
Şefaat Ve Ahyar
Mustafa Özyurt
Ehl-i Sünnet inancına göre, büyük günah sahipleri hakkında peygamberlerin (aleyhimüsselâm) ve hayırlı mü’minlerin şefaatta bulunma selahiyetleri vardır. Bu husus meşhur hadislerle sabittir. Bu mevzûda İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri ise şu açıklamalarda bulunur:
“Sâlih ve hayırlı zâtların, Allah Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rh.) hazretlerinin ifadeleriyle, başta Resûlüllah Efendimiz olmak üzere bütün peygamberlerin (aleyhi ve aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât ve âlâ Nebiyyinâ hâssa) ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın (k.esrârahüm), şehitlerin bazı günahkâr mü’minlere, cezayı hak eden büyük günah sahibi kişilere şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir. Bu görüş, hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet ve’l- Cemaat mensuplarının görüşünü temsil etmektedir. Bu mevzuda Hadimi k.s.) şu açıklamalarda bulunur:
Şefaat, Lüğaten vesile ve talep manalarına gelir. Urf da ise, şefaattan murat gayriye hayır istemektir.
Ahyarın manası; Azabı def etme ve dereceleri yükseltmek için çalışan uğraşanlardır. Onlar Ulema, Evliya ve Ehlisünnet icmaî üzere olan salihlerdir. Camii Sağir da ki, bir hadsi şerif de: “Kıyamet günü üç kısım kimse şefeât edecektir. 1. Nebiler. 2. Ulema. 3. Şühedadır.” buyurulmuştur.
Ulemanın şefaatı: Onlar dünya da vakitlerini canlarını feda edercesine insanlara ihsanda bulunmak faydalı olmak için çalıştılar. O halde dünyadan fani oldular. Allah Teâlâ da onlara ikram olarak, ihsan makamının velayetini vermekle ikram edecektir mükâfat olarak. Burada ilmin, Allah yolunda öldürülenden faziletli olduğuna delalet vardır.
Camii Sağir de geçen diğer bir hadisi ş.de: ”Kıyamet günü bir şehit ehli beytinden 70 kişiye şefaat edecektir.” buyurulmuştur. Yine hadisi şerif de: “Benim şefaatim ümmetimden günahı kebair ehli içindir” hadisi şerifin de olduğu gibi.
Dikkat edilecek husus! Nasıl olsa şefaat büyük günah işleyenlere imiş diyerek günah işlemeye devam edenlerin niyetleri bozuk olduğundan, hak etmedikleri halde cennet beklemeleri de ayrı bir günahtır. Şefaat böylelerine uzaktır. Ayrıca bilinmelidirki, kimin günahıkebair ile gideceğini kendisi bilmediği gibi kişinin kendiside bilmez. Kimseninde bilmeye karantisi varmı?
Bakara s. ayet 255 de; Allah kendisinden başka ilah olmayandır. O, daima yaşayan, daima duran tutan hayy-ü kayyum onu, ne gaflet basar ne uyku, Göklerdeki ve yerde ki her şey onun, kimin haddine ki onun izni olmaksızın huzurunda şefaat edecek?
Onların önlerinde ne var arkalarında ne var bilir( yaptıklarını ve yapacaklarını ), onlar ise onun dilediğinden başka ilmi ilahisinden hiçbir şey kavrıyamazlar, onun kürsü’sü bütün Gökleri ve Yeri kucaklamıştır kuşatmıştır. O, göklere yere bütün evrene hükmetmektedir, her ikisini görüp gözetmek ona bir ağırlıkda vermez o öyle ulu, öyle azametlidir O’na güç yetmez. O, yücedir, büyüktür.”
Surei Tah a.109 da ise: “O günü hatırla o günde Rahmandan izin olmadan kimse şefaat edemez”. Ancak Rahma’nın izin verdikleri şefaat edeceklerdir.
Diğer bir hadisi ş.de: “Benim ümmetimden günahı kebair sahibi olanlar şefaatime nail olamazlar”. Yani tevbeden sonra, günahı sağire (küçük günahlar) ve günahı kebireye (büyük günahlara) devam edenler demektir.
Şefaatın ehli kebaire olacağı zikredilen hadisi şerifin sıhhati zikredilmiş fakat itikaden Ömer-in-Nesefi ikinci hadisin sıhhatli olmadığına işaret etmiştir.
Efendimiz s.a.v. in şefaati sadece cennete girip cehennemden kurtulmak için değil, derecelerin yükselmesi içinde olacaktır.
En büyük şefaat, Bizim Peygamberimiz Muhammed a.s.mın şefaatıdır. Onun şefaatı insanlar ve cinnilerin hepsi için geçerlidir. Kâfirlere değil. Onun şefaati mü’minler için avf ve dereceleri yükseltmektir.
Çünkü Mevlamız: Enbiya s.a. 107 de: “Habibim biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” buyurmakla her iki cihan da bizlerin saadeti kazanmamız onun sayesinde olacağı muhakkak olduğu anlaşılmalıdır.
Kalbinde zerre kadar imanı olanın cehennemden çıkacağı ve bunun da Rasülullah Efendimiz s.a.v. in şefaatı olduğu beyan edilmektedir. Hadisi kudsi de: “Şefaat et, şefaatın kabul olunsun. İste verilsin” buyurmuştur Mevlamız.
Kastalani’ni Mevahibin de: Şefaat 5 dir denilmektedir. 1. Mahşer de Araf da bekleme sıkıntısından kurtulmak için. Zira her kişi cennette yerini bulduktan sonra orada beklemek en ağır olanıdır.
2. Bir kavmin hesapsız olarak cennete girmesi (ve girdirmek). Bu ikiside peygamber efendimize s.a.v. mahsustur. 3. Kendisinde cehennemi mucip ona müstehak bir şey olana şefaatıdır. 4. Cehenneme giren kimsenin çıkması için (veya çıkmasına şefaat). 5. Derecelerin yükselmesi için şefaat, diye kısımlara ayrılmıştır.
SUYUTİ’de buna, bir ilave yaparak 6.ncısı azabın hafiflemesidir diye nakledilir. Rasülullah efendimiz s.a.v.’in buyurduğu gibi. Amcası Ebu Talip hakkında buyurdu ki: “Umulur ki benim şefaatım ona menfaat verir. Onu cehennemde az sulu yere koyarlar.”
Ve Yine İbni Abbas R.A. Rasülullah efendimize: Ya Rasülullah amcanız Ebu Talip size yardım etti. Düşmanlarınızdan muhafaza etti. Sana buğz edenlere buğz etti. Bundan dolayı ona fayda varmı?
Rasülullah efendimiz: “Evet, Ben önce onu cehennemin şiddetli sıkıntılı olan yerinde bulup oradan cehennemin az sulu olan yerine çıkaracağım.’ buyurmuşlardır.
Mevahip’de 7. nci olarak Ehli Medine’ye şefaattır denilmektedir. Şefaatı inkâr edenlere bu kadar izah kâfi gelir kanaatindeyim. (b.s.239) (Devam edecek)