Mustafa Özyurt

Hayat Bin Kays El Harrani (1185 )

Mustafa Özyurt

Peygamberler Şehri Şanlıurfa’dan yüreği yananlara sevgi yağmuru olup, çatlayan kalplere abı hayat şerbeti sunan Hayyât bin Kays el-Harrânî hazretlerinin manevi huzuruna Harran Ovasına geçiyoruz. Harrân'da yetişen evliyânın büyüklerinden, âriflerin ileri gelenlerindendir.
Nesebi; Hayât bin Kays bin Kahhâl bin Sultan el-Ensârî el-Harrânî'dir. Urfa'ya bağlı Harrân kazasında veya Irak’ın Harran şehrinde doğup yetiştiği için "Harrânî" nisbeti ile meşhûr oldu. Doğum târihi hakkında, kaynaklarda bir bilgiye rastlanamamıştır.
Su ile toprağın aşkının ne anlama geldiğini, uçsuz bucaksız Harran Ovasına bakınca insan daha çok anlıyor. Suyun değdiği her yer yeşiller giymiş bir geline dönüşüyor. Su eskiden Harran’a, hayat vermiş, aşk vermiş, kültür vermiş, medeniyet vermiş.
Şanlıurfa’dan Harran 45 km mesafede. Suyun topraktan uzakta olduğu zamanlarda Çukurova’ya pamuk toplamaya giden köylüler şimdi kendi tarlalarında kendi pamuklarını topluyor. Harran ovasına hayat veren, onu diğerlerinden farklı kılan iki şey var. Toprağa yaşama sevinci veren su ve insana yaşamın anlamına çağıran maneviyat fedaileri. Namını Harran’na nisbetle yaşadığı Harran’dan alan Hayyât bin Kays el-Harrânî bu toprağın manevi çeşmelerindendir. Asırlar öncesinden 1100’lü yıllarda Peygamberler şehrinin düzlüğündeki Harran’a yerleşen bu zat, burada insanlara yanmayı ve pişmeyi öğretmiş bir evliyadır. 1185 yılında Vefat edene kadar gönül dergâhına gelenlere ilminden feyizler verilmiş.
Türbesi 1195 tarihinde Harran surlarının kuzeybatı tarafında ve sur dışındaki mezarlığa inşa edilmiştir. Hz. İbrahim'in babası Azer (Tarah)'in de buraya defnedildiği söylenmektedir. Harrânî hazretleri adına yapılan camininKapısı üzerindeki kitabede;
Harrânî hazretlerini Sultan Nûreddîn Zengî, Kudüs Fatihi Sultan Selâhaddîn-i Eyyûbî gibi o günün devlet adamları ziyaret eder hayır duasını alırlarmış. Harran’da ne zaman kuraklık olsa Harrânî Hazretleri ziyaret edilir duası alınırmış. Onun duasından sonra Allah yağmurunu gönderirmiş.
Bugün manevi makamları yüzlerce insan ziyaret etmekte, çoraklaşmış ruhları rahmet deryasından bir katre ummaktalar. Çekmeyi başarmış.
Harrânî hazretleri, Ömrünün 50 senesine yakınını Harrân'da geçirmiş büyük bir velîdir. İnsanlar ve bâzı sultanlar, onu ziyâret edip duâsını alırlar, onunla berâber olmakla bereketlenirlerdi. Cömertliğiyle meşhûrdur.
İlimde Himmet ve tasarrufları “YediBeyzaya” benzetilirdi. Yed-i Beyza, Musa a.s.n mucize olarak gösterdiği beyaz ve parlak olan sağ eli olup, istediği vakit yakasına sokup çıkardıkça, güneş gibi bir ilahi nur parlamağa başlardı. Düşmanları bu nuru ilahiyi gördüklerinde, hemen kaçıp dağılırlardı. Harran halkının başı sıkıştıkça ona başvururlardı. Mesela Harran ovasında bazen günlerce suyun damlası bulunmaz olurdu. Hemen Harrânî hz.ne koşar onun duasını alırlardı. Duanın himmet ve bereketiyle yağmur yağar, halk susuzluktan kurtulurdu.(İslam ansiklopedisi s. 223)
Anadolu’da kurulan ilk üniversite olarak da bilinen Ulu Camii bizi ilmin ve dinin arasındaki dayanışmanın önemine işaret edercesine son kalıntıları ile ayakta karşılıyor.
Her yağmur yağdığında Harran’ı gül kokusunun sardığı, bunun sebebinin de Ulu caminin harcında gül suyunun olduğu, yağmurda ıslanan harcın etrafa gül kokusu yaydığı söyleniyor.
Harran’ın dikkatimizi çeken güzelliklerinden birisi de Harran evleri. Başka yerde göremeyeceğimiz bu evler Anadolu insanının iklim ve coğrafya şartlarına göre yaptıkları görülmeye değer yerlerdendir. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları