
Şamı Şerif
Mustafa Özyurt
Seyahatimizde Humus’dan sonra Rasulüllah Efendimizin övdüğü Şamı Şerifdeyiz. Suriye'nin başkenti olan Şam, aynı zamanda Arap dünyasının en eski ve kalabalık şehirlerinden birisidir. Deniz seviyesinden 690 m. Yükseklikte Barada Nehrinin oluşturduğu bir vahada yer alan Şam, Arapça Dimeşk ismiyle de tanınır. Coğrafi olarak Ortadoğu'ya oldukça hâkim bir noktadadır.
Beyrut'un 110 km. güneydoğusunda, Amman'ın 210 km. kuzeyinde, Bağdat'ın 600 km. batısındadır. Şamı şerif de, Hamidiye Kapalı çarşısı ki II. Abdulhamid hanın eseri olduğu için bu ismi almışdır. Ve Hicaz demiryolu istasyonu kentteki belli başlı Osmanlı eserleridir. Bu istasyondan bahsederken, cennetmekân II. Abdulhamidhan’dan bahsetmeden geçemeyeceğim, Hayfa güzergâhında sütunda:
“ Peygamberin halifesi ve müminlerin emiri, iki kıtanın sultanı ve iki okyanusun Hanı büyük fatih Sultan Abdulmecid han’ın oğlu, Şam’dan başlayan bir demir yolu inşaatını emretti ki, Hz. Muhammed s.a.v.’in milleti, Hz. Allah c.c.’ın evini ve peygamberin bahçesini ziyaret edebilsinler ve yine Hayfa’dan Hamidiye Hicaz hattına birleştirmek üzere bir hattın döşenmesini emretti. Böylece hac ferizasını yerine getirecek ve peygamber efendimizin (s.a.v.)’in kabrini ziyaret edecek her Müslüman, sultanın büyük hılafeti için Hz. Allah c.c.’ya dua etsün” yazılıdır.
Şam Valisi Esad El-Azim Paşa'nın Müze haline getirilen 17 odalı saray yavrusu taş konağı Kasr'ül Azm ile Suriye Milli müzesi yine bu şehirdeki önemli eserlerdendir. Sadece Şam'da 120 civarında Türk eseri bulunmaktadır. Halep'te olduğu gibi Şam'da da zengin Suriye mutfağının Türk zevkine hiçte yabancı olmayan lezzetlerini denemek için her keseye uygun çok sayıda lokanta, restoran ya da kebapçı bulunur. Nüfusu 4 buçuk milyonu aşan(mülteciler ile 8 milyon olduğu söylenir. Şam'da görülmesi gereken tarihi eserlerin arasında Emeviye Camii ve Selahaddini Eyyubi'nin türbesi ilk sırayı alır.
Şam’i Şerifde Ziyaret Yerleri
Kıymetli okuyucularım, Şamı Şerif hakikaten görmeye değer bir kıymetli beldeymiş. Biliyorsunuz, bazı şeyler duymakla değil yaşamakla anlaşılıyor. Şamı Şerif de böyle güzel ve Rasülullahımızın medh ettiği şehirlerdendir. Şimdi bu beldede gezip gördüklerimizi anlatarak sizinle paylaşalım;
Emeviye Camii: Şehrin en büyük, en eski ve görkemli camiidir. Kilise olarak kullanılmakta iken Şam'ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra, 705 yılında Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik tarafından bir kısmı camiye çevrilmiştir. Daha sonraları yapılan tadilatlarla genişletilerek bugünkü halini almış ve tamamı cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kıyamete yakın, Hz.İsa'nın yeryüzüne ineceği rivayet edilen "ak minare" bu camiye aittir.
Camide ayrıca, Hz.Yahya Peygamberin kabri ile İmam-ı Hüseyin'in Kerbela'dan Şam'a getirilen mübarek başlarının defnedildiği ve ziyaret edildiği bölüm bulunmaktadır. Avluda bulunan 8 sütun üzerine yükselen hazine kubbesi, kamu hazinesini korumak amacıyla Abbasiler döneminde yapılmıştır. Caminin ilginç yönlerinden birisi de, dört farklı mezhebi temsilen dört ayrı mihrap yapılmış olmasıdır. Ünlü İslam âlimi İmam-ı Gazali Hz.'leri meşhur eseri İhya-u Ulumi’d-din'i bu camide kaleme almıştır.
Emeviye camiinin kapladığı 7000 m² 'lik alanda ayrıca Selahaddin Eyyubi türbesi, Hz.Hüseyin'in kızı Seyide Rukiye Camii, Türk Şehitliği ve turistik eşya satan birçok dükkân bulunmaktadır.
Hamidiye Çarşısı: 1863 yılında Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Yapı olarak İstanbul'daki kapalı çarşıyı andıran Hamidiye çarşısı yerli ve yabancıların en çok rağbet ettikleri mekânlardan birisidir. Genel olarak ipek kumaş, kadın giysileri, çeyizlik ve turistik eşyaların satılmakta olduğu çarşı yaklaşık bir kilometre uzunluğundadır.
Hicaz Tren İstasyonu: Bugün bile hayata geçirilmek için çaba sarf edilen Hicaz Demiryolu Projesi'ni ilk olarak Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid ortaya attı ve Hicaz Demiryolu İradesi'ni 2 Mayıs 1900 tarihinde yayınladı.
Hicaz Demiryolu yapımına ise 1 Eylül 1900'da başladı. Bu proje bir bakıma Bağdat demiryolu hattının devamıydı. İki demiryolu birleşince İstanbul, Şam üzerinden kutsal Mekke ve Medine'ye bağlanacaktı. Hesaplara göre İstanbul'dan Mekke'ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekti.
Proje, Hicaz ve Yemen'de Osmanlı'yı güçlendirecek, Mısır'da Osmanlı nüfuzunu artıracak, askerleri bölgeye emniyet içinde sevk etmek mümkün olacaktı. Hattın işçileri 7.500 civarındaki Osmanlı askerleriydi. Demiryolunda çalışan askerler bir yıl erken terhis ediliyordu. Güzergâhta ray döşemenin yanında köprüler, istasyonlar, hastaneler ve telgraf merkezleri yapılmıştır.
Süleymaniye Külliyesi: En önemli ziyaret yerlerinden biriside bu külliyemizdir. Zira ilim irfan müessesesi olarak asırlarca hizmet vermiştir.
Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Süleymaniye Külliyesi, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Külliye'ye 1566 yılında Süleymaniye Medresesi Eklenmiştir. Son derece yalın ve abartısız bir iç mimarî düzene sahip olan ve Mimar Sinan'ın "Kalfalık eserlerimden biridir" dediği külliye özellikle Türk ve diğer yabancı turistlerin uğrak mekânlarından birisidir. Avluda şu anda bir Askeri Müze bulunmasının yanı sıra külliye kısmında da turistik eşyalar satan bir kaç dükkkanı mevcuttur.
Ayrıca Külliye içerisinde, 1926 yılında İtalya'nın San Romeo kentinde vefat eden son Osmanlı Padişahı Sultan Hz. Vahdettin'in mezarı ve son dönem Osmanlı padişahlarının torunlarından bazılarının mezarları yer almaktadır. Bu küçük mezarlık, sadece Türk ziyaretçilere özel olarak açılmaktadır. Rehberimizin bize anlattıklarına göre, Mescidin yaşlı imamı hz. Vahdettin hakkında şu hatıralarını anlatır;
“Ben uzun yıllar burada imamlık yaparım. Herne zaman sıkıntım olursa, padişahımızın yanına varırım bütün kederlerim gider” der. İkinci olarak da Türbedarın hatırası ve kendi ifadeleri; “ Ben eben an ceddin yani dedemden ve babamdan burada yıllardır türbedarım. Buralara bakarken, daha bu zamana kadar Vahdeddin Padişahımızın mezarının üzerinden bir tane böceğin geçtiğini görmedim” demiştir.
Şüphesiz herkimse yaptığının karşılığını görecektir! Cenabı Hak, bizlere, çocuklarımıza ve torunlarımıza büyüklerimizin İslami gayret anlayışından versin… (Külliyedeki türbelerin bakım ve tadilat masrafları ise Türkiye tarafından karşılanmaktadır.) (Devam edecek)