Mustafa Özyurt

Şefaatim Sabit Bir Haktır

Mustafa Özyurt

Medine'de bulunan Mescidi Nebevi'nin fazileti hakkında Allah rasulü şöyle buyurur: "Fazla sevap umarak, içinde namaz ve ibadet için şu üç mescid dışında hiç bir mescid için yolculuk yapmak uygun olmaz: Mescidi Haram, Mescidi Nebî ve Mescidi Aksâ" (Tecrid, IV,199); Benim şu mescidimde kılınan bir namaz, Mescidi Haram dışında, diğer mescidlerde kılınan bin namazdan (sevap yönüyle) daha hayırlıdır" (Tecrid, IV, 249).
Zikredilen faziletleri bünyesinde bulunduran mescidde, Hz. Muhammed (s.a.s)'in medfûn bulunduğu "Hücre-i Saadet", Kâbe dâhil yeryüzünün her noktasından, göklerden ve arştan daha üstün ve şerefli kabul edilmiştir (Tecrid, IV 258).
Kabri saadetlerini ziyaretin faziletiyle ilgili olarak şu iki hadis zikredilir: "Kabrimi ziyaret edene şefaatim sabit bir hak olur" ; Kim ki, beni vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatımda ziyaret etmiş gibidir" (Keşful-Hafâ, Beyrut 1351, II, 250).
Bu hadisler göz önüne alınınca, Medine'de Hz. Peygamber (s.a.s)'in kabrini ziyaret etmenin ve bu Mescid'de namaz kılmanın sevabı kendiliğinden ortaya çıkar. Bundan dolayı Müslümanlar, gerek hac ve gerekse umre için yaptıkları seyahatlarda bu mübarek yerin ziyaretine çok önem verir. Bu mescid ve kabri ziyaret, İslam âlimlerince mendûb bir amel olarak kabul edilmiştir. Öte yandan Hanefi bilginleri, mâlî durumları elverişli olan kimseler için bu ziyareti vâcib derecesinde saymışlar; bir zaruret olmaksızın terk edilmesini büyük bir gaflet ve katı yüreklilik olarak kabul etmişlerdir.
Mescidi Nebî ve kabr-i saadetin hac ibadetinden önce veya sonra ziyaret edilmesi caizdir. Ancak Medine-i Münevvere, hacının yolu üzerinde bulunmadığı takdirde yapılan hac farz ise, merkad-i saadetin hacdan sonra ziyaret edilmesi daha uygun görülmüştür. Böylece günahlardan arınılmış halde Hz. Peygamber (s.a.s)'in huzuruna çıkılmış olur.
Fakat Medine, Mekke'ye giderken hacının yol uğrağı ise, önce Resulullah'ın kabri şerifini ziyaret etmek gerekir. Bu durumda kabri saadetin ziyaretini hacdan sonraya bırakmak, kişinin katı yürekli olduğuna işarettir. Eğer yapılan hac nafile ise, kabri saadetin hacdan önce veya sonra ziyareti arasında fark yoktur. Her hacı kendi durumuna göre hareket etme serbestîsine sahiptir.
Bu ve buralara benzer her ziyaret yerinin adaplarına riayet etmeli. Çünkü bunda manevi kazanç çok büyüktür. Şair Nabi’nin Medine-i Münevvere’ye yaklaşırken irticalen söylediği şu beytler de olduğu gibi:

EDEB VE ŞAİR NABİ
Sakın terki edebten kuy-i mahbubu Hudadır bu. Nazargahı ilahidir, makamı Mustafadır bu
Habibi kibriyanın hub-gahıdır kakikatte. Teveffuk-kerde-i arş-ı cenabı kibriyadır bu
Bu hakin pertevinden oldu deycar-ı Âdem zail. Âmâdan açdı mevcudat dü çeşmin tutiyadır bu Felek de mah-ı nev bab-üş selamın sine çakidir. Anın kandilidir cevza matlaı nur-i zıyadır bu Muraat-ı edeb şartıyle gir “Nabi” bu dergâha. Mataf-ı kudsiyandır busegah-ı enbiyadır bu
Hac veya umre yapmak amacıyla Medine'ye gelen kişi, temiz elbiseler giyer, güzel kokular sürünür, salavâtı şerife getirerek Mescidi Nebi'ye "Bâbü's-Selâm" veya "Bâbı Cibril" denilen kapıların birinden girer. İki rekât "Tahıyyetül-Mescid" kılar. Eğer namazı imkân bulursa Resulullah (s.a.s)'ın mihrabı yanında, mümkün olmazsa minber veya mihraba yakın bir yerde, bu da mümkün değilse "Ravza-i Mutahhara" denilen kabrı saadet ile minber arasında kalan kısımda kılar. Burada yer bulunamadığı takdirde Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında yapılan Mescidin herhangi bir yerinde kılmak efdaldir. Bu da mümkün olamıyorsa, Mescidin sonradan genişletilen kısımlarında uygun bir yerde kılınabilir.
Tahiyettü’l-mescidden sonra, bu saadete erişmesi sebebiyle iki rekât da "şükür namazı" kılar ve istediği duaları yapar. Sonra da tevâzu ve âdâbına uygun olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'in kabr-i saadetine yaklaşıp başı hizasında durarak, Resulullah'ın kendisini gördüğünü ve sözlerini duyduğunu düşünerek selâm verip dua okur. (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları