
Mardin Ulu Cami
Mustafa Özyurt
Özellikle Mardin Ulu Cami ve eski Mardin taş evlerinden oluşan manzara görülmeye değer.
Turizm Yüksek okuluna devam eden iki talebe arkadaşların bize yaptıkları rehberlikde anlattıklarına göre; Mardin'deki en büyük camilerden biri. 1174 tarihinde Melik Kutbiddin tarafından bina edildi. Mardin Ulu Cami. Caminin çevresi dar sokaklar ve küçük alışveriş dükkanları ile dolu. Camiden içeri girdiğinizde küçük bir avlu ve şadırvan ile karşılaşıyorsunuz. Sarı kesme taşlarla yapılan cami çevreyle uyum içinde görünüyor.
Mardin Ulu Cami'nde Hz. Muhammed s.a.v. Efendimizin sakalının Sakal-ı Şerifi bir bölüm de bulunmaktadır.
Özelliklerinden biri de Caminin dikdörtgen olmasıdır ki eskiden buna riayetin sebebi; Ön safda durmanın sevabı daha fazla beyan edildiğinden o sevaba nail olmak içinder. Mardinin dışındaki o tarihlere yakın zamanlarda inşa edilen Camiler umumiyetrle bu minval üzeredirler.
Diğer bir özelliğide: Burada Hanefi mezhebinden olduğu gibi Şafii mezhebinden olan müslümanlardan da vardı. Her mezheb ayrı ayrı cemaat oluşturunca burada hem şafilere vehemde Hanefilerin mihrabları mevcuttur. Yakın tarihe gelinceye kadar, birbirlerine hürmet ve muhabbetle bu hali devam ettirmişler. Lakin onbeş yiğirmi senedir bu vaziyet terk edilmiştir.
Timur Mardine gelince şehri almakta zorlanıyor. Bazı yerleri bu yüzden yıkar, rivayetin biri bu. Bu yıkıntılar içerisinde Ulucaminin minareside bu sebebten yıkılır. Minarede gördüğünüz yazıda Allah c.c. yazılıdır ve Küfi yazıdır. Az altda kare görürsünüz, onun içindede Lailahe illallah…. kelime-i tevhıdi yazılıdır. Yazı, hz. Ali efendimiz zamanında kullanılan Küfi kabartmalı yazıdır, arabçanın geometrisi oluyor.
Şu gördüğünüz çıkıntı vardır. Orada bir kabartma var. Yağmur damlası üstünde Allah c.c., ortasında Muhammed a.s.v. etrafında dört halifenin isimleri yer almaktadır. Yağmur rahmeti ve bereketi senbolize ediyor. Oralarda bir yuvarlak görüyorsunuz. Onun içerisinde Allah, Muhammed ve Cennetle müjdelenen Aşere-i mübeşşerenin isimleri yer almaktadır. İlk yapıldığında iki adet minareye sahıbti. Doğu ve batı tarafında İki minaresi yıkılıyor. Dikkat ediyorsanız minare şehadet parmağı şeklinde yapılmıştır. Üç boğğum halinde, Allah, Muhammed ve kitablar şeklinde..
Şu yukarıda en üst kısma baktığınızda sekiz şey görüyorsunuz. Bu cennetin kapularını anlatıyor. Birde bu Minare bize, kelime-i tevhıdi düstur edinir başınıza tac ederseniz, Ayetelkürsiyi başınıza tac ederseniz çalışıyor, 4 halife yolunda ilerlerseniz cennetle müjdelenen sahabeler gibi sizde cenneıe onlarla beraber girersiniz mesajını veriyor.
Camiden yukarı çıkdığınız zaman karşınıza büyük bir yazı gelecek. O yazı” Ve men tevekkelellah ve aleyhi tızkuhu” manası kim Allaha tevekkül ederse Allah onun rızkına kafidir. Yani esnafa baktıkça sizde Allaha tevekkül edin mesajını vermektedir.
MARDİN ŞEHİDİYE CAMİİ VE MEDRESESİ
Bu cami özellikle minaresi ile dikkat çekiyor. İçinde küçük bir avlusu ve şadırvanı da var. 13.y.yılda Melik Asureddin Nasreddin tarafından bina ettirilmiştir. Neredeyse Mardinin her sokağına Medrese yapmış ecdad! Biz bu pencereden ecdadın ilme irfana ne kadar değer verdiğini anlıyoruz ruhları şadolsun.
KASIMİYE MEDRESESİ?
Mardin Kasımiye Medresesi'nin geniş bir avlusu ve kenarında ders verilen odaları var. Sınıf kapıları özellikle alçak olarak yapılmış. İçeri girmek isteyenler ister istemez başlarını öne eğiyorlar. Bu da; ders veren hocaya, derse ve sınıfa saygılı olarak yetişsinler diye. Yani bunda ilme ve kendisini yetiştirecek olan hocaya edeb ve hurmet ön pilana alınmıştır. Gezdim halebi Şamı…illem edeb illem edeb” diye nekadar yerinde ve güzel söylemişler.
Kasımiye Medresesinden muhteşem Mezopotamya ovasını görürsünüz. Medreseyi Artuklular başlatmış Akkoyunlular tamamlamıştır. İki kubbesi görünür. Biri ana dershanenin binasında ikincisi Kasım Beyin türbesinde bulunmaktadır. Kasım Bey ve kardeşi Fatıma hanım burada medfundurlar. Avrupalılar Barok mimarisini biz bulduk diye iddia ederler. Halbuki bizim ecdadımız 800 sene evvel bu eserde, çiçek motifi siyah taş içerisinde işlenmiş yani bunları biz yüzyıllar önce yaptık. Ve kapının üstünede kandil motifi yapmışlar (araştırmacı Bülent Bey).
İki Eyvanı vardır. Biri talebelerin ılık havalarda ders gördükleri yer, biriside ana Eyvandır. Eyvan, havaların ılık olduğu zaman ders görülen yer demektir. Burada suyun akışı, ile doğumundan ölünceye kadar insan hayatını devam ettiğini anlatır. Kapalı sistem ders hayatı olduğu için talebeler burada yatılı kalırlar. Onları rahatlatmak için havuz yapılmıştır Eyvan içerisinde, Zinde olsunlar güzel ders görsünler diye…
Ana eyvandaki Havuz- insanoğlunun anarahmine inişinden doğumundan büyümesinden, sıkıntılarından ve kabre kadar ki hayatını anlatır. Bu medresede ilim ve irfan kokan dini ve hertürlü fen dersleri verilirdi. Medrese 23 odalı olub 11i ikinci katda olub 12 si alt katdadır.
Diğer bir tarifle; Çeşmeden çıkan su doğumu, hızlı akması zamanın nekadar hızlı geçtiğini gösterir ve döküldüğü yer gençliği, suyun durgun hali olgunluk halini, bölüm bölüm görüntüsü çeşitli sıkıntı ve badireler atlatacağını ifade eder. Ve suyun dar ve ince uzun yerden geçmesi ince oluk gitgide zamanın daraldığını, insanoğlunun o dönemde zorlandığını ve son kısmında suların toplanması ölümü temsil eder. Netice kabri anlatmaktadır. Bu bir tasavvufi görüş ve inanıştır. Çeşmenin üstündeki yazı Küfidir ve Allah c.c. ve Muhammed a.s.v. yazmaktadır.
Akan suyun üstünde üç işaret gördük. Bu üç işareti, orada ikamet eden arkadaşımız I.Babayı 2. Anneyi 3.sü çocuğu temsil eder diye anlattı. Su topraktan gelir toprağa gider. İnsanoğlu da topraktan geldi toprağa gidecektir. Suyun geldiği yer anarahmi, suyun düştüğü yer çocuğun dünyaya gelişi ve burada suyun sesi çocuğun doğdunda ağladığını anlatır. Hulasa edecek olursak Kasımiye Medresesi bize çok şeyler anlatmaktadır onu anladık.
Buradaki kan izleri; taht kavgası miras kavgası yüzünden iki kardeş birbirini öldür ve kız kardeşleri buna dayanamaz kanlarını duvarlara vurur, burası onu anlatır ibreti alem için. Kültürel miraslarımıza sahip çıkmalıyız diyorum vesselam...
Medrese de, gün doğumundan batımına kadar tüm derslikler güneş ışığından faydalanabiliyor. Kapıların alçak olması, talebelerin hocalarının huzuruna girerken başını eğmesi ve hurmet göstermesi manasınadır. Günümüzdeki talebeleri birdüşünelim!!! Bu bu medrese El-Cezire olarak sanat müzesi olarak misafirlerini ağırlamaktadır
RASULÜLLAH EFENDİMİZİN POSTACISI
Rasulüllah Efendimiz s.a.v. ve ondan sonra gelen halife-i müslimin zamanlarında da islamın ,ümmetin yayılması kuranın gönüllere yerleşmesi prenssib edinilmiş ve muhtelihe bölgelere bu maksatla gidenler gibi burayada bilinen iki sahabe gelmiştir. Bunlardan Mardinde Abdullah b. Enes (r.a.), Şeyh Çubuk Camiinde medfundur. İstanbula (Kostantiniye) ye Efendimiz s.a.v.in mektubunu götürürken burada vefat eder ve buraya defnedilir. Söylenildiğine göre; Caminin isminin Çabuk olması malum türkçemizde ki çabuktan gelmektedir ki Postacılığın hızlı olmasından kaynaklandığından nakledilmiştir.
Caminin hatta buradaki cami ve eserlerin ve gerekse binaların taşları dikkat çekmektedir. Kesme taş şekilleri oluşu ve diğer bir hususiyetide buralar sıcak memleketler, bu taşlar yazın serin kışın ise içeriyi sıcak tutma özelliği vardır. Eski Mardinin özelliklerindendir. Tamiratlarda ve tadilatlarda beton kullandırmazlar tarihi haline sahib çıkıp bozmamak için. Aynı zamanda Mardin, Unosco koruması altındadır bu hususiyetlerinden dolayı.
Ve diğer sahabe hz. Ali Efendimizin süt kardeşi olarak bilinen Muhammed Zırrar hazretleridir ki o, kendi adıyle anılan camide medfundur. Elhamdülillah Peygamberimizi göremediysekde yetiştirdiği güzide ashabının huzuru maneviyelerine varmak ziyaret etmek nasib oldu. Cenabı Mevla cümlesini bizlere şefaatçı kılsın. (Devam edecek)