
Hendek
Mustafa Özyurt
Değerli okuyucu kardeşim, biz hazıra konduk. Biz bu dini aramadan bulduk. Selmani Farisi r.a. dediği gibi araya araraya bulmadık. Hâlbuki İslam ve kuran bize kadar gelişi türlü mücadeleler ve yüzbinlerce şehit vererek olmuştur. Hendek savaşının ehemmiyeti bu sahada en önemlilerindendir. Bu itibarla bu savaşı inceleyelim beraberce:
Hicretin 5 yılı Şevval ayında savaş taktiği hendek kazıldığı için bu ismi aldı. Düşman taraf da birden fazla gruplar olduğu için “hizibler grubu manasında Kur’anı Kerim de “ Ahzab harbi”denilmektedir. Yaklaşık 5,5 km. uzunluğunda, genişliği 9 m. derinliği ise 4,5 m. kadardı. Efendimiz s.a.av.) ordusunun arkasını dağa, ön tarafında Hendeğe bakmak üzere yerleştirdi.
Müslümanlar 3000, müşrikler ise müttefiklerle birlikte 10-12000 kişi civarındaydı. Savaş 20 gün kadar devam etti. Soğuk ve şiddetli fırtınanı baş göstermesi ve müşriklerin erzaklarının tükenmesi ise kaçışmaya başlamalarına sebeblerden biridir. Tabi ki bunun mucizevî sebebi vardı. Fahri kâinatımız, Müslümanları teşvik için bizzat kendisi toprak taşır ve mübarek elleriyle Hendek hafrına çalışırdı. Selmani Farisi, hem bedenen kuvvetli ve hem de bu misüllü işlere alışık olduğundan on kişinin işini görürdü.
Ensardan, Beşir i. Sadın kızı ki, Numan i. Beşir’e ve dayısı Abdullah i. Revahaya biraz hurma göndermişti. Allah onlardan razı olsun. O kızcağız geçerken Rasülüllah onu çağırdı. Ve şu hurmaları getir” diye buyurdu. O da, hurmaları Efendimizin iki avucuna koydu. Avuçları dolmadı. Fahri Âlem bir bez getirdi ve hurmaları o bezin üzerine yaydı ve Eshabı kiramdan birine emretti. Hendekte işleyenleri çağırttı. Takım takım geldiler, doyuncaya kadar yediler. Onlar yedikçe hurma ziyadeleşip o döşemenin etrafından taşardı.
Yine Ensar’dan, Cabir (R.A.) Hz. nin bir zayıf koyunu vardı. Bir gün hendek hafrine giderken o koyunu pişirmek ve biraz da arpa ekmeği yapmak üzere zevcesine emretmişti. Akşamüstü hanesine avdet ederken, Rasülü Ekremi akşam taamına davet etti.
Rasülü Ekrem ise” Bu akşam Rasülüllahla birlikte taam etmek üzere Cabir’in Hanesine buyurunuz” diye dellal çağırttı. Cabir ise yalnız Efendimizi davet etmiş olup böyle bir ordu halkı için hiç hazırlığı olmadığından ne yapacağını şaşırdı. Artık ne yapsın? Çare yok, hemen hanesine geldi ve bir miktar arpa ekmeği ile koyunu huzuru nebeviye getirdi. Fahri Âlem, ona bereketle dua etti.
Ve “ Bismillah deyip yedi. Badehü hendekte çalışanların hepsi geldiler. Takım takım oturup doyuncaya kadar yediler ve bir koyunu bitiremediler.
Bir mucize-i ilahi: Hendeğin bir yerinde bir kaya çıkmıştı. Külünkler işlemez oldu. Eshabdan bazıları Efendimize haber verdiler. Efendimiz oraya vardı. Mübarek eliyle külüngü aldı ve “ Bismillah” deyip vurdu. O kayanın üç de birini yerinden kopardı. Hemen: “ Allahü Ekber, bana Şam’ın anahtarları verildi. Vallahi ben şu saatte Şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum” diye buyurdu. Badehü yine; “ Bismillah deyip külünk ile vurdu. Ve kayanın diğer üçte birini daha kopardı. Hemen “ Allahü Ekber, Faris ikliminin anahtarları verildi. Vallahi, ben şu anda Medaini Kisranın beyaz köşklerini görüyorum” diye buyurdu.
Üçüncü defa olarak da yine “ Bismillah “ deyip külünki vurdu ve o kayanın bakıyyesini dahi yerinden kopardı. Yine “ Allahü Ekber. Yemenin anahtarları verildi. Vallahi ben şimdi Sana’nın kapılarını görüyorum” buyurdu.
Harp taktiği: Numan i. Mes’ud Gatfani, o esna da imana gelip ancak henüz islamını izhar etmemişti. Hendek kenarına gelip, karakolların izniyle beri tarafa geçti. Hemen huzuru Nebeviye girdi. Ve Kelime-i Şehadet getirdi ve “ Kabaili Arab, henüz benim ilamımı bilmezler. Emrederseniz şu halde dini islama bir hizmet edebilim” dedi.
Efendimiz: “ Muharebe bir nevi hud’a ve hiledir. Sen de bizim için bir hile ediver”, diye buyurdu.
Nuaym ise Eşca kabilesi eşrafından her işe yarar, cin fikirli müdebbir bir adamdı. Hemen kalkıp Beni Kureyza nahiyesine gitti ve Kaab i. Esed ile mülakat etti. Ona etrafındaki ileri gelenlere Nuaym, “ Ey Eşrafı Beni Kureyza! Sizi ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. Mücerred hulus ve muhabbetim hasebiyle kaç gündür sizin halinizi düşünüyorum” deyince Yahudiler:” Bizim sana her vecih ile emniyetimiz vardır söyle bakalım” demişler. Onun üzerine Nuaym:
Kureyş ordusunun usanmaya başladığını, pek sıkılırlarsa onları yalnız bırakacaklarını söyler, siz Muhammedilerin pençesine düşersiniz, anlaşmanız karşılığında artık yakanızı kurtaramazsınız. Bana kalırsa “ onlardan filancaları rehin alın ki, sizi bırakıp gitmesinler “ deyince Yahudiler, onun sözünü tasdik etmişler.
Nuaym, oradan kalkıp Ebu Süfyanın meclisine varmış. “ Haberiniz varmı? Yahudi taifesi Muhammedin ahdini bozduklarına pişman olmuşlar ve onunla gizlice ittifak etmişler. Suçlarını affettirmek üzere Kureyş ve Gaffan Eşrafından rehin suretiyle bir takım zatları verilmesini istemişler. Şayet ki, sizden rehin isterlerse sakın vermeyiniz. Zira bir takım eşrafınıza yazık olur” diyerek ruesayı Kureyşi şüpheye düşürmüş. Ebu Süfyan ise Beni Kureyza’yı yoklamak için” Biz, buraya sizin ruesanızı korumaya geldik siz ise ağır davranıyorsunuz. Burası ise bize uzun uzadıya barınacak yer değildir. Açlıktan askerimiz şikâyet ediyor, hayvanlarımız telef oldu, hep birlikte hücum edelim bu işi bitirelim” diye haber göndermiş.
Beni Kureyza “ Yarın Cumartesidir. Biz hiçbir iş yapmayız. Öbürsü gün yapalım ve bize eşrafınızdan 70 kişiyi de rehin verip hisarımıza tevkif edelim ve sizden emin olalım” diye cevap vermişler. Ruesayı Kureyş ise “ Biz size ne rehin veririz, ne de sizden imdat isteriz. Canınız isterse cenk edin, etmezseniz vebaliniz boynunuza. Biz çeker gideriz. Siz, Muhammedilerin pençesine giriftar olur belanızı bulursunuz” diyerek Beni Kureyza’ya haber göndermişler. Beni Kureyza dahi “ Nuaym’in dediği doğruymuş” diyerek pişman olup hisarlarına kapanıp muharebeden geri durmuşlar.
Nihayet bir gün, Efendimiz dua eder yüzünde beşaret gülücükleri görülür. Meğerki Cebrail a.s. “ Melaike ve rüzgâr ile yardım olunacağını haber vermiş”. Ve ikindi ile akşam arası büyük bir fırtına zuhur etti. Rüzgâr, hem soğuk hemde emsali görülmedik surette şiddetli esmeğe başladı. Rüzgârın yerden kaldırdığı toprak, müşriklerin yüzlerine ve gözlerine vurup göz gözü görmez oldu. Çadırları uçurtma gibi havada uçmaya başladı. Taam çömlekleri devrildi, dehşet verici bir hal aldı. Hepsi yeis ve korkudan kaçışmaya başladı. Böylece Hendek savaşı zaferle neticelendi. (Devam edecek)