
Muhabbet
Mustafa Özyurt
Ebu Said Muhammed El-Hadimi k.s. Gerçek sevgiyi ve sahte sevgiyi Efendimiz s.a.v ile alakalandırarak, bizlere olması gereken sevgiyi hadisi şerif ve ayeti Celileler ile genişleterek anlatmaktadır. Yanlışlara düşmemek için meseleleri delilleriyle işlemenin lüzuma binaen Hadiminin nakillerine dönelim:
Ebu Said (r.a.) buyurur ki; Rüyamda Rasülullah (s.a.v.)i gördüm ve dedim ki; Ya Rasülellah beni mazur gör. Hz. Allahın muhabbeti, senin muhabbetinden kalbimi meşgul ediyor.
Buyurdular ki: Ya Mübarek, kim Allah Tealayı severse beni sevmiş olur”.
Ebu Hafz r.a. dan: Ariflerin fesadının ekseriyeti üç kısım kimsedendir diye nakledilir. 1. Ariflerin fısk’ından (sahte arifler). 2. Muhiblerin hıyanetinden. 3. Müridlerin yalanından.
Ebu Osman demiştir ki: Ariflerin fıskı; Lisan, göz ve kulaklarının tarafı ıtlaklarındandır. Yani ağzına sahip olmamalarındandır. Dünyalık sebeplere ve menfaatlerine, dünya adamlarına arzlarını bırakmaları ve onlara kulak vermeleridir.
Muhibbin hıyaneti: İstikbalde elde edecek şeylerde Allah Tealanın rızasına hevalarını ihtiyar etmeleridir. Müridlerin kizbi: Halkı ve gördüklerini zikretmelerinin, Allahın zikrine ve ru’yetine galip kılmalarıdır. (küllüsü Risalei Kuşeyriden).
Ayeti celilsinde ( Ali imran 31): “Günahlarınızı mağfiret eder” Yani sizi sevdimi, sizi mağfiret eder. Sizden razı olur. Kalplerinizde ki perdeyi açar. Cenabı izzetine yaklaştırır buyurulmaktadır.
Beyzavi de yazılıdır ki: Kim Allah c.c.ye muhabbet iddia ediyor da Rasülüne tabi olmuyorsa o, Allahın kitabındaki Nassı(ayet olan delili) yalanlayıcıdır. Ayeti celilede:“Allah (c.c.) gafur ve rahimdir” buyurmuştur.
Velhasıl; Bu ayet celilenin sünnete sarılmakla maksad, Rasülullahı sevmek ve ona teb’iyyetle de (Uymakla) terettüp eden her şey muhabbetüllahtır (Allah sevgisidir).
Ali imran s.ayet 32 de: “Habibim sen deki: Allah ve rasülüne itaat ediniz”. Müfessirler Alah ve Rasülüne taat hususunda cem etmişlerdir(fikir birliği etmişlerdir).
Sebebi nüzülü: Abdullah ibni Ebu Selül münafık’ı Eshaba diyordu ki, Muhammed s.a.v. kendine taatı Allaha taat gibi görüyor, kılıyor. Bizim kendisini sevmemizi emrediyor. Nasara’nın Hz.İsa’yı sevdiği gibi, diyerek münafıklık yapınca bu ayeti celile nazil oldu. “Allah ve Rasülüne taatten yüz çevirirseniz “muhakkak Allah c.c. kâfirleri sevmez”. Yani onları mağfiret de etmez. Onlardan asla razı olmaz.
Ali imran s.ayet 132 de: “Allah ve Rasülüne itaat edin ki, umulur ki rahmet olunursunuz”. Yani rahmet olunursunuz da azap olunmazsınız.
Sürei Ali İmran a.164 de ise: “Sureti kad’iyyede Allah c.c. müminler üzerine ihsan ve nimeti uzma verdi. Kendi cinslerinden, kendi içlerinden bir rasül gönderdi. Dosdoğru yolu bulsunlar diye onların üzerine ayetler okutur” devamla: “Onları küfrün necasetinden, masıyet kirlerinden, bozuk kötü itikatlardan, fuhşiyat kirlerinden, şeytanların kirlerinden onları temizliyor. “Onlara Kuranı Kerim mutlak sünneti öğretiyor. Hâlbuki onlar önceleri apaçık dalalette idiler.
Velhasıl; Bunlardan İtisam, kitab ve sünnete tabi olmak kasdedildiği anlaşılmaktadır.
Nisa s.ayet 59 da: “Ey iman edenler, Allah ve rasülüne itaat ediniz. Ve sizden olan Ülü’l-emre itaat ediniz”. Yani farzlar da Allaha itaat, sünnetler de rasülüne itaat ediniz. Burada ülü’l-emri beraberinde getirmiştir. Sizden emir sahibi olanlara da itaat ediniz buyurmuştur.
“Umuru diniyye (dünya işlerinde) ve umuru dünyeviye (ahiret işlerinde de münazara ederseniz” Allah ve rasülüne başvurun”. Yani Kurana. Ve hayatı devam ettiği müddetçe ve vefatından sonrada, Rasülünün sünnetine başvurun demektir.
BİD’ATLAR
Hz. Hadimi, bid’adlerin kötülüğünü beyan ederken;
“Sünnete uymayan, ibadetle alakalı sonradan ihdas edilen şeyler) den kaçının. Çünkü her ihdas edilen şey bid’attır. Her bid’at ise dalalettir. Her dalalet ise yani dalaletin hepsi cehennemdedir” buyurulan Hadisi Nebeviyi delil getirmektedir.(b.s.93) (Devam edecek)