Mustafa Özyurt

Görkemli Saraylardan Karanlık Dar Kabirlere

Mustafa Özyurt

Görkemli Saraylarda kalanlarda,  zenginlik ve serveti çoook çok olanlarda karanlık kabre gireceği muhakkaktır. Osmanlı padişahlarının hepsinde cömertlik, fakirlere yardım, yetimleri kollamak gibi güzel vasıflar vardı. Orhan Gazi de, her zaman yemekler pişirtip, fakirlere yedirirdi yoksulları giydirir, dul ve yetimlere bol bol sadaka verirdi.

Onunda karanlık kabre girmesi kaçınılmazdı. Ne varki, yapmış oldukları dine, kur’ana ve vatana yaptıkları hizmetleri onları kabirlerinde karanlıkda bırakmadı ve şüphesiz onlar için nur oldu nur! Ve ömrünün sonunda oğlu I. Murat Han’a “ oğlum uyanık ol. Benden sonra devletimin idaresni sana verdim. Halkını koru. Onlar için çok çalış. Her işte adaletli ol. Sakın gururlanma. İslam yolundan asla ayrılma” diye nasihatte bulunur. Evet uyanık olalım ve hal böyle olunca biz ecdadın eserlerini okumaya ve ecdadımızı eserleriyle tanımaya devam edelim;

Sivas ilimizde bulunan ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE, İlhanlı Veziri Şemseddin Mehmet Güveyni tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Dini ilimler okutulan medresenin sadece doğu yönündeki asıl cephesi ayakta kalmıştır. Ön yüz, ortada iki minareli taç kapı, iki yanda pencere ve köşe kuleleri ile kompoze edilmiştir.

SELÇUKLULARININ EN PARLAK DÖNEMİ

I. Aladdin Keykubat hükümdarlık dönemi Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu. Moğol istilasını dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan Sultan 1224’te Sivas’ı surlarla çevirerek korunaklı duruma getirilip büyük bir gelişme göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti yapmıştır.

Sivas’ın Türk egemenliğine girmesi 1071 yılındaki Malazgirt zaferi ile olmuştur. Bizans kaynakları bölgenin Selçuklu sultanı Melikşah’ın komutanlarından Emir Tutak ve Emir Artuk tarafından fethedilerek Emir Danişmend’e bırakılmıştır.   

Selçuklular döneminde Yücelik Beldesi anlamına gelen “Da’rül-âlâ” unvanını verilmiştir.

1408 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine girmesiyle birlikte şehrin yeniden imarı için çalışılmış. Ulu Camii 1196-1197 yılında inşa edilen eserdir.

Türbenin kitabesinde “Yazıklar olsun ki biz geniş görkemli saraylardan karanlık dar kabirlere girdik. Zenginliğimiz ve servetimizin çokluğunun faydası olmadı. Saltanatımız yok olup zevalin eşiğinde fani âlemden baki âleme ölüm yolculuğu gerçekleşti. Bu yolculuk 4 Kasım Pazar 1220 günü oldu” yazmaktadır.

GÖK MEDRESE 

Sivas’taki önemli eserlerden biridir.  Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Mimarı Konyalı Kaluyan’dır. Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını almıştır. Medreseye girişte sağda mescit, solda ise Dar-ül-Hadis bölümü mevcuttur. Dört eyvanlı, planının yanı sıra çifte minareli taç kapısı ile dikkat çekmektedir.

Kozmik ağacın altındaki sekiz kollu yıldız Allahın yeryüzündeki temsilcisi ve saltanat sahibi sultanı, sekiz kollu yıldız içindeki sekizden ise yeryüzünü temsil etmektedir.

Ağacın altındaki sekiz kollu yıldızın üsttekinden daha küçük ve silik olarak yapılması, sultanın Allah karşısındaki bir nevi halifesi durumundan kaynaklanmaktadır. Bu yıldızın üzerindeki bitkisel motifler mümkündür ki cenneti temsil etmektedir.

Sivas’ta, Osmanlı dönemine ait çok sayıda eser yer almaktadır. Osmanlı dönemine ait eserlerin içinde en önemlilerinden biri 1573 tarihinde, Sağır Mehmet Paşa tarafından açık avlulu ve iki katlı olarak inşa ettirilen Behram Paşa Hanı’dır. Ne yaptılarsa ve ne yapmak istedilerse ümmet için toplumun menfaatı için sayugayret gösterdikleri anlaşılmaktadır. Cennet mekanları olsun.

ÇOBAN BABA VE YAVUZ SULTAN SELİM’İN ÇALDIRAN SEFERİ

Bu yazıda, Svas da keramet ehli, olduğuna inanılan Çoban Baba’nın hıkayesi, Osmanlı Padişahı Yavuz’un Çaldıran Seferi ve Çoban Baba hakkında bahsedilecektir. Çoban baba türbesi, Sivas Suşehri’nde kayıtlı türbeler içinde, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki resmi kayıtta geçen ‘’Çoban Baba ‘’ adı da yörede kullanılmaktadır.

Çoban Baba keramet hikayesi özetle şöyledir ;

‘’Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferi için yola çıkmıştır. Uzun zaman geçtikten sonra Çobanlı Köyüne ulaşır. Askerlere dinlenme emri verir. Çoban Baba’da Yavuz Sultan Selim’e askerleri kendisinin misafir ederek karınlarını doyuracağını söyler. Bu isteğini Yavuz kabul eder. Hatta Yavuzun çoban babaya “ Çoban baba sen bu binlerce askerin karnını nasıl doyuracaksın” deyince çoban Baba; Sultanım sez izin verin yeter der. Padişahda peki öyleyse buyur izin senin der.

Ve Çoban Baba bir koyun keser(üç koyun diyede geçer), pilavlar kaynatılır ve koyunun eti ile ordu karnını doyurur. Sonra koyunun kemiklerini postuna dolduran Çoban Baba dua eder ve koyun ayaklanıp yürür. Bir koyunun aşık kemiğini padişah kendisi saklar ve koyun yürürken ayağı aksar.’’ Çoban Baba durumun farkındadır, fakat bir şey demez. Yavuz Selim Han çobana “ çoban baba neden bu koyun aksakyarak gidiyor? Halbuki o ikisi düzgün yürüyor”? der.

Çoban Baba; Sultanım belki padişahımız aşık kemiğini saklamıştır der. Yavuz S. Selim sakladığı aşık kemiğini cebiden çıkarır ve çoban Babanın boş birisi olmadığını anlar.  Zaferi için Çoban Babadan dua ister. Çoban BabadaYavuz’a seferin başarılı geçeceğini muzaffer olacağını bildirir ve onun için dua eder. Sefer sonrasında Yavuz bu bölgenin gelirinin buraya vakfedilmesini buyurur. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları