
Hicaz Yolu- Suriye
Mustafa Özyurt
Tarih boyunca insanlar, hem kendilerini ve hemde eşyalarını bir yerden bir yere nakil yolunda pek çok icatlar geliştirmişlerdir. Bu icatları, kimisi iyi yerde kimisi kötü maksatlarda kullanmışlardır. Ama dinini, tarihini ve İslam âlemi başta olmak üzere, bütün insanlığa hizmeti Allah rızası için gaye edinen ecdadımız farklı idi, Ziya Paşa’nın dediği gibi;
Ayinesi işdir kişinin lafa bakılmaz;
Şahsın görünür rutbe-i aklı eserinde.
Osmanlı Devleti, hızla değişen dünya şartları karşısında, sömürgeci devletler safında yer almamış. Bilakis toplulukların hayatlarını huzur içerisinde geçirebilmeleri gayreti içerisinde olmuşlardır. Bunu en iyi düşünenlerden biriside cennetmekân II. Abdulhamidhan olmuştur. Bu maksatla Hicaz Demiryolu Hattı projesini başlatmış ve de muvaffak olmuştur. Batılılara göre, böyle bir projeyi Osmanlı Devleti hayata geçiremezdi.
Hatta projenin imkânsız bir İslam birliği hayali” olduğunu düşünmüşlerdi. Yüce Sultanın gayretiyle, İslam âleminin yardımları ile proje gerçekleşmiş ve Hicaz Demir Yolu Rasulüllahımızın münevver beldesi Medine’ye kadar ulaşmış, oraya İstasyon Binasını yaparak İstanbul Haremini Medine-i Münevvere Haremine bağlamıştı. Yani bu faaliyetin, İslam birliğin hayalinin gerçekleşmesi bütün dünyada şaşkınlık meydana getirdi. II. Abdulhamidhan, yüzyılların tarihi, ilmi, dini ve kültürel birikimini topyekün İslam âlemine yaymaya çalışıyordu. Bizde bu tarihi yolculuğa, Hicaz Hattı güzergâhı Suriyeden Halepden devam edelim.
HALEP
İlk ziyaret edeceğimiz şehir Halep’tir. Türk sınırlarına yaklaşık 60 km. mesafede bulunan Halep, aynı zamanda Suriye'nin ikinci büyük şehridir. Halep, tarihinin en eski dönemlerinden günümüze kadar gelebilmiş çok eski bir şehirdir. Nüfusunun 4 Milyon'a yakın olduğu ifade edilmektedir. Büyük bir bölümü Osmanlı döneminden kalan çarşı, pazar, han ve bedestenlerinin zenginliği ve çeşitliliği ancak İstanbul, Bursa ve Gaziantep ile karşılaştırılabilir.
Halep Kapalı Çarşısı: Sokaklarının uzunlukları toplamının 10 km.den fazla olduğu söylenen çarşının büyük bir kısmı 15. Yüzyılda yapılmıştır. Ortadoğu'daki en uzun çarşı niteliğinde olan bu çarşı, birbirini takip eden hanlardan oluşmaktadır. Çarşı içindeki çok sayıda kervansaray günümüzde imalathane olarak kullanılır. Bu büyük çarşıda işkollarına göre Ayrılmış esnaflar genel olarak; turistik eşyalar ile baharat, halı kilim, ip, giysi, dokuma, el işleri ve baharat satarlar.
Şehrin nüfus yapısındaki renklilikte yüzyılların tarihi ve kültürel birikimini yansıtmaktadır. Arapça'nın yanı sıra Halep çarşılarında Türkçe, Ermenice ve Fransızca hala kullanılan dillerdendir. Halep ünlü ve görkemli kalesinin dışında cami, medrese ve muhtelif eserleri ile de tanınır.
Tarih boyunca ürettiği ipeği ve sabunları ile haklı şöhreti olan Halep'in çevresinde bol miktarda yetişen fıstıklarla yapılmış tatlıları da çeşitlilik ve lezzet açısından çok kalitelidir. Halep'in günümüzde koruma altına alınmaya çalışılan taş evleri büyük bir mimari zenginlik örneği sergilerler.
Halep Arapça'da ve diğer bazı Sami dillerinde süt veren demektir. Halep, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almış, Türkçe deyimlere ve Türk edebiyatına yerleşmiştir. "İşte Halep işte arşın" deyimi, Âşık Ömer'in "İşte geldim gidiyorum şen olasın Halep şehri" beyiti, bu meyanda sayılabilir.
Pek çok tarihçi Halep için "Doğunun Kraliçesi" terimini kullanmıştır. Yumuşak iklimiyle, kültür ve sanat çevresiyle, eğlence hayatıyla, zengin mutfağıyla insanları kendine çeken bir özelliği vardır. Kebabın kökeni tartışmalarında da Adana ve Urfa'ya rakiptir
Osmanlı İmparatorluğu'nda Bursa ve İstanbul'dan sonraki en önemli dokumacılık merkezi Halep olmuştur. İpekli dokumaları gibi. Osmanlı şehirciliğinin klasik bir örneği olan Halep'in özelliklerinden biri de Kayşani ismindeki taş cinsinin yapılarda kullanılmasıdır. Halep kalesi, hanlar, hamamlar, çarşılar, camiler, medreseler bu taşlardan yapılmıştır. Halepliler günümüzde bile evlerini taş kaplama yapmaya devam etmektedir. Selçuklu, Eyyubi, Memlük ve Osmanlı izlerini taşıyan Halep, Bursa, Konya, İstanbul'un bir alaşımı gibidir.
Mimar Sinan'ın yaptığı ilk cami olan Hüsrev Paşa Camii Halep'tedir.
Osmanlı şairi Nabi, Halep'te yaşamış, sonradan da İstanbul'dan kaçması gerektiğinde yine Halep'e giderek, yirmi beş yılını bu kentte geçirmiştir. Mevlana Celaleddin Rumi, Halep'teki medreselerde tahsil yapmıştır.
Ziyaret yerlerinden Halep Kalesi: Kale, Selahaddin-i Eyyubi'nin oğlu Malik el Zahir Gazi tepeyi haçlı ordularına karşı tahkim edilmiştir. Stratejik bir kale Şehirden 50.m. yükseklikteki doğal bir tepenin üstüne kurulmuş.
Zekeriya a.s. Camii (Umeyyed Camii): Şehrin en eski ve en ünlü camiidir. Halep kent merkezinde olan cami’nin yapımına Emevi Halifesi El Velid Bin Abdülmelik tarafından başlanmış ve 715-717'de Halife Süleyman döneminde bitirilmiştir. Ve Osmanlılar döneminde tamirler ve ekler yapılmıştır. Bu mübarek mabedi gezerken çok dikkatimi çeken husus;
Caminin bahçesinden başlayan nezafet, cami avlusuna girdiğimiz zaman hemen ayakkabılarımızı çıkarıyoruz. Mermerler üzerinde dahi çorapla yürüyebiliyorsunuz. İçeri girerken sizi feyizli ve ferah bir hava karşılıyor. İçerisinden meşhur Halep çarşısına çıkabiliyorsunuz. Huzurluca ibadetinizi yapıp, İçerisinde Hz. Yahya'nın babası Hz. Zekeriyanın türbesini ziyaret ediyorsunuz. (Devam edecek)