
Resulullah (S.A.S) Uhud Şehidlerı Hakkında Söyledikleri
Mustafa Özyurt
"Uhud harbinde kardeşleriniz şehit olunca Allah Teâlâ onların ruhlarını bir takım yeşil kuşların içlerine koymuştur. Bunlar Cennet ırmaklarına gelirler, içerler ve Cennet meyvelerinden yerler. Sonra bu kuşlar, arşın gölgesinde asılı bulunan altın kandillere konup tünerler. Şehid ruhları artık böyle mesut bir hayata erişince; bizim cennetteki bu halimizi dünyadaki kardeşlerimize kim bildirir ki, onlar da bilsinler de cihatdan çekinmesinler demişlerdi" (Tecrîd,186 vd.)
Peygamber efendimiz, Uhud harbinde; Hz. Hamza’yı en önde zırhsız süvârilerin başında çarpışmakla vazifelendirdi. Hz. Hamza, iki elinde de kılıç olduğu hâlde;
- Ben Allahü teâlânın arslanıyım! Diyerek, düşmanı önüne katmış, öldüre öldüre ilerliyordu.
Safvân bin Ümeyye, etrafındakilere, “Hamza nerededir? Bana gösteriniz!” diyor, savaş meydanını araştırıyordu. Bir ara gözleri, iki kılıç ile halkı kıyâsıya kesip biçen birini görünce sordu:
- Bu çarpışan kim?
Çevresindekiler dediler ki:
- Aradığınız kimse! Abdülmuttalib oğlu Hamza!
- Ben bugüne kadar, düşmanını öldürmek için saldıran, onun gibi hırslı, onun gibi gözüpek bir kimse daha görmedim.
Uhud’da herkes bütün güçleriyle çarpışırken, bir ara Resûlullah efendimiz ile Hz. Hamza arasında kimse kalmadı. Hz. Hamza, hiç arkasına bakmıyor, hep ileri doğru hücûm tazeliyordu.
Savaşın başlamasından o ana kadar tek başına 30 müşriki öldürmüştü. Bu sırada Siba bin Ümmü Ammâr; “Bana karşı koyabilecek bir yiğit var mı?” diyerek Hz. Hamza’ya meydan okudu. Hz. Hamza, “Demek sen Allaha ve Resûlüne meydan okuyorsun, öyle mi?” deyip onu da öldürdü.
Büyük kahramanlıklar gösterdikten sonra bu savaşta Vahşî tarafından şehîd edildi.
Vahşî, Mekke’nin fethinden sonra, Tâiflilerle birlikte Medîne’de mescide gelip, îmân etti, affa kavuştu. Fakat Yemâme tarafına gitmesi emrolundu. Resûlullaha karşı çok mahcûb olup, başı önünde yaşadı.
Hz. Hamza şehîd olduğunda oruçlu idi. Hz. Peygamberimiz, kendisi için, “Seyyid-üş-Şühedâ = şehîdlerin efendisi” buyurdu. Ve cesedini meleklerin yıkadıklarını haber verdi.
Savaş bitmişti. Şehîdlerin yanlarına gidildi. Peygamber efendimiz, Hz. Hamza’nın mübârek cesedini görünce, dayanamadı ağladı. Mübârek gözlerinden yaşlar akarak buyurdu ki:
- Ben, şu şehîdlerin, Allahü teâlânın yolunda canlarını fedâ ettiklerine, Kıyâmet günü şâhidlik edeceğim. Onları kanlarıyla gömünüz. Vallahi, Kıyâmet günü mahşere yaraları kanayarak gelecekler. Kanlarının rengi kan rengi, kokuları da misk kokusu olacaktır.
Daha sonra Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Bana Cebrâil aleyhisselâm gelip Hamza bin Abdülmuttalib’in göktekiler katında, “Allahın ve Resûlünün arslanıdır” diye yazıldığını haber verdi.
Hz. Hamza’nın ve diğer şehîdlerin cenâze namazları kılındı. Hz. Abdullah bin Cahş ile Hz. Hamza’nın cenâzeleri bir kabre kondu. Hz. Hamza, Hz. Abdullah’ın dayısı idi.
Ve Aleykümselâm:
Hz. Hamza orta boylu idi. Kılıcını çok iyi kullanır pek mükemmel ok atardı. Pehlivanların pîri idi. Peygamber efendimizin amcası ve aynı zamanda sütkardeşi idi. Peygamberimiz kabrini ziyârete gider, selâm verirdi. Mezardan “Ve Aleykümselâm yâ Resûlallah” diye cevap gelirdi.
Hz. Fâtıma buyurdu ki:
- Birgün Hz. Hamza’nın kabrini ziyârete gittim. “Esselâmü aleyke yâ Resûlullahın amcası” diye selâm verdim. “Ve Aleyküm selâm ve Rahmetullahi ey Resûlullahın kızı” diye mezardan cevap geldi.
Şeyh Muhammed isminde âlim bir kimse Hz. Hamza’nın kabrini ziyârete gitti. Selâm verdi. Mezardan, selâmına cevap verildi ve “Yâ Şeyh Muhammed, bu sene bir erkek evlâdın olacak, ona benim ismimi koyunuz” dedi. O âlimin erkek çocuğu oldu ve ismini Hamza koydu.
Uhud’ta hiçbir müminin unutamayacağı ders ve hikmetler vardır. Uhud’ta, şehidlerin seyyidi Hz. Hamza, âlemlerin serveri Muhammed Mustafa’nın savaş hatırası, onlarca sahâbenin şehadet ettiği savaş sahnesi vardır. Uhud’ta okçu tepesi, okçuların tepeden inişinin destansı anıları vardır.
Uhud Bedir savaşı gibi olmamıştır. Bedir de müşrikler putlarının adına savaşırlarken, Uhud’ta Bedir’de kırılan onurlarının tamiri vardır. Bedir’de müslümanların az oldukları hâlde kazanılan savaşın sadece Allah’ın inâyeti ve Allaha tevekkülleri sayesinde olduğu inancı vardır. Uhud’ta ise; Peygamber sözüne muhalefetin neye mal olduğunu gösteren ve tarih boyunca unutulmayan okçuların yaptıkları vardır.
Cennetü’l-Baki, on binlere sahâbeye kabristan olmuştur. Bu kabristanda gülün gülleri, Peygamberin kızları, torunu, damatları, hanımları, binlerce ensar ve muhacir vardır. Bu topluluk, Peygamber ikliminde, onun dizinde, onun sohbetinde, onun evinde, onun şefkatli ellerinde, kendilerini buldular. Orada gökteki yıldızlar gibi ümmetin hidayetine vesile olan ve her biri Uhud dağından daha yüce olan Peygamber dostları yatıyor.
Baki Mezarlığını, Uhud Şehitliğini ve giğer Mezarlıkları Ziyaret Ederken okunabilecek Selâm ve Dua:
“es-Selâm aleyküm, ey müminler yurdunun sakinleri! Biz de inşallah size katılacağız. Siz bizden önce gelip göçtünüz. Biz de sizin peşinizden geleceğiz. Allah bizi de sizi de bağışlasın. Sizden öncekilerinize ve sonrakilerinize de rahmet eylesin. Allahım onlardan razı ol. Derecelerini yükselt, makamlarını mübarek kıl. Mükâfatlarını bol eyle. Lütfun ve kereminle ey ikram edenlerin en kerimi!”
VELADETİ RAHMETİR
Şu dinin şu peygamberin güzelliğine bakın! Resulullah efendimiz dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, “Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu” diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. Ona süt vermek şartı ile seni azat ettim demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek çok sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hafız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki:
(Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya gelince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine neden moymasın? [M.Nasihat](Devam edecek)