Mustafa Özyurt

Mübarek Saçları Hakkı Zikreder

Mustafa Özyurt

Mevlana Halid-i Bağdadi (K.S.):
Ziyaret edilecek yerlerden biriside Halidi Bağdadi Hz.'leridir. İsmi Hâlid, Bağdâdî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Babası hazreti Osman'ın, annesi ise hazreti Ali'nin soyundandır. Bu sebeple Osmânî diye de anılmaktadır. 1778 (H.1192) senesinde Bağdât'ın kuzeyindeki Şehrezûr kasabasında doğdu. 1826 (H.1242) senesinde Şam'da vefât etti. Kabri, Şam'ın kuzeyinde, Kâsiyûn Dağı eteğindeki kabristanda ki türbesindedir.
Mevlana Halidi Bağdadi (K.S. On sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam'da yetişmiş büyük velîlerden. İnsanlara hak yolu göstererek hakîki saâdete, kurtuluşa kavuşturan âlimler ve velîler zincirindendir. Zamanın ünlü hoca ve âlimlerinden eğitim görmüş, Arapça ve Farsça nazım ve nesirdeki üstünlüğü ile en önde gelen belagat âlimleri seviyesine yükselmiştir
Dini ilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi ve coğrafya tahsil eder. Hicri 1224 yılında Hindistan'ın Cihan Abad şehrine giderek, orada Şeyh Abdullah Dehlevi Hz.'leri'nin mürşitliğinde Nakşibendî tarikatının eğitimine girer. Daha sonra Bağdat'a yerleşerek burada on yıl kaldıktan sonra Şam'a yerleşir. Kaldığı her yerde, kalabalık insan gruplarının izdihamı içerisinde birçok âlim ve emir onu ziyarete gelir. Gelenleri çeşitli ilmi konularda yetiştirmeye çalışır ve irşad eder.

Halkı irşad hizmetleriyle şöhreti etrafa yayılınca, fitneci takımı boş durur mu? Çekemeyenler, II. Mahmûd Han’a gidip “asker ve silâh topluyor, güçlenip baş kaldıracak” diye müzevirlik yaparlar. Şeyhülislâm Mekkîzâde “Ey müminlerin emîri!” der, “siz fitnecilere bakmayın. Fikrimi sorarsanız iki güvenilir adam yollayın. Gidip havayı koklasın!”

Neye niyet neye kısmet;
Padişah iki sadık adamına derviş elbisesi giydirip Şam’a yollar. Gelenlerin niyeti Mevlânâ’ya mâlum olur. Onlara oda oda evini açar, dergâhını dolaştırır. Görünen o ki ne silah, ne asker vardır. Hani gelenler de boş değildirler, Hâlid Bağdâdî’nin büyüklüğünü anlar, hürmetle ellerine kapanırlar. Hatta talebesi olup huzûrunda kalmayı arzularlar. Fakat Mevlânâ hazretleri; “önce vazife” der onları İstanbul’a yollar.
Ve beklenen olur, mübareğin ünü ‘Asitane’yi de tutar. Birçok İstanbullu huzurlarına gelip hallere sırlara kavuşmayı arzularlar. Mevlânâ hazretleri onları yormaz, sadık halifelerinden Abdülfettah-ı Akri hazretlerini ayaklarına kadar yollar.
O esnâda talebelerinden İbni Âbidîn içeri girer “Efendim!” der, “dün gece rüyâmda Hazret-i Osman vefât etmiş. Büyük bir kalabalık vardı, cenâze namazını ben kıldırdım...” der.
-Ey İbni Âbidîn! Pek yakında cenâze namazımı kıldırırsın, çünkü ben, Hazreti Osman’ın evlâdındanım!
Vakit yaklaştığında Mevlânâ Hazretleri, sevdiklerine vasiyette bulunur: “Sakın şekil ve şemâilimi sayarak ağıt yakmayın. Beni seven, Allah rızâsı için bayramlarda kurban kessin, sevâbını rûhuma bağışlasın. Ardımdan Kur’ânı Kerîm okusun, hatim dualarında adımı ansın. Yaşım elli, kaza borcum yok ama siz yine de 35 yıllık farzları iskat etmeyi unutmayın!”
Mevlânâ Hâlid hazretleri, o gece yatsıdan sonra çoluk çocuğunu yanlarına çağırır, helalleşir ve son namazlarına dururlar. Bundan böyle sadece Allahü teâlânın kudretini tefekkürle meşgûl olurlar. Her âzâları, hattâ mübârek saçları Hakk’ı zikreder, ev halkı buna ayan beyan şahit olurlar.
Cenâze namazını emredildiği gibi İbn-i Âbidîn kıldırır ve onu da birçok nebi ve velinin yattığı Kâsiyûn Dağına bırakırlar...

Buyurdu ki:
Nefsi emmareden kurtulmanın alameti, insanların övmesi ile ayıplamasını, eşit görmektir. İnsanların rağbetine sevinmek, önem vermemelerine üzülmek, basitlik ve akılsızlıktır.
Birisi, Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin yanında, komşusu bir şarapçıdan bahsederken ucba kapılarak, çok şükür biz onun gibi değiliz, der. Bunun üzerine, Mevlana Halid-i Bağdadi hz, biz çok şarapçı gördük ki, sonunda tevbe edip, imanla gitti. Nice şeyhler gördük ki, sonunda sapıtıp imansız gitti, der. Bunun için, hadis-i şerifte, İbadet yap, arkasından tevbe et, buyurulmuştur.
Mevlana Halid hazretleri buyuruyor ki 'Bu yolun büyükleri kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Onlara kimse kafa tutamaz. Onlara kafa tutanın işi de, başı da, saâdeti de gider'. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları