
Leblebici Baba (Şems-İ Hayal)
Mustafa Özyurt
Erzincan’ın ikinci babası ise Terzi babanın müridi Leblebici Babadır. Abdurrahman Efendi'nin oğlu olup, hicri 1221 (M. 1806) senesinde Erzincan merkez Zatkığ (Değirmenköy) köyünde doğmuştur.
Koğanımız hikmet, balımız kudret
İlâhi ver bize hayırlı nimet
Vehbi Hayyat beni terbiye etti
Kendisi üveysin izine gitti
Hızır ile İlyas elimden tuttu
Hayat suyun buluşuma ne dersin?diyerek hakiki terbiyenin üstazından olacağından bahsetmektedir. Bir başka şiirinden;
Bu zamane âhır oldu hürmeti kaldırdılar
Hubb-ı fillah birbiriyle sohbeti kaldırdılar.
Ağniyalar fıkaradan ülfet-i kaldırdılar.
Bu şeriat baki ama sureti kaldı heman
Taat-i Hak'ta sebat-u himmeti kaldırdılar.
Sanki Leblebici Baba bu zamanıda görebilmekte ve özellikle bir din adamının nasıl olması gerektiğini, mala-mülke itibar etmemesini, bilhassa Kurân'ın para kazanmak için öğretilip, okunmasına taraftar olmadığını diletiriyor sanki!. Bu düşüncesini de şu meşhur hicivleriyle dile getirmektedir:
Dünya için okuyan
Maksadı ot ya saman
Bir kalaylı koz gibi
İçi çürük bir palan.
İlmine mağrur olanlar için de şunu söyler şair:
İlmine mağrur olan
Bir kuruca ad ve san
Kürsüde vaaz eylese
Sanki öter saksağan.
Yani:
Aşk ile yanıp dumansız tütmeli vaiz..
Hak ile coşup kemansız ötmeli vaiz..
Sen ka'l u kıyl ile iş biter sanma sakın:
Ölmeden evvel ölüme yitmeli vaız.. Terzi Baba'yı (ks.) idrake Leblebici lazım geldi ama her leblebici değil Leb demeden Leblebiyi anlayan bir BABA...
ERZURUM VE KAHRAMANLIK DESTANLARI
Seyahat ettiğimiz yerlerden, her tarafından tarih kokan ve aziz şehitlerimizin hala gönüllerimizde yaşadığı şehirlerimizden biride Erzurum şehrimiz olduğuna şahit oldum. Yiğitler diyarı, şehitler diyarı Erzurum tarihiyle buram buram kokan bu ilimizi gezib görmenizi ve tatilinizden biraz zaman ayırmanızı tavsıye ederim. İsterseniz önce biz gezib, görüb ve ziyaret ettiğimiz bu güzel kahramanlık destanları yazdıran şehrimizi anlatalım ve takdirini sizlere bırakalım.
Erzurum'un bilinen ilk adı Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II.Theodosios' a (408-450) izafe edilen Theodosiopolis' ti, şimdiki Erzurum' un yerinde kurulmuştu. Bugünkü Erzurum adı ise, Erzen' in Selçuklular tarafından fethedilmesi üzerine ahalisinin Theodosiopolis' e (Kalikala=Karin) göç etmelerine müteakip bu şehre Erzen ve Türk hâkimiyetinin ilk safhalarında bu adın sonuna eklenerek Arzırum daha sonrada Erzurum şeklinde söylene gelmiştir.
Erzurum şehir merkezinde inşa edilmiş 21 türbe bulunmaktadır. Palandöken'in eteklerinde kurulu, köklü bir tarihe sahip Erzurum'da gezerken Anadolu'nun tarihinde keyifli bir yolculuğa çıkacaksınız.
Erzurum, Anadolu'nun en eski yerleşimlerinden biri ve tarihi eserleriyle çevrili bir şehir olan Erzurum'da keşfedeceğiniz pek çok tarihi ve tabii güzellikler var. Mesela; medreseleri , Türbeleri, camileri, minareleri vs. eserleri görüldüğü gibi.
Medreseler: Erzurum'un geçmişini keşfetmek isterseniz Yakutiye Medresesi (Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi) Erzurum'da mutlaka görmenizi, özellikle Yakutiye Medresesi tarihi bir eser olması nedeniyle de görülmeye değer.
Tarihi eserler: Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Erzurum tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptı. Erzurum Kalesi, Üç Kümbetler, Çifte Minareli Medrese, Çobandede Köprüsü, Rüstempaşa Bedesteni, Erzurum Saat Kulesi (Tepsi Minare), Lalapaşa Camii, Erzurum Ulu Camii, Erzurum Murat Paşa Camii, İbrahim Paşa Camii, Derviş Ağa Camii gezmenizi tavsiye ettiğimiz tarihi eserler ve mekanlardır.
TABİI GÜZELLİKLER
Yalnızca tarihi değil tabiı güzellikleride pek çoktur Erzurum’un. Meteoroloji haberlerinde kışın soğuk havasıyla hatırladığımız Erzurum, Dadaşlar diyarı olduğu kadar, tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleri, Palandöken ve Konaklı Kayak gibi kış sporlarıyla hatırlanan bir şehrimiz.
Erzurum Çifte Minareli Medrese: Tabii ki Dünya’nın tüm güzelliklerini ziyaret ettiğimiz bu Medrese,1253 yılında Anadolu Selçuklu zamanında yapılmış eserin çifte minaresindeki rengarenk çiniler oldukça güzel. Adeta bembeyaz şehri renklendiriyor. Erzurum’un Rus işgali sırasında çalınan önemli parçalar bugün Leningrad Hermitaj müzesinde sergileniyor. (St. Petersburg) (Hatırlarsınız milyonlarca oyla 2014’te Dünya’nın en iyi dördüncü müzesi seçilmişti.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın kızı Hüdâvent Hatun tarafından 1253 yılında yaptırılmış olan bu medrese, Anadolu’nun en büyük mimari eserlerindendir. Hüdâvent Hatun’dan dolayı adına “Hatuniye Medresesi” de denilmektedir. Çifte Minareli Medrese’yi her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir ve bu sayede Erzurum’un simgesi haline gelmiştir.
Çifte Minareli Medrese Erzurum şehir merkezinde, Ulu Cami yanında Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi ile karşı karşıya bir konumda yer almaktadır. Her biri 26 metre yüksekliğindeki rengarenk çinilerle süslü çift minare, bu tarihi esere isim olmuştur. Avlulu, 2 katlı, 4 eyvanlı olup, 37 oda ve bir camiye sahiptir. 1.824 m2 (38m x 48 m) lik bir alan üzerine kuruludur.
Taçkapısı, yükselen silindirik minareleri ve çinilerle süslü bu minarelere “Allah”, “Muhammed” ve “ilk dört büyük halife” nin isimleri de işlenmiştir. Anlaşılıyor ve görülüyor ki, necib ecdad hangi eseri meydana geirmek istedilerse illaki manevi bir değere isnad ettirmişlerdir. Rabbimizin isimlerini yazmaları, sevgili rasulümüzün mübarek ismini yazmaları ve hulefa-i raşidin efendilerimizin isimlerini yazmaları!
Çünkü bu isimler kendi haline değildirler. Onların olduğu yerlerde feyiz olur nur olur manevi esrar ve hıkmetler meydana gelir. Çünkü onların ruhaniyetleri nerde hazırsa orada huzur ve bereket var demektir. Yani sen ben onlarla beraberiz diyebilmektir. (Devam edecek)