Mustafa Özyurt

Mescid-i Nebevi

Mustafa Özyurt

Akabe de Hz. Peygamberimize ilk biat eden ve Medine de İslamiyet’in yayılmasında önemli katkıları olan Es’ad b. Zürare (r.a.), hicretten önce bir hurma kurutma yerinin etrafını duvarla çevirerek Mescid haline getirmiş, burada Mus’ab b. Umeyr ile birlikte beş vakit namazı ve Cuma namazını kıldırmaya başlamıştır. 12 Rabiul-evvel (24 Eylül 622) Cum’a günü Medine’ye girdi. Ve “ Rabbim beni mübarek bir menzile kondur. Şüphesiz mesken edindirenlerin yerlerin en hayırlısı sensin” duasını tekrarlıyordu. 
Devesi Kusvanın çöktüğü yere en yakın olan Eyyubel-Ensari( r.a.)ın evine misafir oldu. Efendimizin başlattığı Mescid 60x70 arşınlık bir alan idi. 623 yılı Nisan ayında tamamlandı (1022 m’). Mescidi Nebevinin batı tarafına Baburrahme ( Babuatike), doğu tarafına Babı Cibril ( Bab-ı Osman ve güney tarafına Babilcenubi adlarıyla üç kapısı vardı. Doğu duvarının güney kısmına, Hz. Aişe ve Hz. Sevdi annelerimiz için iki oda yapıldı. Daha sonra bu odalar 9,a çıktı.
Mayıs 1953'te başlatılan ilaveler inşa edilerek bugünkü hale getirildi. İlk imar edildiğinde yaklaşık 2475 m. kare büyüklüğünde olan Mescidi Nebî, tarih boyu süren çeşitli genişletme çalışmalarıyla büyütülmüş bulunmaktadır.
Toplam alanı 165.000 m’, Mescidi kuşatan mermer döşeli avlusu 235,000 m’ olan Mescidi Nebevi de aynı anda 650,000 kişinin ibadet edebileceği 400,000 m’lik bir alana ulaşıldı. Minarelerinin sayısı 10 dur.
Vahyin en çok indiği mekânlardan biri olan Mescid-i Nebevi, yeryüzünde ziyaret edilmeye değer üç mescidden biridir. Bundan dolayı burada yapılan ibadet diğer mescidlerden daha üstündür. Efendimiz s.a.v. burada kılınan namazın diğer mescidler de kılınan namazdan 1000 kat daha faziletli olduğunu haber vermiştir ( Mescidi Haram haric).
HÜCRE-İ SAADET
Hz. Peygamberimiz, Mescidi Nebeviyi inşa ederken kendisi için doğu duvarının güney kısmına bitişik iki hücre yaptırdı. Fahri kâinatımız ve ailesine tahsıs edilen bu hücrelerin sayısı onun sağlığında 9 a yükseldi. Hicretin 11.yılı Safer ayının sonlarında rahatsızlanan ve son günlerini Hz. Aişe’ye ait oda da geçiren, vefat etmeden önce Efendimiz! “ Lailahe illellah, ruh teslimi ne kadar zormuş “ dedi. Ve Hz. Aişe’nin kolları arasında “Mea’refikı’l-ala” en yüce dosta sözüyle ruhunu teslim etti. ( 13 Rabiulevvel 11/ Haz. 632 p.tesi).
Hz. Ebu Bekir Efendimizin nakline göre, vefat ettiği yere defedildi. Hz. Aişenin odası bundan sonra Hücre-i saadet diye anılmaya başlandı. Hz. Ebu Bekir vefat etmeden önce Rasülüllahımızın yanına defin edilmesini vasiyet etmiş ve bu talebi yerine getirilmiştir.
Hz. Ömer ise, yaralandığı zaman Efendimizin yanına defin edilmek için Hz. Aişe’den izin istemiş, o da kendime düşündüğüm yeri sana veriyorum” diyerek bu talebi uygun görmüştü. Hz. Ömer’in defninin ardından Hz. Aişe oturduğu kısımla kabirler arasına bir duvar ördürerek bir kapı yaptırmıştı. Emevi Halifesi Ömer ib. Abdülaziz, valiliği zamanın da yeniden düzenleme yapılırken Hücre-i saadetin kuzey kısmı Hz. Fatımanın evini içine alacak şekilde genişletildi. Osmanlı Padişahı 11. Mahmut zamanında taştan yeni bir kubbe yapıldı, üstü de kurşunla kaplatılarak yeşile boyandı.
Günümüze kadar gelen ve Mescidi Nebevinin simgesi olan bu kubbe renginden dolayı “Kubbetül-hadra” adıyla anılmaya başladı. Hücre-i saadeti ziyaret, Müslümanların en büyük özlemidir. Her yıl milyonlarca mü’min bu bahtiyarlığa erişmek için yollara düşer. Bunda şüphesiz Efendimizin “ Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir”, “ Kabrimi ziyaret edene şefaatım vacip olur” hadisi şerifleri tesirli olmuştur.
Efendimizin üzerine bol bol salafüselam getirmek lazımdır. Çünkü H. ş. “ Her kim kabrimin başında bana salatü selam getirirse ben onu aracısız olarak işitirim. Her kimde benden uzakta bana salatü selam getirirse melekler onu bana ulaştırır” buyurmuştur. (Müsnet) (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları