Fatih Sultan Mehmet Ve Bir Bilim İnsanı Ali Kuşçu
Mustafa Özyurt
Uluğ Bey, Semerkant’ta yeni bir gözlemevi açar. Rasat işlerinin başına önce Gıyaseddin Cemşid’i, daha sonra Kadızâde Rûmî’yi getirmiştir. Ancak her ikisinin de arka arkaya ölmesi üzerine Ali Kuşçu, Uluğ Bey tarafından Semerkant Rasathanesi’nin müdürlüğüne getirilir. Her iki ilim adamının tamamlayamadığı eseri Ali Kuşçu tamamlar. 1437 yılında Zîc-i Gürgânî adı verilen eseri tamamlar.
Eser 4 bölümden oluşur: Zaman ve Takvim, Trigonometri ve Küresel Astronomi, Güneş, Ay ve Gezegenler, Sabit Yıldız Rasatları. Uluğ Bey çalışmanın önsözünde Ali Kuşçu’dan övgüyle ve ferzend-i ercümendim (muhterem, şerefli oğlum) diye bahseder. Astronomi ve astroloji çalışmalarında asırlarca kullanılacak olan bu çalışma, o zamana kadar yapılan bütün astronomi tablolarını (zîcleri) hükümsüz bırakır. W.W Barthold bu zîcden bahsederken “İlmin teleskop icad edilinceye kadar erişmiş olduğu en son derecesidir” der. Ali Kuşçu’nun gözlemevindeki müdürlüğü, Uluğ Bey’in 1449 yılında oğlu Abdüllatif tarafından öldürülmesinden sonra koruyucusuz kalan Ali Kuşçu, Timurlular’ın sarayından ayrılır. Başlayan taht kavgaları ise Semerkant’taki ilmi çalışma ortamını tamamen yok etmiştir. Ali Kuşçu, hacca gitmek bahanesiyle izin alarak ailesiyle birlikte Batı’ya doğru hareket eder.
Hac maksadıyla Mekke’ye giderken Tebriz’e uğradı. Burada Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Kuşçu'ya çok itibar etti ve onu Tebriz'de alıkoydu. Uzun Hasan, Osmanlılarla barış konuşmalarını yürütmek üzere elçi olarak Ali Kuşçu'yu Fatih Sultan Mehmet'e yolladı. Ünlü bilgine İlmine hayran olan Fatih, kendisinden İstanbul'da kalmasını rica etti.
Kuşçu, bu daveti elçilik görevini bitirdikten sonra gerçekleştirebileceğini bildirdi ve Tebriz'e geri döndü. Bir süre sonra ise bütün ailesini alarak İstanbul'a geri geldi. Fatih Sultan Mehmet'in emriyle Kuşçu, Osmanlı-Akkoyunlu sınırında büyük bir törenle armağanlarla karşılandı. Fâtih 1473’te Uzun Hasan üzerine yaptığı sefere birlikte götürdüğü Ali Kuşçu’yu dönüşte Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin etti. Bu tayin İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalara canlılık getirmiş, hatta Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamları dahi takip etmişlerdir.
Ali Kuşçu’nun Fâtih Sultan Mehmed zamanında Molla Hüsrev’le birlikte Semâniye Medresele¬ri’nin programını düzenlemeye memur edilmişdir. İstanbul’un boylamını, eskiden belirlenmiş olan 60 derecelik değeri düzeltip 59 derece, enlemini de 41 derece 14 dakika olarak tesbit ettiği bilinmektedir. Ayrıca Fatih Camii minaresi üzerine de bir güneş saati çizelgesi yapmıştır. Ali Kuşçu 5 Şâban 879’da (15 Aralık 1474) İstanbul’da 71 yaşında vefat etti. Yetiştirdiği talebeler arasında torunu Mîrim Çelebi ile Molla Lutfî meşhurdur. Hz. Fatih torununu Ali Kuşcunun bu torunlarından biriyle evlendirmiştir. Ali Kuşçu, İstanbul’a ikinci ve son kez yerleşmek üzere 1472’de geldiğine göre, bu şehirde iki yıl gibi bir süre yaşamıştır. Ölümünden sonra Edirne’de onun adına bir mahalle, mescid, medrese ve bir mahalle kurulmuştur. (Devam edecek)