Fethiye (Fetih Risalesi) adını vererek II. Mehmed Fatih'e sundu. Fatihin Trapzonu fethinde bulunundu onun hatırasına bu ismi vermiştir.
Soyunun bir kısmı, Yavuz Sultan Selim'in Kahramanmaraş'ı fethetmesinden kısa bir süre sonra o bölgede Şiî Mezhebi'nin tekrar artması sonucu Ali Kuşçu'nun torunlarından bir kısmı ferman ile Kahramanmaraş'a gönderilmiştir. Geriye kalan torunları ise daha sonra Düzce'ye kendi arzularıyla göç etmişlerdir. Kahramanmaraş ta bulunan ailenin bir kısmı da sonra Bursa'ya yerleşmişlerdir. Bursa'daki Fuat Kuşçuoğlu Caddesi de ismini Ali Kuşçu'nun torunlarından Fuat Bey'in isminden almıştır. Soyu Kahramanmaraş, Düzce ve Bursa'da Kuşçuoğlu soy isimleriyle devam etmektedir. Ali Kuşçu'nun 15 yüzyıla özgü mezarı İstanbul, Eyüpsultan Cami haziresindedir. Eyüp Belediyesi Yayınları, cilt.2, s. 40-41, İstanbul 2014
CENGİZ AYDIN: Kendisi de büyük bir âlim olan ve âlimleri koruyan Uluğ Bey, Ali Kuşçu’yu ya doğrudan doğruya babası vasıtasıyla veya aslen Bursalı olan ve tahsil için Mâverâünnehir’e giden Kadızâde-i Rûmî aracılığıyla tanıyarak ona ders verdi. Burada bulunduğu sıralarda, Uluğ Bey de dahil olmak üzere, Kadızâde-i Rûmî (1337-1420) ve Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşî (?-1429) gibi dönemin önemli bilim adamlarından matematik ve astronomi dersleri almıştır.
Dolayısıyla o, matematik ve astronomi alanındaki temel bilgileri Semerkant’ta Uluğ Bey, Kadızâde-i Rûmî ve Gıyâseddin Cemşîd’den aldı. Rivayete göre, bir türlü ilme doymayan Ali Kuşçu, Küçük yaşlardan itibaren Uluğ Bey’in sarayında ve çevresinde yetişti. Aynı zamanda astronomi bilgini olan Uluğ Bey’in özel ilgisi altında yetişen Ali Kuşçu, genç yaşta başka ilim adamlarıyla tanışmak ve görgüsünü arttırmak istiyordu.Uluğ Bey ve Kadızâde’den izin alamama endişesiyle gizlice Kirman’a gitti.
Orada birçok kitabın yanı sıra Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Tecrîdü’l-kelâm adlı eseriyle şerhini de okuma fırsatı buldu. Kirman’da çeşitli alimlerden dersler alan Ali Kuşçu, fırsat buldukça çevreyi gezdi, bu arada dikkatini çeken Umman Denizi’ndeki medcezirle yakından ilgilendi. Birkaç sene süren bu gizli seyahati, Semerkant’a dönmesi ile son buldu. Kendisini merak içinde beklemekte olan Uluğ Bey’in yanına tekrar döndüğünde ona “Bize ne hediye getirdin?” diye sormuştur. Ali Kuşçu da “Ayın muhtelif şekillerine dair eskilerin çözemediği problemleri hallettiğim bir çalışma getirdim” der. Kirman’da kaleme aldığı Risale fi Hall-ü Eşkal el Kamer adlı risâlesini sunarak takdirini kazanır.
Tûsî’nin eserini Şerḥu’t-Tecrîd adıyla şerhederek Ebû Saîd Han’a takdim etti. Bundan sonra ilmini ilerletmek üzere Uluğ Bey tarafından Çin’e gönderildiği ve dönüşünde dünyanın yüzölçümünü, ayrıca meridyeni hesap ettiği bilinmektedir. Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine 1421 yılında müdür oldu. ve onun Zîc (yıldızların yerlerini ve hareketlerini gösteren cetvel) isimli eserine yardım etti.
(Devam edecek)