
Ramazan Orucu Farz Olmadan Önce Oruç Nasıl Tutulurdu
Mustafa Özyurt
Kısa malumatlarımıza, oruçla başlayıp Bedir savaşı ile devam edip, Efendimiz s.a.v.’in Parolası vs. ile devam edelim:
Peygamberimiz (a.s.) Ramazan orucu farz kılınmadan evvel, ayda üç gün, her ayın ortasında üç gün ve Aşure günü gibi nafile oruçlar tutar, sahabelerine de tutmalarını tavsiye ederdi. Dolayısı ile o tavsiye bizim için de aynen geçerlidir.
ESHABI BEDRİN ADEDİ
Ordu da 64 ü Muhacirlerden, diğerleri Ensardan olmak üzere 305 mücahit vardı. Rasülü Ekrem tarafından izinli ve mazeretli sayılan 8 müminle beraber, “Bedir Eshabı” denilen bu zatların hepsi 313 kişi oldu.
PAROLA
Parola, Efendimiz zamanında da vardı. Bedir de mücahidlerin parolası “ Ya Abderrahman “ Ensarın ki “ Ya Abdellah” ve “ Ya Ubeydallah “ bütün müminlerin ki ise “ Ya Ehad. Emit- Ey bir olan Allah öldür, şeklinde idi.
Rasülü Ekrem Meleklerin alameti olduğunu söyleyerek mücahitlerinde, alametler takmasını bildirdi. Bunun üzerine, müminler kuş tüylerinden, renkli yün ve kumaşlardan, baş ve göğüslerine tuğlar taktılar.
RASÜLÜLLAHIN FÜTUHATNAMESİ
Meşhur Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi, gezip dolaştığı yerlerden güzel malumatlar getirirdi. Rasulüşanımızı ve ashabı güzini onun tespitlerinden dinleyelim. Onun tespitleri şöyledir ki:
Allahın emri Cebrail as. Vasıtası ile rasülüllah Efendimizin fütuhat namesi ve dört seçme dostu ile meşvereti : (Allah onların hepsinden razı olsun)
Safa ehli kardeşler şöyle bilsinler ki, Hz. Resulü Ekrem elli bir yaşında iken Mekke de Ümmühan’ın evinde cenabı Hak tarafından davet olunup saadetle Kudsi Şerife ayak bastıkları anda, hz. Cibrile ferman olup, Refref adlı bir Cennet Burağı getirip Hz. Risalet ile Hz. Cibril tutuşup kardeş oldular.
Hz. Cibril, Ya rasülellah, Rabbin sana selam etti. Buraka binip ve bu ipekli cennet peştemalini kuşanıp utancından örtünüp, benim arş ve kürsümü, levh ve kalemimi, kat kat cennetimi ve on sekiz bin âlemimi seyreyleyip, Cenabı ba kemalimi görsün “ buyurdu diye Allahın selam ve emirlerini bir bir Peygamberimize açıkladı ve Hz. Rasülün beline peştamal gibi bir cennet ipeği bağladı. Onun için, sanat erbabı bellerine bir peştamal kuşanırlar. Bu suretle, örtünüp her şeyde mükemmel olurlar. O gece, Hz. Peygamber, on sekiz bin âlemi seyredip” Kâbe kavseyni ev edna “ mertebesine vardı. Cenabı Hakkın cemalini görüp, binbir kelime söyledi. Hz. Peygamber, Cenabı Hakka yakın olup, bazıları yetmiş bin kelime konuştu derler. Yine evine dönüp yatağını sıcak buldular.
Resulü Ekremin bu mucizesi duyulduktan sonra, Hz. Risaleti, müşrikler daha çok rahatsız etmeye başladılar. Nihayet o, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber asıl yurdunu terk edip, muhacirlerle birlikte, Cenabı Rabbil-âleminin emri ile Medine-i Münevvere ye göç eyledi.
Medine’ye yerleştiklerinin ikinci yılında oruç farz kılınıp, Kıble, Kudüs’ten Mekke-i Mükerreme’ye çevrildi. O sene tarikat ehli olmak için, Hz. Ebu Bekir, Rasülü Ekrem’den cihan fakrini kabul edip biat edince, Nakşibendî tarikatının başı oldu. Sonra, Hz. Osman biat ederek Vahidi tarikatının öncüsü oldu. Sonra Hz. Ali biat idip Halveti tarikatı imamları başı oldu.
Hz. Peygamber, bu dört sahabeye biat veririrken el el üstüne koyup “İnnellezine yübayiuneke innema yübayiunellah yedullahi fevka eydihim....” ayeti kerimesini okudu. Cihari yâri güzin hazretleri dahi el öperlerdi. Bu suretle, her biri dört vezir makamında seccade ve kuşak sahibi oldular. Biat, ahd ve yemindir. Ahd, yemin ve kuşak”Şed” sahibi olmayan tarikat sahibi olamaz. Eğer sorarlarsa ahd kimden kaldı?
Cevap: Üç Peygamberden kaldı denile. Birincisi, Hz. Âdemdir ki, Allahın emri ile buğday danesinden yememeye ahd etti. Ahdini tutmadığı için cennetten uzaklaştırıldı.
İkincisi, Hz. İbrahim as.dır ki, Allahü teâlanın emri ile kabeyi yapmaya ahd edip ahdinde durduğu için Halilullah oldu.
Üçüncüsü, Hz. Muhammed sav. dir ki, evvela Cihari yâri güzine ahdü misak verdi.
Ama şed ondur. Birinci Şed’i Hz. Âdem safi as. Cennetten çıktığı yerde, cenabı Haktan ve Meleklerden utanıp avret yerini incir yaprağı ile örttü. İkinci şed; İbrahim as. kabeyi yaparken şedr kuşandı. Üçüncü şed, Hz. Nuh as. Gemi yaparken kuşandı. Dördüncü şed miraç gecesinde Hz. Peygamber kuşandı. Beşinci şed, Hz. Ebu Bekir ra. Kuşandı. Altıncı şeddi, Hz. Ömer kuşandı. Yedinci şeddi Hz. Osman kuşandı. Sekizinci şeddi, Hz. Ali kuşandı. Dokuzuncu şedd, Hz. Hamza kuşandı. Onuncu şedd, Hz. Halid bin velid kuşandı.
Hz. Peygamberden bunlar izinli olup, seccade sahibi ve birer pir oldular. Hz. Ali dahi Hz. Peygamberin sav. min saadetli huzurunda Selmani Farisiye, Hz. Ömer Umeyyei zamiriye, müezzinlerin piri, pirimiz Bilali Habeşi, nice kimselere şedd kuşatıp hepsi Hz. Âliden cihat fikrini kabul ettiler. Selmani Farisi hazretleri Hz. Peygamber sav. min huzurunda yedi kimseye şedd kuşatarak onları dahi öncü yaptılar.
Eğer sorarlarsa Şedd’in manası nedir? Denile ki: Şeytan, nefis ile daima savaş halinde olup, şeytanın vesvesesine karşı koyarak kötülük yapmamaktadır.
Tarikat kardeşinin ne olduğu ve ilk defa kardeş tutmanın kimden kaldığı sorulursa? Cevap: Evvela Hz. Âdem as. ile Cebrali as. kardeş oldular. Onlardan kaldı. İkincisi, Hz. İbrahim ile Cibril as. Kardeş oldular. Onlarda kaldı. Üçüncüsü Hz. Muhammed as. Hz. Ali ile kardeş oldular. Onlarda kaldı. Dördüncüsü, hicret sırasında, mağarada Hz. Ebu Bekr ile kardeş oldu. Onlarda kaldı.
Sorsalar, tarikat sahipleri arasındaki cemiyet günleri helva, cefne ve takke, şedd nedir? Cevap: Cebrail as. Hz. Âdeme cennetteki büyük Meleklerden hediye götürdü ki helva, ama Cebrail’in kendi hediyeleri yufkalı ekmek ve buğday idi. Cennetten Hz. Âdeme arkadaş olması için Tuti ve Kumru kuşları götürdü. Kırlangıç kuşları, Hz. Havva’nın yanından uçarak dünyayı dolaşarak, Hindistan’a yakın Serendip adasına kadar gidip Hz. Âdemi bulur. Sakalından birkaç tel alarak Hz. Havva’ya, Hz. Havva’nın kâküllerinden birkaç tel ayırarak Hz Âdeme götürürlerdi.
İşte Âdem ve Havva bu kırlangıçlar vasıtasıyla Zil-hıccenin onuncu günü Arafat dağında buluştukları için, o dağa Arafe dağı derler. İşte, ta o zamandan beri Kırlangıç, insana yakın olup kaçınmaz derler.
Dört selamet kapusunun ne olduğu sorulursa: Cevap: Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kapılarıdır. Bunların ahkâmının ne olduğu sorusuna cevap: Şeriat, dıştan ve içten Hz. Peygamberin şeriatına uymaktır.
Tarikaet: Din ve imanı güzelce bilip müslim olmaktır. Hakikat, bütün dünya ilgilerinden uzaklaşmaktır. Marifet, Allah’ı bilmektir. “Men arafe nefsehü fekat arafe rabbehü” manası gereğince, kendi nefsinden eksikliği bilip, kendini aciz ve Yaradanı kadir bilmektir.(Evliya ç.s.c.1.s.339.340.341) (Devam edecek)