Mustafa Özyurt

Nizamiye Medreseleri

Mustafa Özyurt

Muhterem okuyucu kardeşim, ahlak ve faziletlerin yerini hiçbir şey dolduramaz. Hükümdarların hayatlarını, ahlak ve faziletlerini anlatan kitaplar okumak ve okutmak, ayrıca İslam ahlakı ile ilgili kitapları da okuyarak evlatlarımızı yetiştirmek, geleceğimizin teminatı olacaktır. Bu yüce sultanımızın sayısız hasletlerinin neler kazandırdığını beraberce inceleyelim;

Büyük Selçuklu Sultânı Alparslan, bir müddet devletin iç işlerini düzeltmek için uğraştı. Fakirlerin listesini yaptırarak, onlara tahsisat ayırıp, maaş bağladı. Köklü tedbirler alarak, asayişi engelleyecek, cinayete sebep olacak, haram işlemeye meydan verecek şeyleri ortadan kaldırdı. Halkın, İslamiyet’in emir ve yasaklarını öğrenmeleri için medreseler yaptırdı. Açtırdığı medreseler, vezirinin bu işteki gayretleri dolayısıyla onun ismi ile anılarak, Nizamiye Medreseleri adıyla meşhur oldu. Rahat ve huzur içinde ibadetlerini yapmaları için camiler inşa ettirdi. Dine aykırı şeylerin yapılmasını yasakladı ve yapanları şiddetli cezalara çarptırdı. Kısa zamanda ülkesini, birbirini seven, dinin emir ve yasaklarına riayet eden insanlar topluluğu haline getirdi. Öyle ki, koca Selçuklu ülkesinde bir cinayet veya izinsiz başkasının malını almak diye bir hadiseye rastlanmaz oldu. Çok sevdiği hizmetçilerinden birinin, bir köylü kadının malını gasp ettiğini duyunca, yakalatıp, başkalarının ibret almaları için derhal mahkemeye sevk etti. Netice de suçlu bulunup cezalandırıldı. Bunu işiten kötü niyetli kimseler, başkasının malına el uzatmaktan ve saldırmaktan şiddetle kaçındılar. Devlet memurlarının adaletli olması ve İslam’ın emirlerini iyice öğrenip tatbik etmesi için ders verdirmeye başladı. Kendisi de, meclislerinde hükümdarların hayatlarını, ahlak ve faziletlerini anlatan kitaplar okur ve okutur, ayrıca İslam ahlakı ile ilgili kitaplar da okuyarak, bu husustaki derin bilgisini devamlı ve canlı tutmaya çalışırdı. Sultan Muhammed Alparslan, iç işlerini düzene koyduktan sonra Ehl-i sünnete düşman, bozuk itikad sahibi olan Mısır’daki Fatimî’leri ve Müslümanları sık sık rahatsız eden Bizanslıları, Ermenileri, Hıristiyan Gürcüleri yola getirmek için sefer hazırlıklarına başladı. Rum saldırılarında, her zaman onlara yiğitçe karşı koyan Türkmen beylerinden Tuğ Tekin’in ısrarları ile Alparslan, ilk seferini 1064’te Gürcistan ve Azerbaycan üzerine yaptı. Doğu Anadolu bölgesini iyi tanıyan Tuğ Tekin, orduya kılavuzluk ediyor, Rey’den hareket eden orduyu dar geçitlerden, dağlardan geçirerek gaza meydanlarına giden kestirme yollarla hedefe ulaştırıyordu. Allahü Teâlâ’nın dinini yaymak, bozuk inançlı insanları sapıklıktan kurtarmak, Cehenneme düşmelerini önlemek için ilerleyen bu mübarek ordu, nihayet Nahcivan’a geldi. Bu arada Aras nehrinden geçebilmek için sallar yaptırdı. Askerlerini Aras’ın öbür tarafına geçiren Alparslan, ordusunu ikiye ayırdı. Bir kısmına oğlu Melikşah’ı kumandan tayin etti. Veziri Nizamül-mülk’ü de yanına yardımcı vererek Bizans kalelerini feth etmek üzere batıya gönderdi. Kendisi de, Bizanslılarla mücadele ederken, arkadan gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı tedbir aldı. Küfür ve isyan da pek ileri giden, kuzeyde Kafkas dağlarının eteklerindeki Ermeniler ile Gürcülerin üzerine yürüdü.

     Mücühid Sultan Alparslan, nihayet Ermenilerin Kangarni eyaletine hücum etti. Orayı fethettikten sonra, Kür nehrini yay şeklinde çevirerek Trialet bölgesini ele geçirdi. Birçok yerleri zabdettikten sonra, güneye doğru inmeye başladı. Ve birçok yerleri fethetti. Mekânı cennet olsun. (Devam edecek)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları