Mustafa Özyurt

İstidat Ve Kulların Fiilleri

Mustafa Özyurt

İmamı Mâtürîdîye (r.a.)göre bir insanın kendi kudretini herhangi bir işin iki tarafına da (yâni, yapmaya ve yapmamaya) kullanma selâhiyeti vardır. Bu hakikati ilk önce İmam-ı Âzam Hazretleri keşfetmiştir.
İnsanın bedeni ve onun ihtiva ettiği bütün azaları mahlûk olduğu gibi ruhu ve onun hassası olan bütün duyguları ve lâtifeleri de mahlûktur. Biz bu mevzuyu Hadimi’den dinlemeye devam edelim:
Kulların fiilleri için muhayyerlik vardır. O fiille sevap da elde eder taat da bulunursa. Azap da elde eder isyan da bulunursa. Güzel amel de kulların fiillerindendir. Yani dünya da medh (Övgü), ahiret de ise sevabın güzelliği Allah Talanın rızası ile olması. Rıza ve muhabbet Allahtandır. Ama kabih (çirkin) olan fiiller, Allaha yüz çevirmekten kaynaklanır. Onun gazap ve keraheti kulun fiiline dayanır.
Çünkü Hz. Allah ayetinde: (Zümer s.ayet “Allah Teâlâ, kulları için küfre razı olmaz” buyurmuştur.
Sevaba nailiyet, rahmet ve mağfirete müstehak olmaktır. Bu ise Allahın fazlındandır. Yani müstehak olan kullarına ihsan ve ikramıdır.
Çünkü bir ayetinde Rabbimiz ”Kim Allaha mülakı olmak isterse, salih amel etsin” buyurmuştur. Asiler Allahın emirlerine icabet etmediklerinden adilce ıkaba çarptırılacaklardır (cezaya). Kendi isyanlarından dolayı olduğu için. Onlara zulüm yapılmamış, ama ısyanlarının karşılığını göreceklerdir. (b.s.231
İSTİDAT; iki manaya ıtlak olunmaktadır. 1. Fili: Yani fiil ile beraberdir. İstidadın anlatılmasının manası sebebi nedir? diye soruldu. Biz deriz ki: İstidadın aslını isbat cebri nefi içindir.
2-Sebepler: Aletlerin selameti için bir manaya itlak olunur. Mesela, hissiyyat ve azaların selameti, şu ayeti celile de buyurulduğu gibi. Hac etmeye yol selameti olan, gücü yeten insanlara Allah Teâlâ haccı farz kılmıştır.
Allah Tealadan teklifin sıhhati, emirler ve nehiler de kulun istidadına göredir. Allah Teâlâ hiç bir emir ve yasakta kullarına güçlerinin yetmeyeceğini teklif etmemiş ve yüklememiştir.
Ve her ölen, vakti geldiğinde çeşitli sebeplerle eceliyle ölür. Kimisi katledilir, kimisi hastalanır. Vs. ama her ölüm ecelledir. Sebepler muhteliftir. Ecel birdir. Ölümden sonra, kabir mü’minler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kâfirler için ve mü’minlerin isyankârları için azab yeridir. Cehennem çukurlarından bir çukurdur. (b.s.232)

TAATIN NİMETİ VE MÜNKER NEKİR SÜALİ

Kabir de ehli taâtın nimetlenmesi, Allah Tealanın onun hakkında bildiği ve murat ettiği şeylerdir ki, bunlar lütuf nevilerinden, ihsan sınıflarındandır. Mü’minler hakettiği rutbe ve salahı nisbetinde nimetleneceklerdir.
Fahri Kainatımızın s.a.v.: “Kabir cennet bahçelerinden bir bahçe, cehennem çukurlarından bir çukurdur” buyurduğu gibi.
Kabirde münker ve nekir meleklerinin süâli vardır. İsimlerinin böyle olması şunun içindir. Onu gören kimse onu inkâr eder, yani tanımaz. Çünkü onlar, insanlardan ve cinnilerden ve hayvanlardan hiç birine benzemezler. Onlar gök ve simsiyah olarak münafık ve kâfirlere, asilere görünürler.
Mü’inlere ise belirsiz olarak nitelendirilir ki, onu görünce sebatı artsın. Mü’minin dışındakilere de azap kılındı. Devani’nin zikrettiğine göre Rasülullah s.a.v. buyuruyor ki: Meyyit kabre konduğu zaman iki tane siyah gök renkli melek gelir. Bunlara Münker ve Nekir denilir. O melekler, mevtaya derler ki: Bu bu kişi hakkında ne dersin?
Eğer mü’min ise bu Allahın kuludur. Ve Rasülünün ümmetidir. EŞHEDÜ ELLA İLAHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VE RASÜLÜH “ diyerek cevap verir.
Akıbinden mevtaya: Biz seni bu kelime-i şehadetle bildik yani sen bu hal üzerinesin derler. Ve onun kabrini yetmişe yetmiş zira genişletirler. Sonra kabir onun için nurlanır.
O kişi: Ehlime döneyim haber vereyim der. Meleklerden biri ona: Sen artık ehline dön ve onlara haber ver der. Akıbinden o mevtaya: Sen ancak sevgilinin sevgilisini uyandırdığı gibi ki ancak onu sevgili ehli uyandırır. Damad ve gelinin uyuduğu gibi Allahın baas’ine kadar (tekrar dirilme anına kadar) uyu derler.
Eğer münafık ise, kelime-i şehadet getiremez. Ve süâllere, ne olduğunu bilmiyorum, insanlar söylüyorlardı diye cevap verir. Süâl melekleri ona: Biz zaten senin o haliyin bilincindeyiz. Yani sorulanlara cevabı “Ben bilmiyorum”olur.
Ve akıbinden, arza denilir ki ”bunu sıkabildiğin kadar sık. Acıtabildiğin kadar acıt, iğey kemiklerini bükünceye kadar sık denir. Arz kendine verilen talimat üzere o kişinin kemikleri birbirine girinceye kadar sıkar. Ve bu hal, Allah Tealanın tekrar dirilteceği güne kadar devam eder. Rabbimiz böylelerinden etmesin. (b.s.236) (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları