Mustafa Özyurt

Eyyübel-ensari ve rasülüllahın mucizesi

Mustafa Özyurt

Buyurdular ki:
Bir defasında Resûlullah (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir’e yetecek kadar yemek hazırlayıp, huzurlarına götürdüm. Resûlullah (s.a.v.) “Ya Ebâ Eyyûb! Ensâr’ın eşrafından otuz kişiyi davet et” buyurdu. Ben yemeğin azlığım ve belki Resûl-i ekrem (s.a.v.) bu yemeği çok zannettiler diye düşünürken tekrar, “Yâ Ebâ Eyyûb! Kureyş’in eşrafından otuz kişiyi davet et” buyurdular. Binlerce düşünce ile Kureyş’ten otuz kişi davet ettim, geldiler. O yemekten yediler, doydular. Bir mucize olduğunu anlayıp, imanları kuvvetlendi ve bir daha bîat ettiler.
Gittiler sonra “Altmış kişi davet et” buyurdular. Ben, yemeğin azalmadığını gördüğümden, daha ziyâde sevinerek altmış kişiyi Hz. Resûlullah’ın huzuruna davet ettim. Geldiler, o yemeklerden yediler. Hepsi Hz. Resûlullahın mucizesini tasdîk ederek döndüler. Ardından: “Ensârdan doksan kişi çağır” buyurdular. Çağırdım, geldiler. Resûlullah’ın (s.a.v.) emri üzerine onar onar o sofraya oturup, yediler hepsi de bu büyük mucizeyi görüp, gittiler. Yemek ise benim götürdüğüm kadar, sanki hiç el sürülmemiş gibi duruyordu.
Sevgili okuyucu kardeşim! Müslüman rasülüllahın faziletini anladığı kadar sünnetine sarılır, Allahın tanır, ölçü budur. Bu düşünce ile bu sahabenin sölerine kulak vermeliyiz.
Yine anlattılar; “Resûlullah’a (s.a.v.) daima akşam yemeği yapıp, gönderirdik. Kalanını, bize geri gönderdiği zaman, ben ve Ümmü Eyyûb, Hz. Resûlullah’ın elinin değdiği yerleri araştırarak, oralardan yer ve bununla bereketlenirdik.
Yine bir gece, yapıp gönderdiğimiz soğanlı veya sarımsaklı yemeği Resûlullah geri çevirmişti. Onda elinin izini göremeyince, feryat ederek yanına gittim. “Yâ Resûlallah! Babam, anam sana feda olsun! Siz akşam yemeğini geri çevirdiniz. Fakat onda elinin izini göremedim. Hâlbuki ben ve Ümmü Eyyûb, geri çevirdiğin yemekte elinin değdiği yerleri araştırmakta ve bununla bereketlenmekteydik.” dedim.
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki;
“Bu sebzede bir koku his ettim. Ondan yemedim. Ben melekle konuşan bir kişiyim.” “O yemek haram mıdır?” diye sorunca “Hayır! Fakat ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmadım.” buyurunca;
“Senin hoşlanmadığın şeyden ben de hoşlanmam!” deyince Peygamberimiz (s.a.v.), “Siz onu yiyiniz.” buyurdu. “Bunun üzerine biz de ondan yedik ve bir daha Resûlullah’a (s.a.v.) o sebzeden yemek yapmadık.” Peygamberimizin Herise (keşkek) yemeğini çok sevdiğini Hz. Eyyûb-i Ensârî hazretleri rivâyet etmiştir.
Resûlullah (s.a.v.) Medine-i Münevver’de bir kuşluk vakti, Müslümanların iki gözbebeği Hz. Ebu Bekr-i Sıddîk ve Hz. Ömer-ül-Fârûk ile karşılaştı. Üçü beraber Ebu Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evine gittiler. Evde olmadığını öğrenince, nerede olduğunu sordular. Bahçede çalışmakta olan Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretleri, Resûlullah’ın (s.a.v.) sesini işitip koşarak eve geldi. “Merhaba Yâ Resûlallah! Hoş geldiniz. Arkadaşlarınızla beraber safa geldiniz” diyerek karşıladı. Bahçede çalıştığını beyan edip, hurma ağacından bir salkım kopararak geldi. Salkımda üç çeşit hurma vardı.
Hz. Resûlullah “Yâ Ebâ Eyyûb! Bu salkımdaki kuru hurmaları ayır” buyurunca; “Yâ Resûlallah! Emir sizindir. Ancak, size hayvan kesip, et ikram edeceğim.” Resûlullah da; “Eğer hayvan keseceksen, sütlü hayvan kesme” buyurdu. Eyyûb-i Ensârî (r.a.) oğlak kesip, Ümmü Eyyûb (r.a) da yarısını söğüş, diğer yarısını da kızarttı. Sıcak bir ekmek hazırladı. Etleri ekmeğin üzerine koyup, sofraya getirdi. “Yâ Resûlallah, buyurunuz” deyince, Resûlullah (s.a.v.);
“Yâ Eba Eyyûb! Bu ekmek ile etten bir parça da kızım Fâtıma’ya götür, çünkü ben biliyorum ki; epey zamandan beri Fâtıma bu yemeği yememiştir.” Emir yerine getirilip, sofra kalktıktan sonra Peygamberimiz “Bütün bu nimetler, ekmek, et, hurma, taze hurma ne güzel. Bu nimetler şükür ister.” buyurup ağladılar. “Nefsim, yedi kudretinde olan Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu nimetler yüzünden, yarın kıyâmet gününde siz suâl olunacaksınız” buyurduktan sonra ilâve ettiler;
“Ancak, sağlığınızda elinize geçen nimetleri yemeğe başlarken “Bismillah”, doyduğunuz zaman da “Elhamdülillahillezi eşbaanâ ve en âme aleynâ fe efdâle” diyerek Cenâb-ı Hakk’a şükür ve duâ ediniz. Zira, Cenâb-ı Hakkın verdiği rızık, bu sebeple, size kifayet eder.
Gitmek üzereyken, “Yâ Ebâ Eyyûb! Yarın da sen bize gel” buyurarak davet etti. Davete icabet edip, Resûlullahın yanına gitti. Resûlullah (s.a.v.) Ebû Eyyûb-i Ensârî (r.a.) hazretlerini çok sevdiğinden, mükâfat olarak, o’na bir cariyesini ihsan edip, “Yâ Ebâ Eyyûb! Bu cariye hakkında Allahü teâlâdan hayır iste. Çünkü bu cariye bizim yanımızda bulunduğu müddetçe, bundan hayırdan başka bir şey görmedik” buyurunca, Resûlullah (s.a.v.) yanından ayrıldıkta;
“Ben Fahri âlem hazretlerinin vasiyetlerinde hayır görüyorum. O hayır da ancak bu cariyeyi âzad etmektir.” deyip âzad etti. Ebû Eyyûb-i Ensârî (r.a.) Peygamberimiz (s.a.v.) için, her gün bir sofra hazırlamak âdetiydi. Bu izzet ve ikramıyla derecesi çok yükseldi. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları