Mustafa Özyurt

Halilullah

Mustafa Özyurt

Hz. Allah, İbrahim (a.s) üsve-i hasene vermiştir. Yani onu en güzel her türlü üstünlüklerle zinetlendirmiştir. Onun sünnetlerini de bilmek lazımdır ki, onların bir kısmı şunlardır. Tırnak kesmek, misvak kullanmak, tıraş olmak, saç taramak, sürme çekmek, kan aldırmak, ok ve yay yapmak, rüya tabir etmek, dost ile kucaklaşıp sarılma, merhabalaşıp müsamaha etmek, ziyafet vermek, Allah yolunda vatanını terk ederek gurbete çıkmak gibi birçok hususlar ilk defa onun tarafından işlenen sünnetlerdendir.

Hıtan sünneti:

İlk defa hıtan sünneti olan da İbrahim (a.s)’dır. Şöyle ki, Amelika kavmi kâfirleri ile gaza yapmakla emr olundukları zaman, iki taraftan çok kimseler hayatını kaybetmiştir. Hz. İbrahim’in mü’minlerin şehitlerini kâfirlerin ölülerinden ayırarak defin etmek de güçlük çekmişti. Allah Teâlâ’ya niyaz ederek müminleri kâfirlerden ayırıcı bir işaret istedi.  Bunun üzerine hıtan sünneti ile emr olununca, seksen yaşında iken kendi kendini sünnet etti. Peki neden Hz. İbrahim, sünnetini kendisi yaptı da başkasına yaptırmadı?

Sebebi:

O, büyük peygamber ( Halilullah), avret mahallini bir peygamber olarak başkanına göstermekten hayâ etti. Yani edebinden dolayı kendisi yapmıştır diye de kayıtlarda geçmektedir. Lakin bizimde aynı davranmamız mümkün olmasa da, biz bundan edebin ehemmiyetini anlarız. Bunun benzeri bir misalde, İmamı Birgüyi hazretleri hakkında anlatılır ki; İmamı Birgüyi’nin hanımı, efendisinin tuvalet de taharet için kullandığı ibriği düşürür kırar. Bunu gören İmamı Birgüyi, çok üzülür ve ağlar. Bu hal hanımının dikkatini çeker. Bunu fark eden Birgüyi hanımına; “Hanım, destinin kırıldığına ağlamıyorum. Yıllardır benim avret mahallimi sadece bu ibrik görüyordu. Bundan sonra başka bir ibrik görecek de ondan ağladım” der. Edep ve hayasından dolayı böyle söyler. Yoksa dinen, ibrik değiştirmenin bir mahsuru yok. “Dolaştım ilim için Halep’i Şam’ı, bulmadım edebten daha üstününü”  yani “illem edeb illem edeb” diyen zatın dediği gibi. Biz yine dönelim Hz. İbrahim’e:

Bu amelde ondan intikal ede gelen bir vecibe, bir sünnet oldu. Oğlu İsmail’i yedi yaşında iken sünnet etti. Onun için Müslümanların sünnet olmaları yedi yaşında müstehab, on yaşına gelince vaciptir. 

    Hz. İbrahim, Günün birinde kendisine 200 Mecusi (ateşe tapanlar)gelir. Hz. İbrahim, onlara güzel bir ziyafet çeker. Mecusilerin reisi; Hz. İbrahim’in, kendi dininden olmadıkları halde, kendilerine bu kadar izzetüikramda bulunması çok hislendirdiğinden Hz. İbrahim’e;

       Ya İbrahim! Biz senin dininden olmadığımız halde sen bize çok büyük ikramda bulundun. Biz mahcup olduk. Bizden sende bir şey isteki rahatlayalım. Hz. İbrahim, kendilerinden hiçbir şey istemediğini ve beklemediğini söyler. Cemaatin reisi israr edince, peki madem israr ediyorsunuz, o zaman sizden tek bir isteğim olacak. O da! Benim rabbime bir kerecik secde ediverin başka bir şey istemem der.

 Cemaatin reisi; düşünür ve arkadaşlarına dönerek:

Arkadaşlar, İbrahim’in bize yaptığını ve aramızdaki konuşmayı dinlediniz. İsrarım karşısında, rabbisine bir kere secde etmemizi arzu ediyor. “ İbrahim’in rabbisine bir kere secde etsek ne çıkar” der ve arkadaşları bu teklifi kabul ederler. Hz. İbrahim, son derece memnundur. Hemen bunlara saf tutturur. Hep beraber “Allahü Ekber” secdeye varırlar. Hz. İbrahim secde de;

“ Ya rabbi, ben bu kullarını buraya kadar getirdim. Bundan sonrası sana aidtar” der, onları rabbisine havale eder. Ve secdeden kalktıklarında, Mecusilerin reisi Hz. İbrahim’e; Ya İbrahim, senin rabbine secde demek bu kadar tatlımıydı der ve arkadaşlarıyla beraber hepsi Müslüman olur.

Hz. İbrahim burada Allah’a yaklaşmasını bilmiş ve onlarda ona yakın olmanın tadını almışlardır. Hz. İbrahim, arzuhalini rabbisine iyi arz etmiş de semeresini de almış. Rabbimizin sayısız hikmetleri bizler için fazlasıyla vardır diye düşünmelidir. (devam edecek)

 

Yazarın Diğer Yazıları