
Hz. Rabiatü'l- adeviyye
Mustafa Özyurt
Rabiatü’l-Adeviyye son derece tevekkül, sabır ve her türlü güzel ahlaka sahip, dünyaya değer vermeyen, Rabbinin rızasından başka bir şey düşünmeyen, gece ve gündüzünü ibadet ve tefekkürle geçiren, hayatı boyunca çok işkence ve eziyet görmesine rağmen sabreden, bir veli olarak anılır.
Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer. Namazını bitirdikten sonra şöyle bir duada bulunur ;
Ya rabbi c.c şu vakitte bir çok kimse uyudu, bir çoğu sevdiğine gitti, bende sana geldim, çünkü benim sevdiğim sensin
Sonra zikire başladı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.
Bir hırsız girdi evine biraz sonra, bakındı sağına soluna, oldukça az ve eski eşyalarn olduğu fakir birinin eviymiş bu ev diye düşündü. Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü.Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktıki kapı yok ! Az önce girdiği kapı hiç biryerde yoktu, her yer duvardı.
Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı, kapı orada duruyordu.Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu ! Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı.Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dediki ;
Ey hırsız! Seven uyudu ama sevilen ayakta!
Hırsız şaşırmış, korkuyla karışık bir ruh hâline kapılmıştı. Hemen abdest alıp orada namaza durdu. Rabia bundan sonra ellerini kaldırıp dua etti: Yâ Rab, bu muhtaç, benim evimde alacak bir şey bulamadı, onu Senin kapına gönderdim. Sen elbette benim gibi değilsin. Onu boş çevirmezsin.
Namazı bitiren hırsızın, tevbe, istiğfar etmeye başladığını duyunca, bu defa da şöyle yalvardı: Yâ Rab, bu adam kapında birkaç dakika bekledi, hemen kabul ettin; ama bu âciz, bütün ömür boyu kapındayım, hâlâ böyle kabul edilemedim! Kalbine doğan ses şöyleydi: Üzülme, onu senin hürmetine kabul ettik!
Bir başka kayıtda da Hırsızın tövbesi şöyledir: Hz. Rabia bir gece, evinde geç vakitlere kadar namaz kılarken hasırın üzerinde uyuyakalır. Bu arada evine hırsız girer. Hırsız her tarafı arar ama çalacak birşey bulamaz. Giderken Hz. Rabia’nın dışarıda giydiği örtüsünü alır. Evden çıkarken yolunu şaşırır ve kapıyı bulamaz. Geri dönüp örtüyü aldığı yere bırakınca bu sefer rahatlıkla kapıyı bulur. Bu hal yedi defa tekrarlanır. Yedinci defa tekrar örtüyü eline alınca, “Ey kişi kendini yorma. O yıllardır kendini bize ısmarladı. Şeytanın ona yaklaşma gücü yokken, hırsızın onun örtüsüne yaklaşması mümkün müdür? O uyuyorsa da dostu uyanıktır ve onu korumaktadır” diye bir ses duyar. Bu hadiseden korkarak dışarı fırlayan hırsız, tövbe eder.
Bir sohbetlerinde Hasanı Basri ks: ─Nasıl ki erkeklerin aslanları varsa, dişi aslanlar da vardır, dedi.
─Kimdir bu dişi aslan? diye sorulunca, o da dişi aslanın Rabiatül Adeviyye olduğunu söyledi. Bunun üzerine, zamanın şeyhleri ve mürşid’leri Rabiatü’l-Adeviyyenin evine ziyarete geldiler. Rabiatül Adeviyyenin evi o kadar mütevazı idi ki, dünyalık birkaç parça eşyadan başka hiç bir şey yoktu. Evinde ışık dahi bulunmamakta, karanlık bir yerdi. Gelen ziyaretçiler, Rabia anamızı tebrik edip, bu makama nasıl geldiğini soracaklardı. Hasanı Basri o karanlıkta: ─Sen sağa, sen sola, sen de buraya otur, diyerek, herkesi yarım ay şeklinde topladı.
Bundan sonra: “Mallarınız, çocuklarınız sizin için birer fitnedir.”(Teğabün /15)
“Sakın ola ki, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ın (cc) zikrinden alıkoymasın” (Münafıkun /9)
Ayetlerini okuyarak sohbete başladı. Çeşitli ayet ve hadislerle Allah’ı (cc) sevmenin yollarını anlattı. Daha sonra sözü Rabia anamıza bıraktı. O mübarek kadın da:
─Herkes sevdiğinden bahseder. Ben Allahü Teâlâ Hazretlerini öyle seviyorum ki Muhammed’il-Mustafa’ya dahi kalbimde yer kalmadı, deyince, orada bulunanların hepsi “Allah, Allah” diye hayıflanıp ağlamaya başladılar.
Rabiatül Adeviyye (ra)’ın sözlerinden anladığımız O’nun hem Rasulullah’ta hem de Allahü Teâlâ da fani olduğudur.
Hasanı Basri, kadınları irşad edecek, onlara Allah ve Resulü’nü sevdirecek bir insanla hayatına devam etmek istiyordu. Bu sebeple Rabiatül Adeviyye ile evlenmek istedi. Onunla görüşmeleri için aracılar yolladı. Rabiatül Adeviyye bu teklifi duyunca:
─Ben dokuz nefsime sahip oldum da, O bir nefsime mi sahip olamadım mı? Hayır, istemiyorum, deyip aracıları geri yolladı.
Cevabı duyan Hasanı Basri Hazretleri: ─Eyvah! Teklifimi nefsanî zannetmiş, yanlış anlaşılmışım, deyip, bizzat kendisi yanına gitti. Ona:
─Ya Rabia! Biz seni burada mahcup gördük. Seni Allah için nikâhlayıp, haneme götürmek istedim. Tüm mü’minlerin senden ve senin ilminden istifade etmesini arzuladım, deyince.
Rabiatül Adeviyye: ─Eğer benim son nefesimde imanla gideceğime, kabrimde suallere cevap verebileceğime, sırat köprüsünden geçebileceğime dair bir ruhsat, bir imza verebilirsen, hemen kıyalım nikâhımızı, dedi. Bunun üzerine Hasanı Basri Hazretleri:
─Katiyen böyle bir şey yapamam, deyip ağlayarak evine gitti. Bu olaydan kısa bir süre sonra Rabiatül Adeviyye vefat etti. O’nun tabiri ile: “Âşık, maşukuna kavuştu”. Devamında bakınız Hasanı Basri hazretleri ne yaptı. Mürşidi onu nasıl değiştirdi? (Devam edecek)