Menkıbeleri
Mustafa Özyurt
Rabia küçük yaşta öksüz ve yetim kalmasının ardından sahipsiz kalır ve onu yakalayanlar tarafından köle olarak satılır. Bir gece hizmetinde bulunduğu ev sahibi uyandığında Rabia’nın odasından sesler geldiğini işitir. Pencereden bakınca, Rabia’nın duasını duyar: “Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak olduğunu biliyorsun. Benim saadetim senin huzurunda bulunmaktır. Eğer elimden gelse, sana ibadetten bir an geri kalmam. Fakat ev sahibimin hizmetinde bulunduğum için sana gereği gibi ibâdet edemiyorum.”
Ev sahibi bunları duyar. Ayrıca, Rabia’nın başı üstünde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada durduğunu, odanın o kandilin nuru ile aydınlandığını görür ve hayretten dona kalır ve “Rabia artık köle olamaz!” der. Sabah olunca hemen Rabia’yı çağırır ve “Artık hürsün. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet ederim,” der. Rabia teşekkür ederek efendisinden izin ister ve oradan ayrılıp küçük bir eve yerleşir
Kâbe’ye ulaşmak İbrahim b. Edhem’in on dört yılını alır. Fakat Kâbe’ye ulaştığında ortada görülecek Kâbe yoktur. Kendi kendisine sorar: “Bu da ne? Ben kör mü oldum?” Bir ses karşılık verir: “Hayır, sen Kâbe’yi göremezsin, çünkü Kâbe bir kadını görmeye gitti.” İbrahim b. Edhem Mekke’nin eteklerine doğru koşar ve Rabia’yla karşılaşır ve bu olayın nedenini sorar. Rabia şöyle cevap verir:
“Sen on dört yıl süreyle dua etmek suretiyle Kâbe’ye ulaşmaya çalıştın, oysa ben içsel dualarım ile zaten Kâbe’deyim. Sen namazla bu yolu kat ettin, bense niyazla!” Rabia büyük bir zahid olan İbrahim b. Edhem’e, Allah’a yalnızca ibadet ve amelle değil, sevgi ve münacatla da ulaşılabileceğini, sevgi ve niyazla kat edilen yolun daha çabuk olduğunu göstermiştir. Fakat Rabia kendisini karşılamaya gelen Kâbe’ye iltifat etmemiştir. “Bana ev değil, ev sahibi lâzım. Kâbe’nin cemaliyle sevinilir mi? Beni, ‘Kim bana bir karış yaklaşırsa, bir arşın yaklaşırım’ diye buyuranın karşılaması lazım! Neden Kâbe’ye bakayım?” demiştir. Rabia’nın bu sözleri, âşığın mâşukuna nazlanışı olarak yorumlanmıştır
Bir gün Hasan, Şakik ve Mâlik üçü beraber Rabia’ya gelir. Rabia hastadır. Hasan Rabia’yı görünce, “Mevlâ’sından gelene katlanmayan kişi davasında sadık değildir,” der. Rabia, “Bu sözden kibir kokusu geliyor,” der. Şakik, “Efendisinden gelen darbelere şükretmeyen kişi, davasında sadık değildir,” der. Rabia, “Doğrudur,” der. Mâlik, “Davası içinde Mevlâ’sının darbından lezzet duymayan kişi davasının sadığı değildir,” der. Rabia, “Daha iyidir,” der. Bu kez, “Sen söyle,” derler. “Kendi davası gerçek değildir, ol kişi kim darbı unutmazsa, Mevlâ’sını müşahede eder dururken. Tıpkı Hz. Yusuf’u seyre dalan kadınların ellerini kesmeleri ve bunun elemini hissetmemeleri gibi. Eğer kişi Hâlik müşahedesine erdiğinde hayran olup kendisini unutursa acep değildir,” der. Salih Mürrî’nin sık sık şöyle dediği nakledilir: “Bir kimse kapıyı ısrarla çalarsa bu kapının açılıvermesi ümit edilebilir.” Rabiatü’- Adeviyye bu sözü üzerine ona der ki: “Bu lafı ne zamana kadar söyleyeceksin. Bu kapı ne zaman kapandı ki açılması bahis konusu olsun?” .
Süfyanı Sevrî, “Allah’ım benden razı ol” diyerek dua etmekteyken, orada bulunan Rabia, “Kendisinden razı olmadığın Zât’tan, senden razı olmasını istemekten utanmıyor musun?” diye cevap verir .
Mâlik bin Dinâr şöyle anlatır: “Bir gün Rabia’nın yanına gittim. Dikkat ettim, testisinin bir tarafı kırıktı ve çok eski bir hasırda oturuyordu. Kerpiçten bir de yastığı vardı. Bunları görünce çok üzüldüm, içim yandı ve “Ey Rabia! Zengin arkadaşlarım var. Kabul edersen sana onlardan bir şeyler alayım,” dedim. Bana dönerek: “Yâ Mâlik! Bana da, onlara da rızkı veren Allah’tır. Madem ki Rabbim benim hâlimi biliyor, benim hatırlatmama ne lüzum var. O, öyle istiyor, biz de O’nun istediğini istiyoruz,” diye cevap verdi.
Bir yaz günü idi. Karanlık bir eve giren Rabia aşağı bakınca bir hizmetkâr kadın ona seslendi: “Ya Seyyide, dışarı çık da Allah’ın sanatını gör.” Rabia da ona, “İçeri gir de sanatkârı gör,” dedi .-Kaynak:1- Tokmak, Tülay, Mevlana Düşüncesinde Kadın, Yüksek Lisans Tezi, 2- Gürer, Dilaver, İbrahim Bin Edhem ve Tasavvuf Tarihindeki Yeri, Yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008- Feridüddin-i Attar, Tezkiretü’l Evliya, http://tezkiretulevliya.net/ Evliyalar Ansiklopedisi, 1992-
(Devam edecek)