
Kılıç Arslan 2
Mustafa Özyurt
Dünya fani ahret bakidir. Muhteşem kişi anlaşmada sıkıntı vermez. İyi bir insan, sükûnet sahibi olur, vasıyet ve nasihati dinler. Zinadan, fenalıklardan, fuhşiyattan kendini korur. Bilinsin ki, insanlara ikbal ve saltanat güneşi baki değildir. Sultan ıı. Kılıçarslan numune alacağımız sultanlarımızdan birisidir. Sultan Kılıçarslan, Sultanlık bağının taze fidanlarından, ilahi lütuflar bahçelerinin çiçeklerinden Türkeye Selçuklu Devletinin beşinci sultânıdır. Birinci Kılıç Arslan’ın torunu ve birinci Mesud’un oğludur. II. Kılıç Arslan, babasının sağlığında, 1144 senesinde Elbistan Meliki oldu. Daha sonra, babası onu Konya bölgesine idareci yaptı. Sultan Mes’ud, daha sağlığında II. Kılıç Arslan’a muhteşem bir merasimle taç giydirip, 1155 senesinde tahta geçirdi. Bütün oğullarına ve oğullarına ve komutanlarına da bi’at ettirdi. Sultan I. Mes’ûd’un 11056 senesinde vefatıyla, Kılıç Arslan Türkiye Selçuklu Devleti Sultanı oldu. Kılıç Arslan, ülke içinde sükûneti ve komşu Türk beyleriyle anlaşma sağladı. 1159 senesinde Eskişehir yakınlarındaBizans İmparatoru Manuel’i mağlup etti ve bölgeden uzaklaştırdı.
Anadolu Selçuklu Devletinin en büyük hükümdarlarından olan II. Kılıç Arslan, Anadolu’da milli birliği te’sis için çalıştı. Miriokefalon meydan muharebesini kazanarak Türkiye’nin Türk yurdu olarak kalmasında mühim rol oynadı. Takîp ettiği iskân siyaseti ile Türkmenlerin yerleşik hayata geçmelerini sağladı. 1170- 71 yılında Daruzzafer adını verdiği Aksaray’ı askeri bir üs haline getirmiş ve camiler, zaviyeler, medreseler ve bir kervansaray yaptırmıştır. Tarımı desdeklemiş ve çifçilere yardımda bulunmuştur. Konya da Alâaddin tepesindeki Sultaniye medresesi ve Altunapa medresesi onun zamanında yapılmıştır.
DÜNYA FANİ AHIRET BAKîDİR
Selçuklu Sultanı Sultan Mes’ud’un oğlu Sultan-ı Saîd Kılıç Arslan, gençlik ve olgunluk çağlarını büyük hizmetlerle geçirip, yaşlılık dönemine ulaştığı ve kendisinde zaîflik alametleri müşahede ettiği zaman, onbir evladından yaşca en küçüğü olan Gıyaseddin Keyhüsrev, yaşı küçük olmakla beraber babasına yakınlığı ve hizmeti en çok geçen evladı idi. Sultan, oğlunu yanına oturtup, şu nasihatı ve vasiyetini söyledi.
“Kıymetli yavrum! Artık ben bu fanî âlemden göçmek üzereyim ve ahıret azığı, kazancı olacak şeyleri hazırlamakla meşgulüm. Sen ise Sultanlık bağının taze fidanı, ilahi lütuflar bahçesinin çiçeğisin. Benden tahta sen çıkacak ve bu devleti idare edeceksin. Bu hususta sana vasıyet ve nasihatım vardır. Seni on bir kardeşin rasından tercih edip, seçtim. Sende sultanlık istidadı görüyorum. Bu Müslüman milletin başına geçeceksin. Onlar, sana Allahü Teâlânın emanetidirler. Onları sana havale ediyorum. Kur’anı kerimdeki Lokman süresi on iki, on altı ve on yedinci ayet-i kerimelerini sana nasihat ve vasiyetim olarak seçtim. Bütün ömrün ve saltanatın boyunca bunlara sıkı riâyet edeceksin:
“Ey oğulcuğum” Allahü teâlâ’ya şirk koşma! Çürkü şirk elbette büyük bir zulümdür... Namazını dosdoğru kıl. Emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker eyle. Yani İslam dîninin emirlerini ve yasaklarını Allahü Teâlânın kullarına tebliğ eyle. Başına gelenlere de sabreyle. Çünkü bunlar kat’i surette farz edilen işlerdendir. İnsanları küçümseyip, yüz çevirme. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Allahü teâlâ kendini beğenip övünen kimseyi, şüphesiz ki sevmez. Sevgili yavrum! Hükümdarlar adaletle hükmedip, etmediklerinden süâl olunacaktır. Nitekim Allahü teâlâ Kur’anı kerimde Nahl suresi doksanıncı ayet-i kerimesinde meâlen bu hususta şöyle buyuruyor: Muhakka ki, Allahü teâlâ size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınları gözetmeyi emrediyor. Zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor. Size böylece öğüt veriyor ki, beniseyip tutasınız.”
“Sevgili yavrum! Şu geçip giden dünyanın hiç kimseye kaldığı görülmemiştir. Onun gülüşü yağmur bulutu gibi gelip geçicidir. İnsanı biraz güldürürse bir sene ağlatır.”
Kılıç Arslan, daha sonra yanına çağırttığı devlet erkânına dönerek; “Benim ikbal ve saltanat güneşimin artık zeval vakti yaklaştı. Ümid edirim ki, şu devlet hükümdarsız, bu belde sultansız kalmaz. Biri giderse muhakkak diğeri gelir. Dünya asla hükümdarsız olamaz. Oğlum Gıyaseddin Keyhüsrev, padişahlığa yakışan üstünlük ve ahlaka sahip bulunuyor. Bu hususta kardeşlerinden daha olgun, üstün ve diğer hükümdarların da fevkında bir kabiliyete sahiptir. Onun bu hususiyetleri apaçık olduğundan, hepiniz görüyor ve takdir ediyorsunuzdur. Bu sebepledir ki, benden sonra saltanatın idaresini o ele alacaktır. Onu veahd tayin eyledim. Bu devletin kapusunu ona açtım. Bizzat ben hayatta iken huzurunuzda bunu bildiriyor ve açıklıyorum. Onu taç ve tahtımın ve saltanatımın varisi olarak ilan ediyorum. Artık kendimi aradan çekiyor, her şeyi ona devrediyorum. Size lazım olan ilk şey onu bi’at edip, emrine tabi olamınızdır. Kılıç Arslan; Abdulhaluk Çay (Devam edecek)