Mustafa Özyurt

Hizmet Muvaffak Olsun Da

Mustafa Özyurt

İla-i kelimetüllah ve yüce İslam dininin bu zamanlara kadar gelmesi kolay olmamıştır. Rasulüllahın prensibi üzere devam eden sünneti seniyyeden milim dahi uzaklaşmadan, hizmette birbirleri ile yarış eden Rasulüllah s.a.v.’in güzide sahabeleri sayesinde İslam dini ve yüce kitabımız bu gün bizlere kadar ulaşmıştır. Onların ilim ve irşat varisliğini yapanlarda, bu gün o hizmeti devam ettirmektedirler. Süleyman Hilmi Tunahan Efendi hazretleri bunun en güzel örneğini vererek;
” Hizmette muvaffakiyet olsun da, isterse bizim yerimiz caminin papucluğu olsun” diyerek islama hizmetin her şeyin üstünde olduğu mesajını vermiştir. Ceddi Hz. Fatihe dayanan bu büyük zatın bu sözünü kulaklara küpe yapmalı. Evet, ancak dine hizmetle hidayet dairesi içerisinde kalınabilir, Allahımız (c.c.) bizleri hidayet dairesinden ayırmasın. Rasulüllahın arkadaşlarının bu husus da ne kadar gayretli olduklarını, Tebuk savaşı için yaptığı yardımdan yola çıkarak, Hz. Osman (r.a.)dan başlayarak öğrenelim;
Hz. Osman, ordunun techizinde en büyük yardımı yapmıştı. O, üçyüz deve, yüz at bağışlamış, ayrıca bin altın lirayı Resulullah'ın kucağına dökünce, Allahrasulü s.a.v.
"Ey Allah'ım! Ben Osman'dan râzıyım, sen de razı ol” diye dua etmiş ve Osman'ın bundan sonra olmuş olacak şeylerden bir sorumluluğunun bulunmayacağını bildirmiştir (Ahmed b. Hanbel, IV, 75;). Allahın sevgili rasülünün duasları bu günde tazeliğini korumaktadır, böyle biline. Ayrıca Hz. Osman'ın birer altın sarfı ile onbin askeri techiz ettiği, su içtikleri kapların ağız bağlarına ve askı iplerine kadar sağlanmadık ihtiyaçlarının bırakmadığı nakledilmiştir. (Ensâbü'l-Eşraf, 1, 368).
Malî durumu zayıf olanlar da ellerinden gelen yardımı yapıyorlardı. Hz. Peygamber;
"Kim bugün bir sadaka verirse sadakası kıyamet günü Allah katında onun lehine şahitlikte bulunacaktır" buyurunca, bir adam başına sardığı sarığı vermiş, siyah hor görünüşlü bir yoksul da çok güzel bir deveyi bağışlayıp gitmişti. Ebû Ukayl iki ölçek hurma karşılığında sabaha kadar su çekmiş, bir ölçeğini ev ihtiyacı için ayırmış, bir ölçeğini de orduya bağışlamıştı. Hz. Peygamber onun için de hayır ve bereketle dua etti.
Başka bir yoksul Utbe b. Zeyd ise malı, mülkü, biniti olmadığı için cihata hiçbir katkısı olamayışından çok üzgündü. Gece namazından sonra Allah'a niyazda bulundu, imkânlarının olmayışından yakındı. Ertesi gün sıkılarak, alay edilmeyi göze alarak çok az bir meta'ı Hz. Peygamber'e getirdi. Bu da sadakalara karıştırıldı. Ertesi gün Hz. Peygamber az bir sadaka veren bu yoksulu davet etti ve şöyle buyurdu:
"Muhammed'in varlığı, kudreti elinde bulunan Allaha yemin ederim ki, sen sadakası kabul olunanların Divan'ına yazıldın" (İbn Kayyim Mısır 1390/).
Kadınlar da ellerinden gelen yardımı yapmaktan geri durmuyorlardı. Ümmü Sinan el-Eslemiyye şöyle anlatır:
"Hz. Âîşe'nin evinde Resulullah (s.a.s)'ın önüne serilmiş bir örtü gördüm ki üzerinde bilezikler, bazubentler, halhallar, yüzükler, küpeler, develerin ayaklarını bağlayacak bir takım kayışlarla, kadınlar tarafından gönderilen ve savaşta işe yarayabilecek bir takım şeyler bulunuyordu"(Meğâzî, III,991).
Tebük Seferi ve Münafıklar:
Tabiidir ki, münafıklar, hiçbir zaman fitne ve fesattan geri durmayacakları biline. Münafıklar, müminleri başarıya götürebilecek her önemli işte olduğu gibi gerek Tebük gazvesi hazırlıkları ve gerekse yolculuk sırasında bozgunculuk yapmaktan geri durmadılar.
Münafıkların başı Abdullah b. Ubey b. Selül; "Muhammed Roma devletini oyuncak mı sanıyor? Onun ashabıyla birlikte yakalanıp esir olacaklarını gözümle görmüş gibi biliyorum" diyerek halka korku ve ümitsizlik vermeye çalışıyordu. (Ahmet C. Paşa, P.Kıs.206).
Münafıklardan bir topluluk hiçbir özürleri olmadığı halde Tebük seferine katılmamak için Hz. Peygamber'den izin istediler. Allah'ın Resulu seksenden fazla münafığa izin verdi. Kimi münafıklar da ganimet almak için Tebük ordusuna katılmış ve gittikleri yerlerde bozgunculuk yapmaktan geri durmamışlardır (Taberî, Tarih, III, 142).
Orduya özürsüz katılmayan münafıklarla ilgili çeşitli ayetler indi. Bazıları şunlardır: "Onlardan bazısı peygambere: "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" diyordu. Bilin ki onlar zaten fitne içine düşmüşlerdir. Şüphesiz cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatıcıdır" (et-Tevbe, 9/49). "Cihatdan geri kalanlar, Allah'ın Resulune muhalefet ederek oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat etmeyi hoş görmediler. "Bu sıcakta savaşa çıkmayın " dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır". Keşke bilseydiler. Yaptıklarının cezası olarak, artık az gülsünler çok ağlasınlar" (et-Tevbe, 9/81, 82)

Yahudi Süveylim'in Evinin Yakılması
Münafıklardan bazı kişilerin Yahudi Süheylim'in Casum mevkiindeki evinde toplanıp, Tebük gazasına çıkacak halkı Hz. Peygamber'in etrafından dağıtmak üzere toplandıkları haber alındı. Bunun üzerine Allah rasulü Talha b. Ubeydullah'ı bazı sahabelerle birlikte onlara gönderip Süveylim'in evini ateşe vererek üzerlerine yıkmasını emretti. Emir yerine getirildi. Dahhâk b. Halîfe evin damından atlayınca ayağı kırıldı. İbn Übeyrık ve arkadaşları ise damdan atlayıp kaçtılar (Diyarbekri, Hâmis, II, 124). (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları