Mustafa Özyurt

Kul hakkı

Mustafa Özyurt

Aziz okuyucu kardeşim! Bilki, şeriâtsız tarikat, tasavvuf düşünülemez. Şeri’âta kıl kadar aykırı şey gerçek tasavvuf değildir. Bu ölçüyü asla unutma. Kul hakkı bunlardan birisidir unutmayalım ve bu husustaki menkıbesini dikkatle okuyalım Bayezid-i Bestami k.s. hz.nin:

Yağmurlu bir havada, Cuma namazına gitmek için evinden çıktı. Sağanak halinde yağan yağmur, yolu çamur haline getirmişti. Yağmur bitinceye kadar bir evin ihata duvarına dayandı. Çamurlu ayakkabılarını duvarın taşlarına sürererk temizledi. Yağmur yavaşlayınca, camiye doğru yürüdü.     Bu sırada aklına bir mecusinin dıvarını kirlettiği geldi ve üzülerek: “Onunla helallaşmadan nasıl Cuma namazını kılabilirsin? Başkasının dıvarını kirletmiş olarak nasıl Allahın huzurunda durursun?” diye düşündü. Ve geri dönüp, mecusinin kapısını çaldı. Kapıyı açan Mecusi; “Buyurun, bir arzunuzmu var?” diye sorunca;

-“Sizden özür dilemeye geldim” dedi. Mecusi, hayretle; Ne özrü” diye sordu. O da;

-Biraz önce dıvarınızı çamurlu ayaklarımı temizlemek kasdıyla kirlettim. Bu doğru bir hareket değil. Yağmurun şiddeti bana bu inceliği unutturdu.” Deyince, Mecusi hayretle;

- Peki, ama ne zararı var?”. Zaten dıvarlarımız çamur içinde. Sizin ayağınızdan oraya sürülen çamur bir çirkinlik veya kabalık meydana getirmez.” Dedi. Bayezid-i Bestami k.s. hz;

- Doğru ama bu bir haktır. Ve sahibinin rızasını almak lazımdır dedi. Mecusi;

- Size, bu inceliği, insan haklarına bu derece saygılı olmayı dininizmi öğretti? Diye sorunca;

-“ Evet, dinimiz ve bu dinin peygamberi olan Muhammed a.s.v. öğretti” dedi. Mecusi;

-“ O halde biz, niçin bu dine girmiyoruz?” diyerek kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu.(Altunsilsile s.93)

HABİB-İ NECCAR (ANTAKYA)

Kurtuluş caddesi ile Kemalpaşa Caddesi kavşağında bulunan cami, Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalının adını taşımaktadır. Caminin kuzeydoğu köşesinde 4 m. Derinde Habib Neccar türbesi vardır.

Bugünkü cami Osmanlı dönemi eseridir. Etrafı medrese odaları ile çevrili  cami avlusundaki şadırvan 19. Yüzyıl eseridir. 

Bayezid-i Bestami k.s.yu ziyaretten sonra, gönül ferahlığı ile Yasini Şerifin sahibi Habibi Neccar hazretlerinin memleketi Antakyaya doğru devam ediyoruz. Şimdi ziyaret ettiğimiz bu büyük zatı tanıyalım. İleridede anlatılacağı gibi, bu mühim hadisede Ahir zaman peygamberinin geleceğinide haber verme hadisesi var. Habib-i Neccar, Ms. 40 lı yıllarda Antakyada yaşamıştır. Yani Rasulüllahdan 540 sene evvel.

Roma döneminde Antakya halkı putperest olduğu için, Cenab-ı Hak Hz. İsa 'ya Antakya halkı için iki resul göndermesini emreder. Hz. İsa antakya halkı için 2 resul, daha sonrada bir resul daha gönderir. Resulların halkı İrşada devam etmesine ilk inanan Habib-i Neccar olur. Antakyalılar bu olaya inanmayarak, resulleri taşlayarak öldürmeye karar verirler. Habib-i neccar uzaklardan koşup gelerek, resullerin doğru söylediklerini ve onlara inanmaları gerektiğini söyler. Burada bulunan putperestler Habib-i neccar 'a bunlar seni kandırmışlar, ya eski dinine dönersin yâda ölürsün şeklinde tehdide başlarlar. Ve Habib-i neccar ı öldürürler, Habib-i Neccarın şehit edilmesi ile ilgili birçok rivayet vardır.

Bunların en yaygın olanı ve halkın anlattığı olay şöyledir:  

Habib-i Neccar kopan başını koltuğu arasına almış, Kur'andan ayetler okuyarak bir süre dolaşmış ve bugün türbesi bulunan yere kadar gelerek, buraya düşmüştür.  Habib-i Neccar ve Yasin Suresi: (Kaynak: http://www.antakyarehberi.com/tarih/habibneccar.htm)

Antakya 969 yılında Bizansın eline geçen Antakya, 1084 yılında Kutalmış oğlu Süleyman Şah komutasındaki Selçuklu orduları tarafından yeniden ele geçirilmiştir. Antakya 1268 tarihinden bu yana Türk şehri olarak kalmıştır. 1516 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında şehir Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları