
Hadimi'nin 'En-Nesayih Ve'l-Vesaye'el- Mübarek...
Mustafa Özyurt
Hadimi’nin “En-Nesayih Ve’l-Vesaye’el- Mübarek “İsimli Risalesinden Kısa Bir Tahlil
Bu risalesinde kalplerin nasıl mutmein olacağını huzur bulacağını ve mahbup ile matluba nasıl kavuşulacağını şöyle açıklamaktadır;
“Kelam-ı kibar, kibar-ı kelamest”şeklin de farsça bir cümle vardır. Yani “Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir” Buna binaen, bu kadir Şinaslık örneği ve manalı bu 26 sayfalık arapça risaleden kısa bir tahlil sunalım.
Muhammed Hadimi Hz. risalenin başında Besmele-i Şerife’den sonra, âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya Hamdetmekte, Peygamberimiz Muhammed a.s.a ve onun bütün âli ashabına (Yakın aile efradı ve arkadaşlarına) salat’ü selam getirmektedir.
Bundan sonra, ”Ey temiz, salih kardeş, felaha ermeği candan isteyen, takva sahibi, muhabbet ehli kişi” diye hitap etmiş, bunu müteakip, kendisine ve o kişiye beş cümlelik uzun duada bulunmuş.
Allahü Teâlâ’yı çok zikretmekle kalplerin mudmein olacağını, huzur bulacağını, iştiyak duyan ve seven kimsenin mahbub ve matlubuna (sevdiğine) bu suretle kavuşacağını belirtmiştir. Sonra da, “Benden zor bir iş istedin. Dini ve dünyevi yönden mühim olan tavsiyeleri istemekle, dünya ve ahiret seadetini kazandıracak nasihatleri talep etmekle, bana kolay olmayan bir iş yapmam hususunda ısrar etmiş oldun” demiş, 8-10 cümle halinde kendi nefsini kötülemiş, nasihat vermeye kendisini layık görmediğini zikretmiş, ama bu işin, dini bir hizmet olduğunu düşünerek, bu mevzudaki ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri hatırlayarak, bazı tavsiye ve nasihatlerde bulunacağını belirtmiştir.
Kendisini, tavsiye yapma ve nasihat verme mevzuunda cesaretlendiren, teşvik eden hadis-i şerif ve ayet-i kerimeleri şöyle sıralamıştır: Sevgili Peygamberimiz s.a.v. buyurmuşlardır ki:
“Allahın kullarının Allah’a en sevimli, sevgili olanı, onun kullarına en çok nasihat edenidir.” “ Dini nasihattir. “ “Mü’min müminin kardeşidir. Her halü karda ona nasihati terk etmez.”
Nasihati terk ettiği takdirde, muaheze ve murakabe (Cezaya uğrama) korkusu vardır. Zira Allahü Teâlâ buyurmuştur ki:
Peygamber Efendimiz de: “Kime bir ilim sorulur da gizlerse, Kıyamet gününde, Alahü Teâlâ, onun ağzına ateşten bir gem vuracaktır”. “Kim bir ilmi ehlinden gizlerse, kıyamet gününde, ona ateşten gem vurulacaktır.” Buyurmuştur.
Denilmiştir ki, hikmeti ehlinden gizleme, böyle yaparsan onlara zulüm etmiş olursun. Müstahak, ehli olan kimselerden ilmi gizleyen zulüm etmiş olur.
Yine Peygamberimiz s.a.v. buyurmuştur ki: “Kıyamet gününde, insanların en fazla hasret duyacak olanları, dünya da ilim tahsil ve talep etme imkânları olduğu halde, ilim öğrenmeyenler ve bir ilmi başkalarına öğretip onlar istifade ettiği halde, kendileri faydalanamayanlardır.”
İşti bu ayet-i kerime ve hadis-i şerifler muvacehesinde, Ebu Said Muhammed Hadimi, Rabbil- Âleminin kelam-ı ilahisi olan Kur’an-ı, Seyyidül-Mürselinin hadis-i şeriflerinden, Selefi Salihin (yani Sahabe, Tabiin, Tebe-i Tabiin ve Etba-ı Tebe-i Tasiin) ve Halef-i kâmilin (yani sonradan gelen kamil âlimler) denilen, önceki ve sonraki ulemanın kelamlarından ve Evliya-yı kiramın sözlerinden bazı vasiyetleri tavsiyeleri, nasihatleri cem etmeye başladığını belirtmektedir. Hemen bundan sonra da şöyle demektedir:
“ Allahü Teâlâ’dan, bu vasiyetleri, kendim için, senin için, evladımın hepsi, bütün talebelerim, arkadaşlarım, ahbabım ve kâffe-i müslimin için nafiz (geçerli) bir vasiyet, rayic (revaç da olan) bir nasihat, makbul bir mev’ıza öğüt kılmasını ve bizleri “Mal ve çocukların fayda vermeyeceği, ancak Allaha getirilen selim bir kalbin menfaat temin edeceği günde” bununla faydalandırılmasını ümit ederim. Nasihat kolaydır. Zor olan, nasihatcının onunla amel etmesi ve dinleyenin de onu kabul etmesidir. (Devam edecek)