Mustafa Özyurt

Eyyüp Ve Elyesa Peygamber

Mustafa Özyurt

Bu ziyaretimize Urfa-Viranşehir- Eyyüp Nebi Beldesi ziyaretiyle devam ediyoruz. Bu belde de hz. EYYÜP VE ELYESA peygamberlerin ve Rahime Anamızın türbeleri var. Ziyaret esnasında türbelerle alakalandıklarını söyleyen ve o belde halkından olan Beyefendinin anlattıklarına göre; 1991 de ziyaret maksadı ile buraya gelen, O tarih de Urfa valisi olan Ziyaeddin AKBULUT Bey, bu peygamberlerin ve Eyyüb a.s.n hanımı Rahime Anamızın (Yusuf peygamberin torunu) türbelerini tamir etmek isterler.

Bize Türbedarım diyen İbrahim Efendinin anlattıklarına göre: Bu günkü türbelerin kubbesi o zaman yok idi. Etrafı briketlerle çevrili ve üstü açıktı. Bu türbe tamir edilmeliydi diyerek Elyasa a.s.ın buraya niçin geldiğini şöyle anlattı;

Elyasa a.s. Eyyüp peygamberin hasta olduğunu işitince ziyaret maksadı ile buraya gelir. Şeytan her zaman olduğu gibi burada da şeytanlığını gösterir. İnsan kılığında Elyasa peygamberin önüne geçer ve derki: Sen nereye gidiyorsun böyle?  Elyesa a.s. Eyyüb peygamberi ziyaret için geldiğini söyler. Şeytan ise; Sen geldiğin kadar daha gitmelisin ki onun yanına anca varabilesin! O kadar uzak der.

Hz. Elyasa ise, zaten yorulmuş, elindeki asasına dayanmış ve asasını yere çakmış, yürümeye de takati yok. Daha mesafenin uzak olduğunu duyunca, ziyaret edemez, iki rekât namaz kılar, ellerini açar şöyle dua eder. “Ya rabbi, bundan sonra yürüyecek takatım kalmadı, ne ileri gidebilirim ve nede geri, ruhumu burada al” der, iki rekât namaz kılar, duasını yapar. Ve yüce Allahı c.c. ruhunu oracık da alıverir.

Hiçbir peygamber şeytana kanmaz ama bir hikmete mebnidir ki, burada Elyasa peygamberi yolundan alakoymuş. Halbu ki, aradaki mesafe sadece 380 m.dir. şeytan aynı hileyi Adem babamıza yapmadımı?

Ve hz. Elyasa peygamberin dayandığı asa, yeşerir büyür ve ağaç olur. Aynı şahsın anlattığına göre(büyüklerimiz vaktiyle bu ağacın yapraklarında, Allah c.c. ve Muhammed a.s. yazılı idi diye söylerlerdi)dedi. Ziyaeddin bey bu ağacın yeşil vaziyette şahididir diye anlattı türbedar.

Türbe kubbelenecek, ama Elyasa a.s.ın Yanındaki dayandığı asasından meydana gelen ağaç büyümüş dalları etrafa yayılmış. Lakin bu ağaç var iken tamir etmek, üzerine kubbe yapmak mümkün değil. Kesilmesi lazım. Kimse ağacı kesmek için cesaret edip kesemiyor. Viranşehir’den ağaç motoru getirilir kesmek için. Usta yani motoru kullanan adam motorun bıçağını değdirir değdirmez kendinden geçip bayıldığı görülür, adeta çarpılır. Yani motorla, ne kadar uğraştılarsa ağacı kesemediler.

Bunun üzerine vali Ziyeaddin AKBULUT Bey, kesmeyelim bu ağacı. Ben, Urfaya döneyim âlimlere meseleyi anlatayım. Ona göre hareket edelim. Gerekirse bu türbeyi ağacı kesmeden yapalım der ve Urfa’ya döner. Bir hafta geçmeden, aniden bir fırtına eser. Ağacı belinden kırar. Belde sakinleri hemen durumu valiye bildirirler. Ve vali bey duyunca hemen gelir kasabaya. Duydukları doğrudur ve der ki;

“Şükürler olsun bizi büyük bir sıkıntıdan kurtardılar”. Ve hemen inşaata başlanır. Gayet kibar ve güzel bir türbe yapılır Hz. Elyesa’nın kabrinin üstüne.

Bu iki peygamber ve Rahıme anamızın türbesini ve çevresini gayet müntazam yapmışlar ve çevre düzenlemesinde fazlası ile itina göstermişler. Allah kendilerinden razı olsun. Beldeye yenileyin bir ilim müessesesi yapıldığını duyduk ve gördük ziyaretçilerle elhamdülillah, haza minfazli rabbi. Allah yardımcıları olsun.

Hatırdan çıkarılmaması icap eden bir şeyi sizlere hatırlatayım oda şudur: Kuranı Kerimde beyan buyrulduğuna göre onlar, Efendimiz Muhammed Mustafa sav. in sünneti ve ona inen kitaba hizmette ayaktadırlar yani yatmıyorlar! Aşağıda anlatacağım, kendi kulaklarımla duyduğum hatıra bunun canlı bir misalidir.

RAHİME ANAMIZ

Hz. Eyyübun hanımı ve Yusuf peygamberin de kızı veya torunudur rivayete göre. Burada ziyaretimizi yaparken, yaşlı, yüzü nurlu bir hacı teyze geldi. Türbedarın plastik koltuğuna oturdu. Ben; Koltuğu kaptırdın diye şaka yaptım. O ise bize, o yaşlı teyzenin kendi annesi olduğunu ve sık sık Rahime validemizi ziyaret ettiğini anlattı.

Bende- Mademki bu annemizi sıkça ziyaret edib yanında bulunuyor ise, o takdir de burada güzel bir hatıra yaşamış olmalı. Bize gördüğü bir hatırası varsa anlatmasını arzu ederiz dedim;

Teyze, var ama anlatamam. Çünkü hoca bana anlatma dedi.

Oğlu; Anne bunlarda hoca anlat bir şey olmaz dedi. Ve Hacı teyze bizim ısrarımız üzerine bizi kırmadı ve şu hatırasını anlattı:

Dedi ki: Bir gün yine Rahime anamızı ziyarete geldim. Bir Ramazan günüydü. Türbesinin demirlerine yapıştım. Ve dedim ki, biraz da sitem ederek “ Ben hep sana gelirem amma sen hiç benim yanıma gelmezsin, sende bir gün bana gel olmazmı” dedim. O gün ramazanı şerif olunca akşam iftar sofrası kurulur. Hacı teyze de sofraya oturur. Bir de bakar ki bir gelen var. Gelen Rahime anamızdır. Rahime anamız “ İşte bak geldim dedi bana geldi gülerek”. Ben de buna çok sevindim diye bizi kırmadı keyifle hatırasını anlattı.

Yüzü nurlu bu teyzeden bizde çok memnun olduk ve oradan Urfa güzergâhını takip ederek meşhur Harran ilçesine geldik.

Burada evliyaullahın büyüklerinden Hayyat bin kays hz.rini ve  İmam Bakır hz.ni ziyaret ediyoruz.

İmam Bakır hz: Bu beldede ikinci ziyaret yerimiz, Hazreti peygamberimizin 5. göbekten torunu İmam Bakır hz.ridir. Parmağı şehit olup buraya gömüldüğü söylenir yani makamı şerifidir.

HARRAN

Anadolu’da kurulan ilk üniversite olarak da bilinen Ulu Camii bizi ilmin ve dinin arasındaki dayanışmanın önemine işaret edercesine son kalıntıları ile ayakta karşılıyor. Harrani hazretleri o beldeye ayrı bir bereketin yağmasına sebep olmaktadır vallahüalem. 

Her yağmur yağdığında Harran’ı gül kokusunun sardığı, bunun sebebinin de Ulu caminin harcında gül suyunun olduğu, yağmurda ıslanan harcın etrafa gül kokusu yaydığı söyleniyor.

Harran’ın dikkatimizi çeken güzelliklerinden birisi de Harran evleri. Başka yerde göremeyeceğimiz bu evler Anadolu insanının iklim ve coğrafya şartlarına göre yaptıkları görülmeye değer yerlerdendir. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları